DKu5U. Sabahattin Ali Bütün Hikayeleri Kısa Özetleri Sabahattin Ali Türk Edebiyatına önemli katkılar yapan özellikle hikayecilikte toplumun bağrına bastığı değerli bir yazarımızdır. 25 Şubat 1907’de Edirne’ye bağlı Gümülcine sancağının Eğridere kazasında dünyaya gelmiştir. Babası asker olduğu için çeşitli yerlerde yaşamlarını sürdürürler. Yunan işgalinden dolayı babası emekli maaşını alamaz ve zor günler geçirirler. Sabahattin Ali öğrenimini tamamlar ve öğretmenlik yapar. Almanya’ya gider 2 yıl kalır ve döner. Almanca öğretmenliği yapar. Türk Edebiyatına unutulmaz katkılar yapan Sabahattin Ali’nin unutulmaz eserlerinin özetlerini aşağıda bulabilirsiniz. Kuyucaklı Yusuf Kuyucaklı Yusuf köylerinin basılması ve ailesinin öldürülmesinden sonra kimsesiz kalmıştır. Yusuf bu olaydan çok etkilenir. İlçenin babacan kaymakamı Yusuf’u yanına alır. Kaymakamın bir kızı vardır ve Yusuf bu kızla beraber büyür. Kaymakamın eşi ise Yusuf’a hep kötü davranır hatta zaman zaman döver. Yusuf çok zeki biridir ama küçük yaşta yaşadığı olaylar onu sert ve içine kapanık biri haline getirmiştir. Yusuf yetişkin bir delikanlı olur ve beraber büyüdüğü Muazzez’e gönlünü kaptırır. Üstüne titrer. Hayattaki en önemli varlığı olmuştur. Bir gün Yusuf ve Muazzez yolda yürürlerken orada yaşan bir kabadayı Muazzez’e laf atar. Yusuf kabadayıyı döver. Kabadayı dayağını yer ama bu içine oturur. Hazmedemez. Bir plan kurar ve Kaymakam ile kumar masasına oturur. Kaymakamı borca sokar ve karşılığında Muazzez’i kendisine vermesini söyler. Kaymak çaresiz kabul eder. Yusuf bu olayı öğrenir ve bakkala gider. Bakkaldan borç alır ve kabadayıya borcunu öder. Muazzez’i kurtardığını düşünürken kız bakkalla evlenmek zorunda kalır. Kabadayı ise düğün günü bir plan yapar ve bakkalı öldürür. Kabadayı Muazzez’i elde etmeyi kafasına koymuştur. Kaymakama sürekli baskı yapar. Bu arada Muazzez de Yusuf’a duygularını açar. Yusuf ve Muazzez başka bir köye kaçar ve nikahlanırlar. Kaymakam Yusuf’a güvenmektedir. Onlara destek olur. Mutlu mesut süren bir yaşam Kaymakamın ölmesi ile son bulur. O günden sonra sıkıntılar başlar. Üvey annesi ve kabadayı çirkin bir plan yaparlar. Yeni kaymakamı ikna ederek Yusuf’u gezici köy tahsildarlığına verdirirler. Yusuf evden uzaktadır. Üvey anne ve kabadayı Yusuf’un evini içkilerin içildiği bir eğlence mekanına çevirirler ve Muazzez’i fuhuş yapmaya zorlarlar. Olayı haber alan Yusuf köye döner. Yeni kaymakamı, üvey annesini ve kabadayıyı öldürür. Karısı da yaralanır. Köyden uzaklaşır. Issız bir yere çekilir. Karısı burada ölür. Bunun üzerine Yusuf ortadan kaybolur ve bir daha görünmez. İçimizdeki Şeytan Macide kendini iyi yetiştirmiş müzik yeteneği olan hanım hanımcık bir kızdır. Okulda öğretmeni ile ilişkisi olduğu dedikoduları çıkar. Babası bu dedikodulardan rahatsız olur ve Macide’yi okuldan alır. Emine teyze ziyaret amaçlı Macide’nin yanına gelir ve onun müzik yeteneği olduğunu öğrenince yanına almaya karar verir. İstanbul’a gelirler. Bir süre sonra Macide’nin babası vefat eder. Ömer Macide’nin arkadaşıdır ve onu teselli etmeye çalışır. Bu yaklaşma daha sonraları bir aşka dönüşecektir. Ömer Macide’yi okuldan alır okula bırakır derken bu durum ev ahali tarafından pek te iyi karşılanmaz. Evin reisi Macide’yi azarlar. Bu Macide’nin zoruna gider ve evden ayrılmaya karar verir. Evden çıktığı sırada Ömer onu beklemektedir. Ömer Macide’yi alır ve evine götürür. İlk başta her şey yolunda gider. Ömer postanede çalışmaktadır. Beraber yaşamak onlara keyif verir fakat bir süre sonra geçim sıkıntısı baş gösterir. Ömer tesadüf eseri Macide ile arasında dedikodu çıkan öğretmen ile tanışır. Konuşurlar. Daha sonraları ise öğretmen ile Macide görüşmeye başlar. Görüşmelerin ardından Ömer’i rahatsız edecek olaylar meydana gelir bunun üzerine Ömer Macide’den soğur. Ayrılırlar. Ömer için hayat daha da zorlaşmıştır. Macide Bedri ile yaşamaya başlar. Kürk Mantolu Madonna Birbirinden tamamen farklı iki dünyada yaşayan iki ayrı insanın hikayesidir bu. Yaşadıkları yerde insanlardan uzaklaşmış tekdüze bir hayat sürerler. İşsiz olan ve işsizliğin vermiş olduğu sıkıntılar ile yaşayan Rasim, şans eseri eski arkadaşı Hamdi Bey ile tanışır. Hamdi Bey bir iş yerinde yöneticilik yapmaktadır. Rasim’i işe alır. Rasim ile aynı odada çalışan Raif Efendi gizem dolu bir insandır. Kimseyle konuşmaz ve hiç bir şeye tepki vermez. Rasim zaman zaman Raif Efendi’ye sinir olur ve onun içine kapalı, duygusuz biri olduğuna kanaat getirir. Raif Efendi iş yerinde çevirmenlik yapmaktadır. İşlerin geciktiği bir gün Hamdi Bey Raif Efendi’ye kızmıştır. Duruma tepkisiz kalan Raif Efendi, Hamdi Bey’in bir tane resmini yapar. Resmi gören Rasim onun çok yetenekli olduğunu düşünür ve hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya karar verir. Raif Efendi bir gün hastalanır ve işe gelmez. Bunun üzerine Rasim işleri evine götürür. Bu sayede Raif Efendi’nin ailesiyle de tanışır. Evde de Raif Efendi sessiz, içine kapalı bir karakter sergiler. Rasim bu içine kapanıklığın ardında yatan nedeni merak eder. Bir zaman sonra Raif Efendi ciddi bir hastalık geçirir ve iyice düşmüştür. Rasim, bu zaman zarfında Raif Efendi ile daha çok zaman geçirmeye başlar. Bir gün Raif Efendi Rasim’den iş yerindeki bir kitabı getirmesini ve yakmasını ister fakat Rasim onu ikna eder ve kitabı okumaya başlar. Kitapta Raif Efendi’nin çizimleri ve hayat hikayesi mevcuttur. Raif Efendi içe kapanık bir çocukluk geçirmiş, küçük yaşta babası tarafından Avrupa’ya gönderilmiştir. Avrupa da sabunculuk öğrenmek için gittiği iş yerinden arta kalan zamanlarda yine resim yapar ve resim sergilerini gezer. Sergilerden birinde kürk mantolu Madonna isimli bir tablo dikkatini çeker ve sık sık bu tabloyu görmeye