5B4AFj. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yaşayan insanların sokak hayvanlarına bakışını en iyi gözlemleyenler, şüphesiz o tarihlerde bir güneş gibi parlayan Türk İslam medeniyetinin izlerini sürmek üzere bu topraklara gelen seyyahlar ve oryantalistler olmuştur. Kendi ülkelerinde görmedikleri ilginç hayat tarzı karşısında şaşkınlıklarını gizleyememiş, karşılaştıkları manzaraları çoğu zaman akıl dışı ve anlamsız bulmuşlardır. İzlenimlerini ifade ederken şaşırtıcı tasvirler kullanmaları bundandır. Fransız edibi Alphonse de Lamartine 1833 yılında geldiği İstanbul’daki izlenimlerinden bahsederken Türklerin tabiata bakışını şöyle ifade edecektir“Türkler canlı cansız bütün yaratıklarla barış içinde yaşıyor. İster ağaçlar, ister kuşlar ya da köpekler olnasılsun, Tanrı’nın yarattığı her şeye saygı gösteriyorlar. Hayırseverlikleri bizde terk edilen ya da zulüm gören bu zavallı türleri de kucaklıyor.”Eski ve yeni Türkiye’nin dostu olarak bilinen Fransız yazar Claude Farrere’ın İstanbul’daki şu hatırası, sanırım Türklerin hayvanlara yaklaşımı hakkında bir fikir verecektir“Kruvazörümüzün sandalı rıhtımdaydı. İçinde gemiye dönmek üzere olan üç subaydık. Tam rıhtımdan ayrılmak üzereyken, nereden çıktıysa, bir tekir kedi peyda oluverdi. Sandalımıza yaklaştı, kürekleri koklamaya başladı. Arkadaşlardan biri- Hele bak, dedi, bir Türk kedisi! Evet, bizden korkmadığına göre hiç şüphesiz bir Türk kedisiydi. İstanbul’un kedileri çok bariz şekilde ikiye ayrılır Müslüman mahallelerinde yaşayan Türk kedileri -bu mahallelerde herkes hayvanlara karşı daima iyi davranır- ve Rum yahut Ermeni kedileri; bunlar reaya mahallelerinde yaşar, buralardaki Doğu Hıristiyanları, Gregoryenler yahut Ortodokslar zayıf olan her şeye karşı zalimce davranırlar. Bu mahallelerde yaşayan kediler, daha insan yüzü görür görmez selameti kaçmakta bulur. Tophane’deki tekir kedi, bir Türk kedisiydi”. Hayvanların bakım ve korunması için kurulan vakıflara, sokak hayvanlarının tedavileri için kurulan hayvan hastanelerine, olumsuz hava şartlarında sığınsınlar diye cami ve evlerin dış duvarlarına estetik yönü de düşünülerek inşa edilen kuş evlerine tanıklık etmek ve insanların vasiyetlerine bu zavallı sahipsiz hayvanları dâhil ettiklerini öğrenmek, önce kendini düşünmeye alışmış bir Avrupalı için şaşırtıcı, hatta anlamsız Sema, Eski İstanbul Hatıraları adlı eserinde insanların hayvanlarla ilişkisini şöyle nakleder“Eskiden hayvanlarla insanlar akraba gibi bir arada yaşarlardı. Köpekler İslam dininin hükümleri gereğince evlere sokulmazdı. Fakat sokakta bunlara ekmek doğranır, hatta adaklar adanırdı. Kediler evlerin davetsiz misafirleriydi. İyi kötü her hayvana dostluk ve misafirperverlik gösterilir, ayrı ayrı konuklandırılırdı. Ağaçların tepelerinde ve bacalarda leylekler yuva yapardı. Çatı aralarında kırlangıçlar uçuşur, kuş yuvalarına el değdirilmez, kuşlar tedirgin edilmezdi. Yuva bozanın günahı büyüktü. Evlerdeki örümcek ağları sabah vaktinde zarar vermeden toplanırdı. Kumru ve güvercinler kafeste beslenmezler; kanarya, saka, dudu kuşu, muhabbet kuşu, papağan gibi kuşlar hariç.”O günlere dair ilginç adetler arasında şunlar da