tTMxo2. Yahya Kemal Beyatlı Hayatı Biyografisi Edebi Kişiliği ve Eserleri Hakkında Kısaca Özet Bilgi 1884-1958 Üsküp’te doğan sanatçının asıl adı Ahmet Agâh’tır. Yurt içindeki eğitiminden sonra gittiği Fransa’da Sorbonne Sorbon Üniversitesinde öğrenim gördü. Burada ders veren tarihçi Albert Sorel’den Alber Sorel etkilenerek Türk tarihine yöneldi. Yahya Kemal Beyatlı, burda döndüğünde tarih ve edebiyat dersleri verdi. Gazete ve dergilerde yazı ve şiirler yayımladı, yazılarıyla Millî Mücadele’ye destek verdi. Milletvekilliği, elçilik, büyükelçilik görevlerinde bulundu. Yahya Kemal, hece ölçüsünün yaygın olarak kullanıldığı bir dönemde Ok şiiri dışında bütün şiirlerini aruz ölçüsü ile yazdı. Aruzu Türkçeye başarıyla uyguladı. Divan şiiri geleneğinden yararlandı, divan şiirinin ögelerini taklide düşmeksizin yeni şiir anlayışlarıyla birleştirdi. Şiirin biçim ve ahenk unsurları açısından kusursuz olmasına önem verdi. Genellikle İstanbul, tarih, ölüm, tabiat, aşk, hayal, hatıra temalarını işledi. Düzyazı türünde de eser veren sanatçı, şiirleriyle tanındı. Sanatçının bazı şiirleri bestelendi. Bir Başka Tepeden, Mohaç Türküsü, Rindlerin Akşamı, Sessiz Gemi, Süleymaniye’de Bayram Sabahı şairin ünlü şiirlerindendir. Düzyazı türünde yazdığı Aziz İstanbul, Eğil Dağlar; şiir türünde yazdığı Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyle, Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş tanınmış eserlerindendir. BAŞKA BİR KAYNAK Şâir, Üsküp’te doğdu. Asıl adı Mehmed Âgâh’tır. Babası adliye memurlarından Nİşli İbrahim Naci Bey, annesi Nakiye Hanım’dır. İlk öğrenimini Üsküp’te yaptı. Orta öğrenimine Selanik’te başlayıp 1902’de geldiği İstanbul’da Vefa Li-sesi’nde tamamladı. 1903’te Fransa’ya gitti. Bir kasaba okulunda bir yıl Fransızca öğrendikten sonra Paris’te Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. 1912’de İstanbul’a gelerek üniversitede çeşitli dersler verdi. 1915-1923. Urfa milletvekili otdu 1923. Varşova ve Madrit elçiliklerine tâyin edildi. Sonra Tekirdağ 1935-1942 ve İstanbul 1943-1946 milletvekilliklerinde bulundu. Büyükelçi olarak Pakistan’a gitti 1948, bir yıl sonra emekli olarak İstanbul’a döndü. İstanbul’da öldü. Kabri Rumelihisarı Mezarlığı’ndadır. XX’inci asrın en büyük Türk şairlerindendir, ilk şiirlerinde Servet-i Fünun şâirlerinin etkisi vardır. Bu şiirler Irtika ve Malûmat dergilerinde yayınlanmıştır. Fransa’ya gidince Bodlaire ve Verlaine gibi şâirleri okuyarak Batı şiirini tanıdı. Albert Sorei’in tarih derslerinin etkisi ile de millî tarihe yöneldi. Dîvan şiirini Batı şiirinin bütünlük anlayışı içinde ele alarak yeni şiirler yazdı. Yahya Kemâl, Osmanlı kültür ve medeniyetine hayrandır. İstanbul’u bu medeniyetin sembolü olarak görmüş, eserlerinde bu şehri semt semt anlatmıştır. Şiirlerinde duygu, düşünce ve hayâli ustaca kaynaştır-mıştır. Aşk, tabiat, deniz, sonsuzluk, ölüm ve kahramanlık temaiarını işlemiştir. Şiirin iç ahengini ön plana almış, mûsikîye büyük önem vermiştir. Bu yüzden şiirlerinin tamamını Ok şiiri hâriç aruz vezni ile yazmıştır. Dilde mûsikîyi de Osmanlıcada ve yaşayan Türkçe’de en çok kullanılan, müzikal değeri olan kelimeleri tercih ederek sağlamıştır. Şiirleri ifade bakımından yeni, ruh bakımından tarihî ve millî özellik gösterir. Türk tarihini 1071 Malazgirt Savaşı’ndan geriye götürmez, topraklarımızı da Osmanlı sınırları dışında görmez. Son zamanların en iyi rubâî şâiridir. Mensur eserlerinde onu usta bir yazar olarak aörürüz. Yahya Kemal Beyatlı; Millî Edebiyat Dönemi’nde, bağımsız bir çizgide, saf şiir anlayışıyla şiirler yazmış ve bu çizgisini Cumhuriyet Dönemi’nde de devam ettirmiştir. Batı şiirinden yararlanan, şiirinde parnasizm ve sembolizm etkisi görülen şair, yalın bir dille yazdığı Sessiz Gemi adlı şiirinde betimleyici bir anlatım tutumu sergilemiştir. Sözün anlatım gücünü artırmak için bu şiirde “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.