gelir. Tablonun sahibi ile tanışır. Tablonun sahibi Maria Puder’e aşık olur. Birlikte zaman geçirirler. Maria Puder bir yılbaşı akşamı Raif Efendi’ye yaşadıklarının aşk olmadığını söyler. Belli bir süre ayrı kalırlar görüşmezler. Maria hastalanır ve bakımını Raif Efendi üstlenir. Bu ilgisi karşısında Maria Raif Efendi’ye tekrar yakınlaşır. Memleketten gelen bir telgrafta Raif Efendi’nin babasının öldüğü yazılıdır. Raif Efendi memlekete döner ve işleri düzene koyunca Maria’yı yanına getirmeyi düşünür. Mektuplaşırlar fakat bir süre sonra mektuplarına cevap alamaz olur. Raif Efendi çok üzgündür ve bir kadınla evlenir. Aşık değildir. Çocukları olur. Raif Efendi kendini çok kötü hisseder. Dünyaya küsmüştür. Aldatılmış ve aşka, sevgiye artık inanmamaktadır. Yıllar geçip gider. Bir gün Raif Efendi Avrupa da kaldığı bir pansiyonda tanıştığı kadınla karşılaşır. Kadın Maria’nın akrabasıdır. Kadının yanında da bir kız çocuğu vardır. Raif Efendi kadından Maria hakkındaki gerçekleri öğrenir. Maria hastalığı sırasında hamile olduğunu öğrenir ve riskli olduğu halde doğum yapar. Doğum esnasında Maria ölür. Kadının yanına duran kız Raif Efendi’nin kızıdır. Raif Efendi yaşadıklarını deftere yazar. Rasim defteri bitirip geri teslim edeceği sırada Raif Efendi’nin öldüğünü öğrenir. Değirmen Çingeneler yaz ayının gelmesiyle köyleri dolaşır ve konaklayabilecekleri bir yer ararlardı. Atmaca’nın kafilesi de bu arayış içindeyken bir değirmen görürler. Değirmene gelirler çalgılarını çalmaya başlarlar. Bunu gören köylüler toplanır seyre dalarlar. Değirmenci de onları kabul eder ve çadır kurmalarına izin verir. Atmaca yakışıklı bir adamdır. Kızların hayranlığını kazanmıştır fakat kendisi pek kızlarla ilgilenmemektedir. Değirmenin önündeki ağacın dibine oturur ve klarnet çalar. O kadar içten çalar ki duyan sessizce dinler kimileri de ağlar. Çingeneler yaptıkları sepeti star, çalgıcılar da düğünleri şenlendirirdi. Değirmenci ve kızı da Atmaca’yı dinler ve hayranlık duyarlardı. Değirmencinin kızı yıllar önce kolunun birini kaybetmiştir. Bu nedenle yaşıtlarının oynadığı oyunları oynayamaz onları uzaktan izlerdi. Değirmencinin kızı ile Atmaca arasında zamanla aşk başlar. Atmaca kıza açılır ve seni seviyorum der buna cevaben de kız ” Benim bir kolum yok, hep acaba benim yerime başka biriyle evlensen daha mı mutlu olurdun diye düşüneceğim. Evet, ben de seni seviyorum fakat kollarını açıp bana doladığında hissedeceğim şeyleri hayal edebiliyor musun?” der. Atmaca kızı haklı bulur. Dünyası yıkılır, günden güne erir, klarnetini de çalamaz hale gelir. Bir gün herkesin toplanmasını ister. Dışarıda hava kötü olduğu için değirmenin içinde çalmaya başlar klarnetini. Öyle içli çalar ki herkes ağlamaya başlar. Değirmencinin kızının gözünün içine baka baka çalar ve sonra klarnetini fırlatır parçalar. Koşarak değirmen çarklarının yanına varır ve bir kolunu uzatır. Böylece Atmaca da bir kolunu kaybeder. Sabahattin Ali kitapları, Türk Edebiyatı’na bırakılmış en önemli ve değerli yapıtlardır. Bu yapıtları okurken toplum anlayışını benimseyen Sabahattin Ali’nin penceresinden bakacaksınız. 25 Şubat 1907 tarihinde dünyaya gelen usta yazar Sabahattin Ali, yaşadığı dönemin etkisiyle Türk Edebiyatı’na unutulmaz eserler bıraktıktan 41 yıl sonra 2 Nisan 1948 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Kürk Mantolu Madonna’nın yazarı Sabahattin Ali, insanın duygularıyla hareket etmeye yönelik bir varlık olduğunu anlatan ve yoğunlukla insanın iç dünyasını ele alan bir yazardır. Kürk Mantolu Madonna, Sırça Köşk, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya ve daha birçok eserleriyle okuyucularının gönlünde taht kurmayı başarmıştır. Bu kadar ince ruhlu, derin düşünen ve kalemi çok iyi olan bir adamın Türk Edebiyatı yazarlarından biri olması bizim için bir şereftir. Fakat ne yazık ki Sabahattin Ali’nin ölümü yakışık alır bir şekilde olmadı… Sabahattin Ali, üzerindeki yoğun siyasi baskılardan kaçıp kurtulmak için Bulgaristan sınırından Avrupa’ya geçmek için yola çıktığında öldürüldü. Geriye ise yalnızca bize bıraktığı bu eşsiz eserleri kaldı… En Bilinen Sabahattin Ali Kitapları Kürk Mantolu Madonna Kitap Özeti – Sabahattin Ali Yakamoz YayınlarıKürk Mantolu Madonna Roman KahramanlarıSabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna Romanından Kısa AlıntılarKuyucaklı Yusuf Kitap Özeti – Sabahattin Ali Yakamoz YayınlarıKuyucaklı Yusuf Roman Kahramanları Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf Romanından Kısa Alıntılarİçimizdeki Şeytan Kitap Özeti – Sabahattin Ali Yakamoz Yayınlarıİçimizdeki Şeytan Roman KahramanlarıSabahattin Ali İçimizdeki Şeytan Romanından Kısa AlıntılarSık Sorulan SorularSabahattin Ali'nin Edebi Kişiliği Sabahattin Ali Hangi Akımlardan Etkilenmiştir?Sabahattin Ali Hangi Edebiyat Anlayışını Benimsemiştir?Sabahattin Ali'nin Kaç Romanı Var? Maria Puder Kimdir? En Bilinen Sabahattin Ali Kitapları Sabahattin Ali’nin ölümünden önce yayımlanmış kitapları, günümüzde hâlâ beklenen ilgiyi görüyor. İyi bir kitap okuyucusunun ve kitapların dilinden anlayan okurların kitaplığında mutlaka en az bir tane Sabahattin Ali eseri vardır. Eğer hâlâ okumadıysanız, kitaplar hakkında vereceğim bilgilerin ışığında kendinize bir seçim yapabilirsiniz. İşte Sabahattin Ali’nin en çok bilinen eserlerinden bazıları… Kürk Mantolu Madonna Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan. Kürk Mantolu Madonna Kitap Özeti – Sabahattin Ali Yakamoz Yayınları Kürk Mantolu Madonna, Rasim adlı başkarakterin işsiz kaldığı zamanlar içerisinde eski dostlarından biri karşılaşmasından sonra gerçekleşen olay örgüsünü anlatıyor. Rasim’in işsiz kaldığını gören dostu, Rasim’e müdür olduğu şirketten bir iş bulur. Daha sonra Raif Efendi adında