sıralanabilir Pazarlardan canlı kuşların kafesleriyle satın alınıp azat edilmesi, öldükten sonra kişinin vasiyeti gereği her gün ücretli adamlar tutulup sokak hayvanlarına veya güvercinlere et, kemik, kuş yemi dağıtılması, kasapların her gün bir miktar eti hayvanlara dağıtmakla yükümlü tutulması, hububat nakliyesi sırasında üzerine üşüşen kuşlara kesinlikle müdahale edilmemesi ve daha envai çeşit bitki ve hayvanata gösterilen merhamet ve hoşgörüye dayalı muamelenin esas nedeni, dindir. Hz. Muhammed’in sas “Yaratıkların hepsi Allah’ın ıyalidirler ev halkındandırlar. Allah’ın en fazla sevdiği yaratığı, onun ıyaline en yararlı olandır” beyanı adeta hayatın her noktasına Ada idi, Hayırsız Ada olduOsmanlı’da sokak hayvanı algısı, tarihe “inkılâpçı padişah” namıyla geçen II. Mahmud döneminden itibaren değişmeye başlar. Fikrî, siyasî ve sosyal sahalarda Batılılaşma hareketleri onun döneminde Ocağı kapatılmış, yerine Avrupalı subayların eliyle yeni bir ordu teşkil edilmiş; kılık kıyafet ve günlük hayat alışkanlıklarıyla Avrupaî hayat tarzı saray ve elit kesimde hızla yayılmaya başlamıştır. Sokak hayvanlarına ilk devlet müdahalesi de bu döneme vakti Galata civarında gezintiye çıkan bir İngiliz turistin sokak köpeklerinin saldırısından kurtulmak için çıktığı duvardan düşüp ölmesi sarhoş olduğu ve köpeklere taş atarak tahrik ettiği de söylenir ve cesedinin köpekler tarafından feci biçimde parçalanması üzerine İngiltere sefaretinin saraya sert bir nota vermesi, ilk müdahalenin gerekçesini oluşturur. Tıpkı Vaka-i Hayriye’de yeniçeri avına çıkılması gibi şehirde aylar süren köpek avı toplanmasına en büyük itiraz, İstanbul’da Müslüman ahalinin yaşadığı mahalle sakinleri ile Müslüman din adamlarından gelir. Tüm itirazlara rağmen toplanan onbinlerce sokak köpeği Marmara Denizi’nde bulunan Sivri Ada’ya terk sarp kayalıklarla çevrili adada su ve yiyecek bulamayan köpekler bir süre sonra açlıktan birbirlerini yemeye başlar. Özellikle geceleri köpeklerin acı uluma sesleri İstanbul’un kıyılarına kadar ulaşır. Adada yaşanan bu dram halkın huzurunu bunlar yaşanırken, Yeniçeri Ocağı’nın yerine kurulan yeni ordu savaş meydanlarında ardı ardına yenilgiler almaktadır. Osmanlı-Rus Harbi, ardından Balkanlarda milliyetçi Sırp ve Bulgar çeteleri karşısında yaşanan hayal kırıklıkları toprak kayıplarına neden olur. Osmanlı toprakları üzerinde dolaşan kara bulutların üzerine bir de zavallı köpeklere uygulanan bu kötü muamele halkta ciddi tepkiler oluşturur. Ve nihayetinde İstanbul’un kayıkçıları sürgündeki sağ kalmış köpekleri tantanalarla şehre geri getirirler. O günlerden sonra Sivri Ada’nın adı halk arasında “Hayırsız Ada” olarak anılmaya değil, hastalıkla mücadeleİstanbul’da ikinci köpek toplama operasyonu Sultan Abdülaziz devrinde yaşanır. Pera gibi semtlerde yaşayan ve İstanbul’a görevli ! olarak gelen yabancıların şikayetlerine kayıtsız kalamayan saray, sokaklarda başıboş dolaşan köpeklerin toplatılmasını emreder. Bir kısmı şehir dışına taşınırken, diğer kısmı teknelerle yine Sivri Ada’ya Hayırsız Ada olaydan kısa bir süre sonra İstanbul’un Avrupa yakasında tarihin en büyük yangınlarından biri 1870 Beyoğlu yangını