bir mütercim memur ile aynı odada çalışmaya başlar. İlk zamanlar pek samimiyet kuramazlar fakat daha sonra Hamdi Bey’in Raif Efendi’yi azarlaması üzerine Raif Efendi, Hamdi Bey’in resmini çizer. Rasim, çizilen resme baktığında oldukça iyi bir insan tahlili yapıldığını görür ve o günden sonra Raif Efendi’ye daha farklı bir samimiyet hissetmeye başlar. Bir gün Raif Efendi hasta olur ve bir hafta boyunca şirkete gelemez fakat tercüme etmesi gereken bir yazı vardır. Rasim bu yazıyı alır ve onun evine götürür. Bu sırada Raif Efendi’nin ailesiyle de yakından tanışma fırsatı bulur. Zamanla Raif Efendi’nin durumu kötüye gitmeye başlar ve hastalığı gitgide ağırlaşır. Bunun üzerine Rasim’den şirketteki tüm eşyalarını toplamasını fakat bir defterin olduğunu ve o defteri yakması gerektiğini söyler. Raif Efendi’nin bu sözleri üzerine Rasim, defterde önemli şeylerin olduğunu düşünür ve içindekilere karşı daha fazla merak duymaya başlar. Bunun üzerine Raif Efendi’yi bir şekilde defteri okumaya ikna eder ve şirketten defteri alıp kaldığı otele dönerek odasına çekilir. Ardından Kürk Mantolu Madonna’da ikinci bir olay örgüsüne geçiş yapılır. İlginizi Çekebilir Lev Tolstoy Anna Karenina Romanı [Kitap İncelemesi ✔] tıklayın Romanın ikinci olay örgüsü, Raif Efendi’ye ait defterde yazılanlardan oluşur. Havran’lı bir aileye sahip olan Raif Efendi, çocukluğunda çok çekingen ve her şeye karşı ürkekçe tavırlar sergileyen bir çocuktur. Yaşıtlarıyla iletişim kurmakta ve anlaşmakta çok zorlandığı için vaktinin çoğunu kitap okuyarak ve resim yaparak geçirir. Bunları yaptığında yalnızlığı da azalıyordur. Hal böyleyken Güzel Sanatlar Akademisi’nde okumak ister ve bu kararının ardından İstanbul’a giderek Güzel Sanatlar Akademisi’nde okumaya başlar. Fakat bir süre sonra ordan ayrılır. Babasının maddi durumu iyidir ve oğlunun sabunculuk tekniğini öğrenmesini ister. Bunun üzerine sabunculuk üzerine eğitim alması için onu Almanya’ya yollar. Fakat Raif Efendi, bir fabrikada sabunculuk eğitimi almak yerine Almanya’daki resim ve sanat müzelerini gezmeyi tercih eder. Olacaklardan henüz haberi yoktur… Bir sene kadar Almanya’da yaşar. Günler birbirini kovalıyorken resim galerisinde hiç beklenmedik bir tabloyla karşılaşır. Kürk Mantolu Madonna tablosu… Sırf bu tabloyu seyretmek için günlerce sergiye gidip gelir ve yalnızca bu tablonun karşısına geçip onu seyreder. Derken bir gün yine tabloyu seyrettiği sırada yanına bir kadın gelir, bu kadın tablonun sahibi Maria Puder’dir. Daha sonra Raif Efendi Maria Puder’e aşık olur. Günler birbirini kovalarken yılbaşı gelir ve bu iki genç birlikte olurlar ve bu birlikteliğin ardından Maria Puder görüşmek istemez ve birkaç gün hiç görüşmezler. Fakat Maria Puder hastaneye kaldırılır ve bunu duyan Raif Efendi hemen hastaneye gider. Maria’nın hastalığı boyunca ona çok iyi bakar ve Maria’nın hem gönlünü hem de güvenini kazanır. Her şey çok güzel gidiyorken bir gün memleketinden bir telgraf alır ve babasının öldüğünü, en kısa sürede oraya gitmesi gerektiğini öğrenir. Maria’yı yanına alacağını söyledikten sonra Almanya’dan ayrılarak memleketine döner. İlginizi Çekebilir Stefan Zweig Kimdir, Stefan Zweig Kitapları [✅ Satranç Kitabı Özeti] tıklayın Raif Efendi memleketine döndüğü andan itibaren Maria Puder ile düzenli olarak mektuplaşırlar. Ta ki Maria Puder’in Raif Efendi’ye mektup yollamayı kestiği güne kadar. Raif Efendi kendini çok çaresiz ve kandırılmış hisseder. Bunun üzerine başka bir kadınla evlenir ve bu evliliğinden çocukları olur. Bir gün Ankara’dayken Maria’nın bir akrabasıyla karşılaşır. Raif’in Maria hakkında imalı imalı konuştuğunu gören akrabası Maria’nın on yıl önce hastalığına rağmen bir çocuk dünyaya getirdiğini ve bu çocuğun babasının da Türk olduğunu söyler. Daha sonra kadının yanında duran 8-9 yaşlarındaki kızına bakar ve tren hareket eder. Raif Efendi ise hemen eline kalemi alır ve bu olanları yazmaya başlar. Rasim, Raif Efendi’nin kaleminden ve iç dünyasından çok etkilenir. Defteri ona vermek için evine gittiğinde Raif Efendi’nin öldüğünü öğrenir. Kürk Mantolu Madonna Roman Kahramanları Rasim Rasim, Ankara’da yaşayan 25 yaşlarında bir gençtir. Çocukluğundan beri edebiyata olan düşkünlüğüyle bilinen Rasim, maddi kazançların yalnızca yaşamı idame ettirmek için olduğuna inanır ve zenginliğe ulaşmak yerine hikâye ve şiir yazarak yaşamın anlamını arttırma çabasındadır ve hayatı boyunca hep kapitalizm sisteminin kölesi olmaktan uzak durmuştur. Bir gün iş arkadaşı Raif Efendi’nin yaptığı resmi görmesi üzerine bu kişiyle yakın olarak yalnızlığını giderebileceğini düşünür. Rasim, şiir ve hikâye yazarak hayatını devam ettiren ve bu uğraşları nedeniyle de çok fazla değer görmeyen yalnız biridir. Bu nedenle Raif Efendi ile dostluğunu ilerletir ve onun iç dünyasının derinliğini bize yansıtır. İlginizi Çekebilir Dostoyevski Kimdir? Hayatı ve Eserleri tıklayın Raif Efendi Romanın başkarakterlerinden Raif Efendi, yaşadığı ortamlarda silik, pasif ve önemsiz biri gibi görülerek yalnızlaşması ve yabancılaşması artan biridir. Rasim de ilk zamanlarda Raif Efendi’ye karşı diğerleri gibi sıkıcı ve manasız bir adam gözüyle bakmıştır. Ta ki çizdiği resimdeki müthiş insan tahlilini görene kadar… Raif Efendi’nin tavırlarından aslında konuşmayı bilmeyen biri görülmez fakat onu böylesine sıkıcı ve önemsiz gösteren özelliği bir robot gibi makineleşmiş olmasıdır. Raif Efendi, dünyayı yaşanılır kılan mutluluk, sevinç, kızgınlık, kendini savunmak ve heyecanlanmak gibi insanlık belirtileri olan tüm duygularını kaybetmiş bir adamdır. Bu nedenle de hem çevresine hem de ailesine karşı da yabancı tavırlar sergiler ve pek iletişim kurmaz. Raif Efendi, acı çekmekten ve mutsuz olmaktan adeta hoşlanan bir karakterdir. Mutlu olmak için hiçbir çaba göstermez ve olaylara hemen müdahale etmez. Hatta hayatının aşkı Maria Puder’den olan 8-9 yaşlarındaki kızıyla karşılaştığında bile onunla tanışmak istemez. Maria Puder Raif Efendi’nin büyük aşkı Kürk Mantolu Madonna… Maria Puder, Yahudi bir babanın ve Alman bir annenin çocuğudur. O da kendisini Raif Efendi gibi yapayalnız hisseder. Bir gün kendisine ait tabloyu her gün düzenli olarak izleyen adamı görür ve yanına gider. O günden sonra o adam Maria Puder’e aşık olur ve peşini bırakmaz. Maria Puder, erkeklere güvenmeyen bir kadındır ve erkeklerin yalnızca kadınları bedenleri için arzuladıklarını ve para harcadıklarını düşünür. Fakat en az Raif kadar iyi insan tahlili yapabiliyor olması büyük bir aşkın başlangıcı olur. İlginizi Çekebilir Lev Tolstoy Anna Karenina Romanı [Kitap İncelemesi ✔] tıklayın Raif’in diğer erkekler gibi olmadığını anlayan Puder, onunla arkadaş olmak ister ve Raif, Maria’nın karşısında bir genç kız gibi utanarak kızarır. Burada karakterler, cinsiyetçilik kavramının dışında bir duruş sergilerler. Bu iki genci birleştiren en önemli şey, ikisinin de aşka olan arzusu ve aradığı insanı bulma çabasıdır. “Seni seviyorum… Deli gibi değil gayet aklı başında olarak seviyorum.” -Sabahattin Ali “Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince, insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.” – Sabahattin Ali “Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.” –Sabahattin Ali “Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?” – Sabahattin Ali “Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.” -Sabahattin Ali “Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, Bu öyle olmayabilirdi!’ düşüncesi.” – Sabahattin Ali “Seninle şöyle bir oturup konuşamadık.” -Sabahattin Ali “Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.” – Sabahattin Ali “Bir şey noksandı, fakat bu neydi? Evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm.” -Sabahattin Ali İlginizi Çekebilir Dostoyevski Sözleri ve Dostoyevski Kitaplarından Alıntı Sözler [Suç ve Ceza, Kumarbaz, Budala] tıklayın “Bitmiyor, sadece bazen belki güneşli bir günde veya kalabalık bir gecede geçtiğini sanıyorsun ama geçmiyor esasında. Alışıyorsun zamanla. Asla bitmiyor…” – Sabahattin Ali “Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?” -Sabahattin Ali “Aşk öyle bir histir ki, nereden geldiğini bilemediğimiz gibi, günün birinde nereye kaçıp gittiğini de bilemeyiz.” – Sabahattin Ali “İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor.” -Sabahattin Ali “Sana ihtiyacım yok ki benim! İnsan yalnız da mutsuz olabilir çünkü.” – Sabahattin Ali “Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.” -Sabahattin Ali “Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim.” – Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf Kitap Özeti – Sabahattin Ali Yakamoz Yayınları Kuyucak’ta doğan Yusuf’un ailesi köylerini basan haydutlar tarafından öldürülür. Daha küçücük olan Yusuf, ailesinin öldürülmesi üzerine kimsesiz kalmıştır. Kaymakam Selahattin Bey, bu cinayet davasını detaylıca incelemek için köye gelir ve haydutların öldürdüğü ailenin evine gider. İçeri girdiğinde ölü bir şekilde yatan aileyi ve yanlarında küçük bir çocuğun olduğunu görür. Bu çocuk Yusuf’tur. Selahattin Bey, Yusuf’un gördüğü ve tanıdığı hiçbir çocuğa benzemediğini fark eder. Selahattin Bey’in erkek evladı yoktur ve çaresizce bekleyen Yusuf’u evlat edinmeye karar verir. Eşi Şahinde Yusuf’u hiç sevmez fakat yalnızca söylenmekle kalır. Henüz bebek yaşta olan diğer çocukları Muazzez ise Yusuf’u çok sever ve her şeye ilgisiz kalan Yusuf’la çok iyi anlaşırlar. Yusuf, yeni yaşantısına ve yeni ailesine alışmakta çok zorlanıyordur. Selahattin Bey eşinin sürekli dırdır yapmasına tahammül edemediği için eve geç saatlerde geliyorken Şahinde de hep misafirliğe gider. Muazzez ve Yusuf böyle kopuk bir aile ortamında yetişmek zorunda kalırlar. Kaymakam Selahattin Bey’in tayini çıkması nedeniyle memleketinden ayrılmak zorunda kalan Yusuf, okuma yazmayı söktükten sonra okuldan ayrılmak ister. Uzun çabaların ardından istediği olur ve okuldan ayrılır. Yeni mahallesindeki çocuklar bu sessiz ve yabani çocukla pek fazla yakınlık kurmak istemezler ve Yusuf gittikçe daha da yalnızlaşır. Yusuf yalnızca birkaç arkadaş edinebilir ve en çok vakit geçirdiği arkadaşı da Ali’dir. Vakit geçirmekten kasıt da bakkalın önünde hiç konuşmadan oturmak… İlginizi Çekebilir Franz Kafka Sözleri ve Kafka Kitaplarından 200 Alıntı Söz [Milena&8217;ya Mektuplar, Dava, Şato, Dönüşüm] tıklayın Muazzez, Yusuf ve Ali bir gün çok zengin olan Hilmi Bey’in oğlu Şakir’le yolda karşılaşırlar. Sarhoş olan Şakir, Yusuf’un kardeşi Muazzez’e sarkıntılık edince Yusuf Şakir’e yumruk atar. Çevredekilerin de müdahalesiyle kavga yatıştırılmış olsa bile Şakir bu yumruğun intikamını almadan durmamakta kararlıdır. Şakir’in intikamını ilk olarak babası Hilmi Bey ve Hacı Etem almaya karar verir. Daha sonra Yusuf’un babası Selahattin Bey’i kumar oynamaya ikna ederler. Her zaman olduğu gibi Selahattin Bey de kumar masasında hüsrana uğrar. Başta gayet iyi kazanıyorken bir anda büyük miktarlarda kaybetmeye başlar. Kaybettiği paraları geri kazanmak için Hilmi Bey’den borç alır fakat oturduğu kumar masasında bir gecede tam 320 altın kaybeder. Gizli düşmanlarına iyice muhtaç olan Selahattin Bey, hâlâ kurulan intikam planlarından bir haberdir. Sonrasında Hacı Etem, Selahattin Bey’e bir senet imzalatır ve böylece onu istedikleri gibi avuçlarının içine alabilirler. Aradan biraz zaman geçer ve Hilmi Beyler Muazzez’i Şakir’e istemek için Selahattin Bey’in evine görücüye giderler. Selahattin Bey, Şakir gibi bir yabani serseriye güzeller güzeli kızını vermeyi hiç istemez fakat