çıkar. Halkın hazırlıksız yakalandığı yangında ciddi maddî kayıplar yaşanır, pek çok insan evsiz halkı bu yangınla köpekler arasında bir bağ kurar Köpekler sokaklarda olsaydı havlayarak mahalleliye haber verir, belki de yangın büyümeden söndürülebilirdi. Köpek toplama işinden bir kez daha, ama bu kez daha erken döneminde saray bürokrasisinde önemli görevler ifa eden Edhem Pertev Paşa, Şinasi’nin İstanbul’da sayıları artan sokak köpeklerinin yok edilmesi gerektiğini savunan “Sokakların Tenvir ve Tahriri” adlı makalesine Mecmua-i Fünun’da cevap bir filozofla hakim bir köpeği kıtmir konuşturmuş, Hayırsız Ada tecrübesini ve değişen bakış açılarını alaycı bir üslupla yazıya köpeğin içler acısı görünümüne bakıp “Vah vah! Biçare hayvan! Şu hayvanın acizlik ve miskinliğine ve insanların kudret ve gafletine bak!” diye acımalı ifadelerle söylenirken, köpek, kendisine yapılanları hatırlatırcasına ironik bir cevap verir “Vah vah! Şu Adem insaniyyetten kopuşup hayvaniyyetde karar verdi!”Alman İmparatoru II. Wilhelm’in II. Abdülhamid döneminde İstanbul’a gelişi sebebiyle sokakların temiz görünmesi için köpeklerin toplatıldığı ve şehir dışına nakledildiği Abdülhamid’in, saray doktorlarından Mavroyani Paşa’ya Spiridon Mavrogenis sokak köpeklerinin davranış ve yaşama biçimlerini inceleme görevi verdiğini de hatırlatmalıyız. Buna ilaveten kuduz hastalığıyla mücadele etmek üzere Fransız Pasteur Enstitüsü ile işbirliği yapılarak dünyadaki üçüncü Kuduz Enstitüsü İstanbul’da kurulur. Burada görevlendirilmek üzere çok sayıda hekim, salgın hastalıklar konusunda ilmî eğitim almak üzere yurt dışına II. Abdülhamid döneminde başlatılan bu hamlelerle artık zavallı hayvanlarla değil, hastalık oluşturan etkenle mücadele dönemi de başlatılmış oluyordu. Batılılaşma politikaları gelince...İttihad ve Terakki iktidarı “Üç Paşalar Dönemi” olarak anılır. Esas itibariyle Enver, Talat ve Cemal Paşaların siyaset etme tarzıyla şekillenen yönetim anlayışının 600 yıllık Osmanlı devlet hayatında ve toplumsal düzeninde ciddi kırılmalara neden olduğu Abdullah Cevdet’in sürgünde kaleme aldığı 16 sayfalık İstanbul’da Köpekler isimli kitabı, İttihad ve Terakki yönetiminin sokak hayvanlarına yaklaşımını belirlemesi bakımdan önem arz Batıcı kanadını temsil eden Cevdet’e göre sokaklarda köpeklere yer yoktur. “Ses ve görüntü kirliliğiyle medeni dünyanın yüzüne nasıl bakarız?” diye sorar ve sokaklarda yaşayan hayvanatın Batıda olduğu gibi itlaf telef edilmesi gerektiğini savunur. Yerli Müslüman halkın hayvanlarla kurduğu merhamete dayanan ilişkiyi ise hayal ve batıl inanç olarak düzeninde etkinliği artan yabancı unsurların telkin ve baskılarıyla Dahiliye Nazırı Talat Paşa sokak köpeklerinin toplanıp Hayırsız Ada’ya bırakılmasını emreder. Bunun üzerine toplumun en alt kültür seviyesindeki insanlardan oluşturulan köpek toplama ekipleri, binlerce köpeği kerpeten benzeri büyük kelepçelerle sokaklardan toplayıp teknelerle adaya ne kadar bu köpeklerin ada şartlarındaki bakımları için Belediye Meclisi’nce bir miktar ödenek ve görevli tahsisi yapılmış olsa da, denetim sıkıntıları nedeniyle planlanan hizmet adaya yoğunluğu gitgide artar, içme suyu