Hilmi Bey’e olan borcu onu engeller. Çevresindekilerin kabul et ısrarları üzerine Muazzez’i Şakir’e vermeyi düşünmeye başlayan Selahattin Bey’in bu düşüncesini Yusuf bozar ve bu planları da suya düşer. İlginizi Çekebilir Franz Kafka Kimdir? Kafka Kitapları ve Edebi Kişiliği tıklayın Yusuf, okulu bıraktığı için babasının satın aldığı zeytinlikle ilgilenerek vaktini geçirir. Bir gün yine zeytinlikte çalışırken iki kadın gelir, Kübra ve annesi. Yusuf bu iki kadından şüphelenir fakat Kübra’nın bakışları Yusuf’a bu şüphesini unutturur. Daha sonra bu iki kadını işe alan Yusuf, aslında kurulan bir tuzağa kendi elleriyle kapı açtığının farkında değildir. Bir gün annesi Kübra olmadan zeytinliğe gelir. Yusuf nedenini sorduğunda ise hasta olduğunu söyler ve bunun üzerine Yusuf onlara erzak yardımı yapar. Daha sonra içeriye Hacım Etem girer ve Yusuf’la tartışırlar. Daha sonra Hacı Etem Yusuf’u bıçaklar. Bu olayı herkesten saklarlar ve Yusuf bir süre evinde dinlenir. Selahattin Bey ise Muazzez’i Şakir’e vermeye karar vermiştir ama önce Yusuf’a danışmak ister. Yusuf Kübra ve annesini çağırarak Şakir’in gerçek yüzünü babasına gösterir ve izdivaç bozulur. Selahattin Bey, Yusuf’a Hilmi Bey’e olan 320 altın borcu olduğundan bahseder. Yusuf bu borcu nasıl ödeyeceğini düşünürken Muazzez’i seven Ali olaya müdahale eder ve borcu ödeyeceğini söyler. Daha sonra Muazzez’e talip olur ve evlenmeye karar verirler. Bunu duyan Şakir yine rahat durmaz ve sarhoş geldiği bir düğünde Şakir’i vurarak öldürür. Jandarmalar tarafından yakalanan Şakir, babasının tüm delilleri ve şahitleri yok etmesi üzerine yeniden serbest bırakılır. Ali’nin ölümü ortalığı bir süre sessizleştirir. Selahhattin Bey’in eşi Şahinde tüm bu olanlara ve uyarılara rağmen Hilmi Bey’in eşiyle görüşmeye devam eder çünkü hep zengin bir damat hayali kurmuştur. Muazzez, Ali’ye para karşılığında satıldığını söyleyip Yusuf’a çok kızmıştır. Bir akşam Muazzez ile Yusuf’un tartıştığı sırada Muazzez, Yusuf’a olan aşkını itiraf eder. Bu itiraf üzerine Yusuf ne yapacağını bilemez ve eve daha az gelmeye başlar. İlginizi Çekebilir Dostoyevski Yeraltından Notlar Konusu, Özeti ve Analizi tıklayın Yusuf vaktinin çoğunu yine zeytinlikte geçirirken Muazzez de ona inat annesiyle birlikte Hilmi Bey’in eşiyle görüşmeye gider. Yusuf Muazzez’in gittiği yeri öğrenince hemen kiraladığı arabayla birlikte bağdan gizlice Muazzez’i kaçırır ve oradan uzaklaştıktan sonra ona nikah kıyar. Ertesi gün ailesine haber yollar ve Selahattin Bey bu izdivacı duyunca çok sevinir. Selahattin Bey haber vermek için gelen kişiyi bir şekilde ikna ederek yerlerini öğrenir ve onları geri getirir. Daha sonra makamını kullanarak Yusuf’a katiplik işi bulur. Bir süre sonra hastalanan Selahattin Bey daha fazla tutunamaz ve hayatını kaybeder. Selahattin Bey’in ölümünün ardından evin tüm geçimi Yusuf’un eline kalır fakat Şahinde onun eline bakmaktan hiç memnun değildir. Selahattin Bey’in ölümünün üzerine yeni gelen kaymakam zengin ailelerle daha yakından ilgilenir. Bu zengin ailelerden biri de haliyle Hilmi Bey’in ailesidir. Hemen Yusuf’u katiplikten alarak köy köy gezip vergi toplama işini verirler. Şahinde Yusuf’un yokluğundan faydalanarak gezmeye götürdüğü Muazzez’i bir gün Hilmi Beylere de götürür. Bu toplanmalara sürekli katılan konukların başında Hilmi Bey, Şakir ve kaymakam da vardır. Muazzez zamanla bu adamların eğlencesi olur ve ortalık malı haline gelmeye başlar. Muazzez’le intikam almak için evlenmek isteyip evlenemediği için kızgın olan Şakir, Yusuf’un karısı Muazzez’i ortalık malı yaptığı için keyfi yerindedir. İlginizi Çekebilir Atatürk Sözleri Atatürk’ün Tarihe Geçen 110 Sözü tıklayın Yusuf yeni alınan eşyaları gördüğünde bile söylenen ilk yalana inanır ve olanlardan haberi olmaz. Bir gün her şeyi öğrendiğinde habersizce işten eve erken geldiğinde evinde eğlence olduğunu görür. Eline aldığı kırbaçla herkese rastgele vurmaya başlar. Daha sonra kırbaç lambaya geldiğinde ve her yer karanlık olduğunda Yusuf silahını alarak rastgele topluluğun üzerine ateş etmeye başlar. Sesinden Muazzez’i tanır ve onu kucaklayarak oradan uzaklaşır. Köyden iyice uzaklaştıktan sonra Yusuf atından indiğinde Muazzez’in de yaralı olduğunu görür. Yaralı kadın o gece ölür ve Yusuf kendi elleriyle onu açtığı çukura gömer. Kuyucaklı Yusuf Roman Kahramanları Yusuf Çok küçükken ailesi haydutlar tarafından öldürülen çaresiz bir çocuktur. Sessiz ve diğer insanların tabiriyle “yabani” biridir. İnsanlarla kolay kolay anlaşamaz ve sayılı arkadaşı vardır. Zaten insanlarla anlaşmak için de çok çaba harcamaz. Çünkü ailesini kaybettikten sonra hiçbir zaman bir yere bağlanma ihtiyacı hissetmez. Yusuf, toplumsal düzene ayak uyduramazken kendi içinde yalnız hissetmeye devam eder. Bu yüzden okuma yazma öğrendikten sonra okulu bırakır çünkü orada verilen bilgilerin pek bir öneminin olmadığını düşünür. Yusuf hep doğayla iç içe bir yaşam sürmüştür çünkü kendini huzurlu ve ait hissettiği tek yerin doğa olduğunu hisseder. Bu nedenle de vaktini hep onu evlatlık edinen Selahattin Bey’in satın aldığı zeytinlikte geçirir. Muazzez Yusuf’u evlatlık edinen Selahattin Bey’in Kızıdır. Evlerine gelen Yusuf’la çok iyi anlaşırlar ve Yusuf’a olan sevgisi zamanla aşka dönüşür. Bu aşk kadını, romanın başlarında içine kapanıp ve romantik bir kişilikte görünüyor olsa da romanın sonlarına doğru kendinden ödün vermiş, silik ve edilgen bir kişiye dönüşecektir. Selahattin Bey Ailesi ölen çaresiz çocuk Yusuf’u evlat edinen kaymakam ve Muazzez’in babasıdır. Selahattin Bey de Yusuf gibi yaşadığı toplumun çirkin yüzünden kendini ayrıştıran bir karakterdir fakat ondaki Yusuf kadar yoğun değildir. Hilmi Bey ve Oğlu Şakir Gücün parayla olabileceğini düşünen ve her şeyi parayla elde etmeye çalışan zengin insanlardır. Yönetim Hilmi Bey ve oğlu Şakir’e karışmaz, istedikleri genç kızlara sahip olabilirler, hovardalıkları ve karanlık işleri ile bilinirler. İlginizi Çekebilir Agatha Christie Kitaplarının Özeti ve Karakterleri tıklayın Hacı Etem 24 yaşlarında genç bir adamdır. Şakir ve Hilmi Bey’in kirli işlerine koşturarak parayı elde eden biridir. Şakir’i hapse girmekten kurtarmak için yalancı şahit bulan ve kanıtları ortadan kaldıran kişidir. Aynı zamanda kaymakam Selahattin Bey’i kumara alıştırıp Şakir’in intikamına destek veren kişidir. Avukat Hami Bey Hilmi Bey’in uzaktan akrabası olan Avukat Hami Bey, Şakir’in hapse girmemesi için davayı üstlenir. O bölgede en çok iş yapan avukattır ve arkası da sağlam olduğu için kirli işler yapmaktan geri durmaz. Kaymakam İzzet Bey Kaymakam Selahattin Bey’in ölümünün ardından göreve yeni atanan kişidir. Şakir’in ve Hilmi Bey’in kirli işlerine ortak olan biridir. Jandarma Bölük Komutanı Kadir ve Karakol Çavuşu Cemal Kasabanın kirli işlerini yapanlar arasında gördüğümüz kişilerdir. Ali’yi öldüren Şakir’in yancılığını yapmak ve onu hapse girmekten kurtarmak için rüşvet alanlardır. Şahinde Kaymakam Selahattin Bey’in eşi ve Muazzez’i kötü yola sürükleyen annedir. Bürokrattan olmamasına rağmen lükse ve zenginliğe aşırı düşkün ve bu lükse ulaşabilmek için de her türlü yolu deneyen biridir. Zenginlik için kızını bürokrat ailelerin önüne yem olarak atacak kadar gözü dönmüştür bir kadındır. Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf Romanından Kısa Alıntılar “Beni babam gibi sevemezsin ama, geleyim. Senin de kimin kimsen yok mu?” -Sabahattin Ali “Hakikaten ne yaparsa yapsın, kimlerle arkadaş olursa olsun,alışamıyordu bu şehirlilere vesselam…” – Sabahattin Ali “Soluk ve ensiz dudaklarının kenarında, gene çok ”yaşamış” olanlarda görülen tecrübe çizgileri vardı.” -Sabahattin Ali “Kız O gelmez artık!’ dedi. Nereden biliyorsun?’ dedim. Gidişinden belliydi!’ dedi.” – Sabahattin Ali “Ben de insanım Yusuf, ben de etten ve sinirden yapılmış bir mahlukum. Bana da biraz acıyın canım!” -Sabahattin Ali “Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyfendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…” – Sabahattin Ali “Senin gözünü sevda bürümüş, Bey…” -Sabahattin Ali “Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti. Aman Yarabbi, ne kadar yalnızdı.” – Sabahattin Ali “Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının bu en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz, öldürmeye mecbur kalıyordu? Niçin? Kimin için?”-Sabahattin Ali “Benim için yapılacak ne iş kaldı ki?” diyordu. “Yerimizi boşaltsak da dünyaya yeni geleceklere yer açsak…” – Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan Kitap Özeti – Sabahattin Ali Yakamoz Yayınları ”İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.” Ömer ve Nihat, üniversitede tanışan iki arkadaştır. Kadıköy vapuruna bindikleri günlerden birinde muhabbet ederken karşılarında oturan bir genç kız dikkatlerini çeker. Ömer’in genç kızla konuşmaya çalıştığı sırada Kadıköy vapuru iskeleye yanaşır. Nihat başlarına bir rezillik gelmesin diye Ömer’i takip etmeye başlar. Ömer kızın arkasından seslenecekken uzaktan akrabası olan Emine teyzeyi görür ve Emine teyze Ömer’e bu genç kızın adının Macide olduğunu, musiki öğrenmek için Balıkesir’den İstanbul’a taşındığından bahseder. Bu tesadüf Ömer’i çok sevindirmiştir. Macide, 6 ay gibi bir süredir Emine teyzenin yanında kalıyordur. İlginizi Çekebilir Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç Kimdir? Hayatı ve En Anlamlı 10 Aliya İzzetbegoviç Sözü tıklayın Güzel ve zeki bir genç kız olan Macide, Konservatuvar öğrencisidir. Emine teyzenin eşi Galip Bey bu durumdan çok hoşnut olmasa da Macide’nin babasının her ay yolladığı kırk lira, sesini çıkarmamasına yetiyordu. Macide’nin sesi herkesi büyüleyecek kadar güzeldir. Eğitim aldığı hocası Necati Bey ve daha sonra onun yerine geçen Bedri Bey, Macide’ye ilgi duymuşlardır. Hatta bir süre sonra karşılıklı birbirlerine ilgi duymuşlarsa da bundan ikisinin de haberi olmadan Bedri Bey Balıkesir’den İstanbul’a taşınmıştır. Ömer ve Nihat o gün sağcı yazar İsmet Şerif ve Emin Kamil ile birlikte meyhaneye gitmişlerdir. Meyhaneden çıkan Ömer, Emine teyzenin evine gitmiştir. Aynı gün Macide, babasının öldüğünü öğrenmiş ve kendini odaya kapatıp bir süre çıkmamıştır. Macide, Emine teyzenin evini pansiyon gibi kullanarak ev halkından kimseyle samimiyet kurmamaktadır. Ömer, onu konservatuvara kadar bırakıp çıkışta tekrar almak için Macide’den söz almıştır. Ömer o gün işlerini hallettikten sonra Macide’yi almaya gittiğinde ona olan duygularını açar ve Macide’den de aynı yönde karşılık alır. Daha sonra her gün birlikte vakit geçirmeye başlarlar fakat eve geç dönmelerinden rahatsız olan Emine teyzesinden işittiği azarlar ve Galip Bey’in Macide’nin annesinin para göndermemesinden şikayetçi olmasıyla eşyalarını toplar ve teyzesinin evini terk eder. Nereye gideceğini bilmeyen Macide’ye Ömer sahip çıkar ve kendi evine alır. Evlenip birlikte yaşamaya başlarlar. Macide’nin kanı evlerine gidip gelen Nihat ve Profesör Hikmet’e hiç ısınmaz. Çiftin geçim sıkıntısı çektiğini gören Nihat, Ömer’e vezneden para sızdırma teklifinde bulunmuş fakat Ömer kabul etmeyerek bu teklifi geri çevirmiştir. Ömer’in arkadaşı olan Bedri, çiftin geçim sıkıntısı olduğunu öğrenince onlara para yardımı yapmaya başlar. Bir gün Bedri ve Macide karanlık bir odada otururken Ömer görür. Hemen Bedri’yi evden kovar. Geçim sıkıntısına dayanamayan Ömer’in aklına Nihat’ın yaptığı teklif gelir ve veznedarı tehdit ederek 250 lira alır. Fakat yaptığından utanan ve bu durumu kendine yakıştıramayan Ömer, bu parayı Nihat’ın