bulunamaz, yiyecek sıkıntısı yaşanır ve köpekler birbirlerini yemeye başlar. Maaşlı görevliler de adaya gitmez olur ve önceki yıllarda yaşanan dram sıralar İstanbul’da bulunan Sam isimli Fransız yazar ve arkadaşları Hayırsız Ada’da yaşananlara şahitlik etmek üzere bir tekne kiralayıp adaya giderler. Fransa’ya dönüşünde izlenimlerini şu şekilde aktaracaktır “Çoğu kumsalda itişiyor, birbirini sıkıştırıyordu; birbirinin üzerine çıkarak suya ulaşmaya çalışıyordu. Pek çoğu yüzüyor, dört bir yanda yüzen leşler için birbirleriyle kavga ediyorlardı. Karada ise cesetleri kapışan bir köpek güruhundan başka bir şey yoktu. Umutsuzca bize doğru yüzen sürüler vardı. Kısa süre sonra teknenin etrafı sarıldı. Teknenin kaygan kenarlarına tutunmaya çalışıyorlardı. Çoğunun kulakları yarı yarıya yenmiş, üzerleri iğrenç yaralarla dolmuştu. Bu manzaraya dayanacak hali kalmayan bir İngiliz Hanım, denizcilere köpekleri öldürsünler diye yalvarıyordu. Uzaktan kafes yüklü iki mavnayı adaya doğru çeken bir vapur gördük. İstanbul’dan taze köpek’ getiriyorlardı. Türklerin köpeklerin karnını doyurmaktan anladığı belki de buydu.” Farrere Jön Türkleri suçladıUzun yıllar Osmanlı toplumunda derin medeniyet birikimiyle şekillenmiş hayat tarzı karşısında hayranlıklarını gizleyemeyen Türk dostu yabancılar siyaset ve toplumdaki bu hızlı değişim sürecine anlam veremezler. Claude Farrere yaşanan bu olumsuzlukların baş sorumlusu olarak Jön Türkleri göstermektedir“Medeniyet bahanesiyle köpekleri kıranlar, Türkiye’yi de katletti. Türk var, Türk var! Yaşananların sorumlusu gerçek Müslüman Türk değil, yarı-Batılı Türk, Jön Türk’tür; bunlar öteden beri Türkiye’nin başına belalar açmış Levantenlerle fazla düşüp kalkmaktan bozulmuşlardır.”Osmanlı’nın son dönemlerinde sayıları gitgide artan sokak köpekleri problemi yeniden gündeme gelir. 1912-20 yıllarında İstanbul şehremini belediye başkanı olarak görev yapan Cemil Topuzlu sokak köpeklerine müdahale edildiğini, hatta yavaş yavaş imha edildiklerini söylese de yönteminden eden yıllarda şehirlerdeki köpek sayısının rahatsız edici boyutlara ulaşması ve bulaşıcı salgın hastalıklar yerel yönetimleri acil tedbir almaya dolaşan köpekler bir şekilde yok edilirken, halk yaşananlara eskisi gibi tepki koymaz olur. Hatta zaman zaman sokaklarda zehirli yemek tuzakları kurarak köpek itlaflarının faili olmakta sakınca görmezler. Artık hiçbir şey eskisi gibi 1925’e kadar çıkarılan talimatnamelerde sokak hayvanlarının yönetimine dair herhangi bir hüküm yer almaz. 1930’da çıkarılan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndaysa kuduza karşı alınacak tedbirler sıralanırken, “Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın itlâfı” ifadesi yer hastalığının görüldüğü yerlerde yasa gereğince uygulanması zorunlu olan toplu itlaflar, bazen keyfî olarak strikninli köfteler yedirmek suretiyle hastalık taşımayan sokak köpeklerine de uygulanır. Sokak ortasında kalan veya kırsal alana terk edilmiş köpek cesetleri, çoğu zaman hayvansever cemiyetleri yerel yönetimlerle karşı karşıya sokak hayvanları ile ilgili olarak, geçmişte yaşanan ve toplum hafızasından silinmeyen utanç verici olumsuz uygulamalardan uzak durmak, yürürlükteki Hayvanları Koruma Kanunu’na sahip çıkmak, hak ihlalleri ve halk sağlığını tehdit eden sorunlara paydaşların görüş ve hissiyatını da dikkate almak suretiyle makul ve ülke gerçeklerine uygun çözüm önerileri sunmak, toplum huzuruna ve aynı zamanda ait olduğumuz bu büyük medeniyet birikimine pozitif katkı oluşturacaktır. 