evine bırakır. İlginizi Çekebilir Lev Tolstoy Anna Karenina Romanı [Kitap İncelemesi ✔] tıklayın Bir gün Macide ve Ömer eğlenmek için hep birlikte gazinoya gittiklerinde Ömer, eski bir kız arkadaşı olan Ümit’le karşılaşır ve Macide’nin sıkıldığı için eve gitme isteğini dinlemeyerek Ümit’le muhabbete dalar. O gece İsmet Şerif, Macide’ye yılışmaya çalışmıştır fakat Macide onu itip hemen dışarıya çıkmıştır. Daha sonra Ömer’in yanında Profesör Hikmet de Macide’ye yılışmıştır. Ömer tüm bunları görmesine rağmen Profesöre borcu olduğundan dolayı sesini çıkarmamıştır. Bunu gören Macide, Ömer’den tiksinmeye başlar. Ertesi gün Ömer’le daha fazla yaşayamayacağını anlayan Macide, ona uzun bir veda mektubu yazmaya başlamıştır. Tam o sırada içeriye giren Bedri, Nihat, Ömer ve birçok arkadaşının tutuklandığını söylemiştir. Ömer’in veznedarı tehdit edip parasını alma suçundan başının yanabileceğini söyler. O günden sonra Bedri ve Macide, Ömer’i ziyaret etmeye başlar fakat ikisi de susup oturmaktan başka bir şey yapmazlar. Bir gün yine aynı şekilde Bedri ve Macide, Ömer’i ziyaret etmeye gittiklerinde Ömer, Bedri’yle tek konuşmak istediğini söyler. Ve daha sonra Bedri’ye; “İster onunla arkadaş ol, ister evlen; ama onu yalnız bırakma.” Dedikten sonra Bedri durumu Macide’ye anlatıp evine taşınmasını ister. Macide Bedri’nin bu teklifini kabul eder ve birlikte yokuş aşağı yürümeye başlarlar. İçimizdeki Şeytan Roman Kahramanları Ömer Romanın başkahramanlarından olan Ömer, kaypak, tutarsız, inançsız, iradesiz ve yaşamı gereksiz ve boş bulan biridir. Macide’ye sahip çıkmak için onunla evlenip daha sonra sahipsiz bırakarak Bedri’ye teslim eden biridir. Tamamen hayattan kopuk bir şekilde yaşamını sürdüren Ömer, sağcı görüşlü kimselerin arasında kaybolmuş, bilinçsiz ve sorumsuzca yaşayan biridir. Zekidir fakat iradesizliği bu özelliğini de boşa çıkarır. Çevresindekilerin laflarına kulak asmamayı bir türlü başaramaz ve rüzgârın yaprağı savurduğu gibi o da çevresindekilerin etkisiyle oradan oraya bilinçsizce sürüklenir. İçimizdeki Şeytan romanının başkahramanlarından Ömer, bu romanda yarı aydın kesimi temsil eden bir karakter olarak karşımıza çıkar. Nihat Lüks yaşam, para, güç, diğerlerinden daha iyi olmak gibi şeyler Nihat’ın en iyi olmak istediği alanlardır. Ve bu yolda yapılacak her şeyin mubah olduğunu düşünerek kirli işlere bulaşmaktan geri durmaz. Macide Konservatuvar öğrencisi olan Macide, temiz, atılgan, derin duygulara sahip ve kurallarından kesinlikle ödün vermeyen gururlu bir kadındır. Ölçülü ve zeki olan bu genç kız, babasının ölümünün ardından teyzesinin evinden ayrıldıktan sonra kime sığınacağını bilmezken Ömer’in sahip çıkacağına olan güveni ve inancı bir süre sonra yine Ömer tarafından yıkılmıştır. Henüz hayatı tanımayan Macide, yaşadıklarından sonra birçok kez hayal kırıklığına uğrayacaktır. İlginizi Çekebilir Stephen King Hayatı ve Stephen King Kitapları tıklayın Veznedar Hafız Veznedar Hafız, hayata olan bakış açısı ve yaşama karşı benimsediği görüşleri oturmuş sağlam karaktere sahip biridir. Bedri Solcu kesimden olan Bedri, sağcıları tanır ve onların görüşlerini de derinlemesine bilir. Ömer’in sahip çıkmadığı Macide’ye romanın sonunda sahip çıkan ve kimsesiz bırakmayan kişidir. Çok fazla konuşmayan ve kendi emekleriyle hayatını sürdürme amacı güden biridir. İradeli, bilinçli, dürüst ve araştırmayı sever. Aynı zamanda çok yardımsever bir kişiliğe sahiptir ve her zaman arkadaşlarına destek olarak onlara yardım eder. Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan Romanından Kısa Alıntılar “İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.” -Sabahattin Ali “İçimizde şeytan var… Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var… Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor… Melankoli ve hüsran var… Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa.” – Sabahattin Ali “Riyakârlık tesellide son haddini bulur.” -Sabahattin Ali “Günün birinde ya çıldıracağız, ya da dünyaya hakim olacağız. Şimdilik bir rakı parası bulmaya çalışalım ve parlak istikbalimizin şerefine birkaç kadeh içelim.” – Sabahattin Ali “Hayatta hiçbir şey, uğrunda ölmek için istenmez. Her şey yaşamamız için olmalıdır.” -Sabahattin Ali “En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez.” – Sabahattin Ali İlginizi Çekebilir Dostoyevski Yeraltından Notlar Konusu, Özeti ve Analizi tıklayın “Yaşamak, herkesten daha iyi, herkesten daha üstün yaşamak, insanlara hakim olarak, kuvvetli, belki de biraz zalim olarak yaşamak… Dünyada bundan başka istenecek ne vardır?” -Sabahattin Ali “Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz tek bir iş vardır, o da ölmek.” – Sabahattin Ali “Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz var ki? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?” -Sabahattin Ali “Küçük bir yaprağın arkasında bir dünya gördüğünü zanneder de koca dünyayı görmeden yaşar.” – Sabahattin Ali Sık Sorulan Sorular Sabahattin Ali'nin Edebi Kişiliği Sabahattin Ali, romanlarının konularını Anadolu halkının yaşantısına bağlı seçmiştir. Sabahattin Ali Hangi Akımlardan Etkilenmiştir? Sabahattin Ali'nin eserlerinde çoğunlukla realist ve naturalist akımların etkileri gözlemlenir. Sabahattin Ali Hangi Edebiyat Anlayışını Benimsemiştir? Türk Edebiyatı'nın unutulmaz yazarı Sabahattin Ali, gerçekçi ve toplumcu anlayışları benimsemiştir. Sabahattin Ali'nin Kaç Romanı Var? Sabahattin Ali'nin yayımlanmış üç romanı vardır. Bunlar; Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf ve İçimizdeki Şeytan'dır. Maria Puder Kimdir? Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali, babasının hapishanedeyken arkadaşına yazdığı mektupta bir Alman kadından bahsettiğini ve Maria Puder'in gerçek olduğunu söylemiştir. Bu yazıyı puanlamak için tıklayın! [Toplam 2 Ortalama Atlantik kabarede, Büyük Hikâye, Hakikat gazetesi, kitap özetleri, Kürk Mantolu Madonna isimli tablo, Maria Puder, Maria Puder hangi eserin kahramanıdır, roman özetleri, Sabahattin Ali Büyük Hikâye,Sabahattin Ali eserleri,Remzi kitabevi Sabahattin Ali'nin kaleme aldığı bu eser, Hakikat gazetesinde 18 Aralık 1940-8 Şubat 1941 tarihinde “Büyük Hikâye” başlığı altında 48 bölüm olarak yayımlanır ve ilk kez 1943 yılında Remzi Kitabevi tarafından kitap halinde basılır.. kürk mantolu madonna özeti Eserin üç önemli kahramanı vardır. Bunlardan ilki, eserde adı geçmeyen anlatıcı okuyucu; ikincisi, Raif Efendi; üçüncüsü, Maria Puder Alman isimli bir yabancıdır. Anlatıcı, bir şirkette memurdur. Raif Efendi de aynı şirkette memurdur ve ikisinin masaları yay yanadır. Raif Efendi, sessiz, gerekmedikçe konuşmayan ve insanlarla pek ilişkisi olmayan otuzlu yaşlarda bir adamdır. Maria Puder ise bir Alman ressamdır. "Kürk Mantolu Madonna" isimli tablosunda kendini resmeden ve bu sayede Raif Efendi'nin gönlünde yer edinen, aynı zamanda geceleri Atlantik adlı kabarede şarkıcılık yapan, hafif erkeksi; ama bir o kadar da çekici bir kadındır. Eser, genel olarak Raif Efendi ile Maria Puder arasındaki aşkı anlatır. Sabahattin Ali Kitap Merhaba sevgili kitapsever dostlar… Sabahattin Ali kitapları bence kitaplık raflarının olmazsa olmazı diyebiliriz. Kürk mantolu Madonna kitabı da tam olarak böyle bir kitap hala okumadıysanız çok şey kaybettiniz demek. Beni fazlasıyla etkileyen bir kitap oldu. Kürk mantolu Madonna 1943 yılında yayımlanmıştır. Kitap hakkında edindiğim bilgilere göre Sabahattin Ali bu kitabı askerlik yaptığı dönemde çadırda yazmıştır. Hatta yine bu dönemde attan düşüp el bileğini çatlatmış ama yine de romanı yazmaktan vazgeçmemiştir, ısıtılan suya elini koyup hikayeyi yazmaya devam etmiştir. Belki de kitabı bu kadar özel kılan bu özveridir… Sabahattin Ali Kitap Roman yazıldığı tarihlerde de çok okunan kitaplar arasına girmiştir fakat yazarın siyasi kimliği nedeni ile diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabı da bir süre yasaklı kitaplar arasında kalmıştır. Yasak kalktığı andan itibaren kürk mantolu Madonna birçok yayınevi tarafından basılmış ve yine çok okunan kitaplar arasında yerini almıştır. İlk yayımlanan kitap 177 sayfa olarak basılmıştır. Kürk mantolu Madonna kitabı iki ayrı zaman diliminde ve mekan da geçiyor diyebiliriz. Raif efendinin Ankara da geçen yılları yaşlılık dönemlerini yansıtırken, Almanya’nın başkent şehri Berlin de geçen dönemleri gençlik dönemini yansıtmaktadır. Kürk Mantolu Madonna Kitabının Özeti Kürk Mantolu Madonna kitabını kısaca özetleyecek olursak; Kitap ta ana karakterler Raif efendi ve Maria Puder olarak göze çarpmaktadır. Olaylar Rasim’in gözünden anlatılmaktadır. Rasim ise Raif efendinin iş arkadaşıdır. Raif Efendi karakter olarak içine kapanık sessiz bir yapıya sahiptir. Olaylar tam olarak Raif Efendinin bir gün hastalanıp işe gelememesi ve Rasim’in Raife bir evrakı götürmesiyle başlar. Rasim, Raif Efendinin evine gittiğinde neden içine kapanık olduğunu biraz olsun anlamıştır. Raif Efendi mutsuz bir evlilik yaşayan yaşlı bir adamdır. Kendi isteklerini dile getiremeyen saygı görmeyen bir adamdır. Raif gün geçtikçe yatağa düşmüştür. Sabahattin Ali Rasim sık sık Raif Efendiyi ziyaret etmeye başlamıştır. Ölümün sinyallerini hissetmeye başlayan Raif Efendi bir gün Rasim’den ofiste bulunan eşyalarını getirmesini kara kaplı defteri bulup yakmasını ister. Rasim bu konuşma üzerine kara kaplı defteri yakacağının sözünü verir fakat defteri yakmaz meraka kapılıp okumaya başlar. Olaylar artık defter üzerinden devam etmektedir. Raif’in babası sabun fabrikasının sahibidir ve Raif gençliğinde de oldukça yalnızdır. Babası varla yok arasındadır Raif için. Sabun işini öğrenmesi için babası tarafından Almanya’ya gönderilir. Olayın seyri burada değişmeye başlar. Almanya’da gittiği bir sergide Kürk Mantolu Madonna tablosu ile karşılaşır. Tablodan çok etkilenen Raif kadının kimliğini merak eder. Yine Tabloyu seyre daldığı bir sırada tabloda ki kadınla karşılaşır. Kadın ona tabloda ki ile benzeyip benzemediğini sorar lakin Raif içine kapanık olduğu için tabloda ki kadının annesine benzediğini söyler. Başka bir gün sokakta yine aynı kadına rastlar. Ertesi gün geldiğinde tekrar görebilmek için aynı yerde bekler onu gerçekten de görür ve takip etmeye başlar kadın bir gece kulübüne girer. Kadının burada şarkı söylediğine şahit olur. Tabloda ki kadınla burada tanışır ve adının Maria Puder olduğunu öğrenir. Artık Maria Puder ile her gün görüşmeye başlamış, gönül ilişkisi yaşamışlardır. Raif efendiye gelen bir telgraf sonrasında Almanya’dan ayrılmak zorunda kalır. Telgrafta Babasının öldüğü ve Fabrikanın başına geçmesi gerektiği yazmaktadır. Türkiye’ye döndüğünde bir süre Maria Puder ile mektuplaşırlar fakat sonrasında mektuplar kesilir. Maria’dan mektuplar kesilince senelerce ondan haber alamayan Raif Efendi yine içine kapanır. Yaklaşık 10 yıl kadar bir aradan sonra Raif yanında küçük bir kız olan bir daha önceden tanıdığı biriyle karşılaşır ondan Maria’nın hamile kaldığını ve doğum sırasında öldüğünü öğrenir. Raif olduğu yerde kala kalırken adam kızı da alır gider. Aslında gerçekte olan küçük kız Maria ve Raif efendidendir. Beni çok etkileyen ve yeri daima farklı olan bu kitabı okumanızı kesinlikle öneririm.. Kürk Mantolu Madonna kürk mantolu madonna alıntıkürk mantolu madonna ana fikrikürk mantolu madonna ana karakterkürk mantolu madonna analizkürk mantolu madonna anlatım tekniklerikürk mantolu madonna kaç sayfakürk mantolu madonna konusukürk mantolu madonna özet

sabahattin ali kürk mantolu madonna kısa özet