2. Sınıf Türkçe Yaptığınız araştırmalar sonucunda edindiğiniz bilgileri de kullanarak sokak hayvanlarını korumak için neler yapabileceğiniz hakkında konuşunuz. konusunu kısaca ve uzun ele araştırmalar sonucunda edindiğiniz bilgileri de kullanarak sokak hayvanlarını korumak için neler yapabileceğiniz hakkında konuşunuz. konusu ile ilgili kısaca bir yazı örneği ;Cevap Sokak hayvanlarını korumak için bizlerin üstüne düşen herkesin yapabileceği görevlerinin başında evlerinin kapısının önüne bir kap yemek ile bir kap su Bırakırım sokak hayvanlarını Yaşamının devam ettirilmesine Yardımcı olmamız sokak, hayvanlarını korumak için Onlara karşı yapılan zulümlere karşı dimdik durmalı ve insanların bilincini arttırmanız araştırmalar sonucunda edindiğiniz bilgileri de kullanarak sokak hayvanlarını korumak için neler yapabileceğiniz hakkında konuşunuz. konusu ile ilgili uzun bir yazı örneği ;Cevap Yaptığımız araştırmalar sonucunda elde ettiğiniz bilgileri kullanarak Sokak hayvanlarının korunması için yapabileceğimiz en büyük işlerden bir tanesi onların hayatını devam ettirmek için var olan yiyecek ve içecek ihtiyacını karşılamak amacıyla onları yiyecekler almalı ve kapımızın önüne bir kap yemek bir kap su sokak hayvanları için Barınaklar yapılmalı ve bu barınaklarda Sokak hayvanlarının geçirmek gelişmesi korunması sağlanması hayvanlarının korunması ve gelecek tehlikelere karşı ana Yasal düzenlemelerin yapılması İnsanların bu konuda uyarılması ve bilgilendirilmesi ve sokak hayvanlarına yapılan şiddetin engellenmesi amacıyla Devletlerin ve bireylerin toplum içerisindeki görevlilerinin farkında olması gerekmektedir. Sokak hayvanlarını korumak için neler yapabileceğiniz hakkında Hakkında Soru Sormak İster Misiniz ? Yorum ve Düşüncelerinizin Bizim İçin Ne Kadar Değerli Olduğunu Biliyor Musunuz ? Destek ve Yorumlarınız için Tıklayınız... İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Sayı B050MAH0650002/8176650-5104 Konu Sokak hayvanlarının korunması Genelge 2004/146 …………... VALİLİĞİNE İlgi tarihli ve sayılı genelge. Bilindiği gibi, sokak hayvanlarının korunması ve hayvan barınakları hakkında tarihli ve 410 sayılı genelgemizle bütün illere gerekli talimat verilmiştir. Ancak, hayvan severler ve hayvanları koruma dernekleri tarafından, son günlerde Bakanlığımıza yoğun olarak, sokak hayvanlarının belediyelerce sistemli bir şekilde katledilerek yok edildiği yolunda şikayetler ulaşmaktadır. Bu bakımdan, tarihinde kabul edilen 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hükümleri de dikkate alınarak konunun yeniden vurgulanmasına gerek duyulmuştur. Bu çerçevede; 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çerçevesinde yerel yönetimlerce; - Gönüllü kuruluşlarla işbirliği içerisinde sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri ve hastaneler kurulması, - Sahipsiz hayvanların bakım ve tedavilerinin sağlanması ve bu konuda eğitim çalışmaları yapılması, - Sahipsiz hayvanların bulundukları ortamdan alınarak kısırlaştırılmasının sağlanması, - Ev ve süs hayvanları ile sahipsiz hayvanların kayıt altına alınması ile ilgili işlemlerin yapılması, - Belediyelerce kurulan hayvanat bahçelerinin, doğal yaşama ortamına uygun şekilde düzenlenmesi, - Bu görevlerin yerine getirilebilmesi amacıyla bütçeye yeterli ödenek konulması, - 5199 sayılı Kanunda ve bu konudaki diğer mevzuatta yer alan hükümlere uygun hareket edilmesi, - Ayrıca, Hayvanları Koruma Kanunu ile valiliklere verilen görevler kapsamında “İl Hayvan Koruma Kurulları”nın oluşturularak faaliyete geçirilmesi, gerekmekte olup, bilgi ve gereğini önemle arz ve rica ederim. Abdülkadir AKSU Bakan 81 İl Valiliği - Tarım ve Köyişleri Bakanlığı - Çevre ve Orman Bakanlığı - Müsteşar Yardımcıları - Merkez Birimleri - Kontrolörler Başkanlığı 1656 Büyük şehirlerde kentleşme süreci ile birlikte yaşam alanları daralan sahipsiz sokak hayvanlarının refahının ve sağlık sorunlarının görüşüldüğü "3. Sokak Hayvanları Refahı Kongresi" Samsun'da başladı. Büyük şehirlerde kentleşme süreci ile birlikte yaşam alanları daralan sahipsiz sokak hayvanlarının refahının ve sağlık sorunlarının görüşüldüğü "3. Sokak Hayvanları Refahı Kongresi" Samsun'da hayvanlarının sorunlarının çözüme kavuşturulması için Türkiye'de 3 yıldır düzenlenen "Sokak Hayvanları Refahı Kongresi"ne bu yıl Samsun ev sahipliği otelde düzenlenen kongrede konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni Şahin, belediye olarak her zaman sokak hayvanlarının refahını düşündüklerini hakları konusunda çok büyük işler yaptıklarını belirten Şahin, "Özellikle sokak hayvanlarının haklarının korunması konusunda büyük bir hassasiyet gösteriyoruz. 2005 yılından 2018 yılı ekim ayına kadar 45 bin 495 sokak hayvanını, barınağımızda ağırladık. 44 bin 872 hayvanı bu zamana kadar kısırlaştırdık. Küpe ve çip takılan hayvan sayısı da 31 bin 968'dir. Ayrıca 45 bin 323 hayvana kuduz aşısı yaptık." sokak hayvanlarına ilk müdahalenin yapılabilmesi için 2012 yılında hayvan ambulansı uygulamasını başlattıklarını vurgulayan Şahin, hayvan ambulansı ile 6 yıl içinde çeşitli kazalara karışan ve yaralanan 3 bin 901 hayvana ilk yardım yaptıklarını 3 bin 267 sokak hayvanını da sahiplendirip yeni yuvalarına kavuşturduklarını belirterek, Büyükşehir Belediyesi Hayvan Mezarlığına ise 271 hayvanın defnini sağladıklarını ifade Veteriner Hekimler Birliği Merkez Konseyi Üyesi Mustafa Uludağ ise sözde hayvan hakları savunucularının işinin, medyada yer almak ve ekonomik rant sağlamak olduğunu ileri veteriner hekimlerle uğraşmaması gerektiğini vurgulayan Uludağ, şöyle devam etti."Çünkü veteriner hekim kadar hayvan sevemezsiniz. Veteriner hekim zaten hayvan sevmese veteriner hekim olmazdı. Bu konuda bir de hiçbir yasal düzenleme yok. Bunların hiçbir yasal yetkileri de yok. Bir veteriner hekimi ya da bir belediye çalışanını köşeye sıkıştırıp, onlara hesap sorma ya da ameliyathaneyi basma gibi yasal zeminde bir yetkisi yok. Bunlar bir takım grup oluşturmuşlar, sadece bağırmakla, çığırtkanlıkla ve zorbalıkla istediklerini yaptırmak istiyorlar. İnşallah bunlarla ilgili bir yasal düzenleme yapılır. Hayvanseverlik faaliyetleri gerçekten hayvanlar için yapılmalıdır. İnsanların kendine çıkar elde etmek için yapılmamalıdır."Kongrede, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Metin Çenesiz, Samsun-Sinop Veteriner Hekimler Odası Başkanı Habip Muruz, Doğa Koruma ve Milli Parklar 11. Bölge Müdürü Hasan Terzioğlu da birer konuşma 13 Ekim'de sona erecek. OMÜ Rektörü Ünal, Senegalli mevkidaşı Mbaye'yi ağırladı CHP'li Belediyeden Üreticiye Destek… 'Karpuz Tarlada Kalmasın' Diyerek Çiftçinin Karpuzunu Satın Aldı; Yurttaşlara Kilosu 1 TL'den Ulaştırdı Samsun Valisi Dağlı, TEKNOFEST'in tüm gençlerde kalıcı izler bırakacağını söyledi Kaynak AA Sokak Hayvanları, Hayvan Hakları, Veteriner, Samsun, Güncel, Son Dakika Son Dakika › Güncel › Sokak Hayvanları Refahı Kongresi - Son Dakika Bu haber AA tarafından hazırlanmış olup habere tarafından hiçbir editöryal müdahalede bulunulmamıştır. AA tarafından hazırlanan bütün haberler sitemizde hazırlandığı şekliyle otomatik servis edilmektedir. Bu nedenle haberin hukuki muhatabı AA kurumudur. Son Dakika Bu yazımızda sokak hayvanları ile ilgili kompozisyon kısaca olarak bilgi aktaracağız. Şehirleşmen sonucunda doğadan kopmuş bir insan topluluğu meydana çıksa da şehirlerin o betonarmeleri arasında insanlarla birlikte birçok canlı varlık da yaşamaktadır. Özellikle hayvanlar sokaklarda yaşayan canlıların arasında en bakıma muhtaçlarıdır. Köpekler, kediler, kuşlar etrafımızda sıkça gördüğümüz sokak hayvanlarıdır. Sokak hayvanlarının özellikle soğuk günlerde, kış mevsimlerinde korunması ve beslenmesi daha da zorlaşır. Bu nedenle insanlar ve sivil toplum kuruluşları sokak hayvanları için seferberlik başlatarak onların açlıkla ve soğukla mücadelelerine destek olurlar. Devlet politikaları haline de gelmiş olan sokak hayvanlarına yardım destekleri çeşitli sokak projeleri tarafından organize edilmektedir. Fakat bir proje oluşmasını beklemeden bizler bireysel olarak sokak hayvanlarına yardım etmek için çevremizdekilerle ilgilenmeye başlayabiliriz. Kediler ve köpekler için yemekler hazırlayabiliriz. Yemek artıklarını onlarla paylaşabilir, özel yemekler hazırlayabilir, soğuktan korunmaları için küçük ısı yalıtımlı kulübeler kurmak için komşularımızla beraber hareket edebiliriz. Hayvan sevgisinin üst düzeyde olduğu toplumlardan biri olarak özellikle soğuk kış günlerinde onlar için bir şeyler yapmak insanlık görevimizdir. Aynı çevreyi ve ekolojik dengeyi paylaştığımız sokak hayvanları bizim kurduğumuz sokaklarda aç, çaresiz dolaşamaz, dolaşmamalıdır. Bu nedenlerle sokak hayvanlarına her daim yardım etmeli, onları kendi hallerine bıraksak da özellikle kış günlerinde üstesinden gelemedikleri durumlarda onlara destek olmalıyız. Hayvan haklarının gündeme gelmesi insan haklarının gündeme gelmesi kadar önemlidir. İnsanların savaşlar sonucunda ölmediği bir dünyada, hayvanlar için sıcak yuvalar kurmalıyız. Sokak Hayvanları İle İlgili Kompozisyon Hakkında Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.

sokak hayvanlarının korunması hakkında bir yazı kısa