“ dizelerinde olduğu gibi hayallerden, imgelerden, izlenimlerden, birtakım benzetme ve mecazlardan yararlanmıştır. Eserleri 1. Şiirlerini önce Yeni Mecmua’da 1918 yayımladı. Sonra Dergâh, Şâir, Nedim,” Büyük_Mecmua, Tavus, İnsan, Akademi, Fotomagazin, İstanbul, Âiie, Hayat, İstanbul Haftası gibi dergiier iie Akşam, Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde yayımlandı. Şiirler ve nesirleri, ölümünden sonra Yahya Kemâl Enstitüsü tarafından neşredildi. Bunlar 1 Kendi Gök Kubbemiz 1961, 2. Eski Şiirin Rüzgârıyle 1962, 3. Rubailer- Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş 1963, 4. Aziz İstanbul Nesir, 1964, 5. Eğil Dağlar Millî Mücâdele yazıları, 1966, 6. Siyâsî Hikâyeler 1968, 7. Siyâsî ve Edebî Portreler 1968, 8. Edebiyata Dâir 1971, 9. Çocukluğum, Gençliğim, SiyasîveEdebîHâtırâlarım1973, Musahabeleri 1975, 11. Bitmemiş Şiirler 1976, 12. Mektuplar-Makaleler 1977. Şâir hakkında elliye yakın kitap yayımlanmıştır. Mahşer Özeti Peyami SAFA Tarık Buğra »
Yazar, şair, siyasetçi ve diplomat kimlikleriyle ön plana çıkan ve doğum adı "Ahmed Agâh" olan Yahya Kemal Beyatlı, 2 Aralık 1884'te Üsküp Yenimahalle'de dünyaya geldi. Babası Üsküp Belediye başkanı İbrahim Naci Bey, annesi Leskofçalı Galip'in yeğeni Nakiye Hanım'dır. Yahya Kemal Beyatlı, ilköğrenimini Üsküp'te okudu. 1897'de Selanik'e yerleşti. Orta öğrenimine devam etmek üzere 1902'de İstanbul'a gönderildi. Burada "İrtika" ve "Malumat" adlı dergilerde "Agâh Kemal" mahlasıyla şiirler yazmaya başladı. 1903 yılında II. Abdülhamit'in baskıcı yönetimi ve okuduğu Fransızca romanların etkisiyle İstanbul'dan Paris'e kaçtı. Orada Prens Sabahattin, Abdülhak Şinasi Hisar, Mustafa Fazıl Paşa, Sami Paşazade Sezai, Abdullah Cevdet gibi Jön Türklerle tanıştı. Burada Fransızcayı adeta sıfırdan öğrendi. 1904'te Sarbone Üniversitesinde Siyaset Bilimi bölümüne kaydolan Yahya Kemal Beyatlı, bu okulda ders veren Albert Sorel'den etkilendi. Okul hayatı süresince derslerin yanında ayrıca tiyatro ile ilgilendi. Fransız şairlerin kitaplarını inceledi. 1913 yılında İstanbul'a geri döndü. Darüşşafaka İdadisinde tarih ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Ziya Gökalp'in, Yakup Kadri ve Tevfik Fikret'le tanışması da bu esnada oldu. Ziya Gökalp'in telkiniyle Darülfünun'a Medeniyet Tarihi müderrisi olarak girdi. Yahya Kemal Beyatlı, çeşitli gazete ve dergilerde Türk dili ve tarihi ile ilgili yazılar yazdı. "Peyam" gazetesinde "Süleyman Nadi" mahlasıyla "Çamlar Altında Muhasebe" başlığı altında yazılar yazdı. Şiirlerini ilk kez 1918 yılında "Yeni Mecmua" adlı dergide yayımladı. Ayrıca 1918'den sonra "Dergâh" adlı bir dergi kurdu. Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimler derginin kadrosunda yer alır. Yahya Kemal Beyatlı, bu dergideki yazılarıyla Anadolu'da devam eden Milli Mücadele'ye destek verdi. Milli mücadele'nin başarıyla sonuçlanmasından sonra Mustafa Kemal'i tebrik etmek amacıyla Darülfünun tarafından gönderilen heyette yer aldı. Yahya Kemal Beyatlı, 1922'de Ankara'ya gitti. Burada Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde başyazarlık yaptı. Lozan görüşmelerine Türk heyetine danışman olarak atandı. Lozan dönüşünde TBMM'de Urfa mebusu sıfatıyla görev yaptı. Yahya Kemal Beyatlı 1926'da Varşova elçisi, 1930'da Lizbon büyükelçisi sıfatıyla Portekiz'e gitti. İspanya Orta Elçiliği görevi de kendisine verildi. Madrit büyükelçiliği görevinden sonra yeniden siyasete döndü. 1934 yılında Yozgat mebusu oldu. Sonra sırasıyla Tekirdağ ve İstanbul'dan milletvekilli seçildi. Sonrasında tekrar elçilik sıfatıyla Pakistan'a elçi olarak atandı. 1949'da geri döndü. Yahya Kemal Beyatlı, 1 Kasım 1958'de İstanbul Fatih'te öldü. Cenazesi Aşiyan Mezarlığı'na defnedildi. Edebi Kişiliği Eski Türk şiiriyle çağdaş Batı şiirini kaynaştırarak modern Türk şiirinin temellerini atar. Şiirleri, geçmiş değerleri yansıtır ve kendine özgü özellikler taşır. Sanatçı kişiliğini, Paris'te iken ünlü tarihçi Albert Sorel'in derslerinden aldığı tarih zevkiyle bazı Fransız şairlerinin Baudelaire, Verlaine ölçü ve biçim güzelliklerinde bulur. Divan şiirimizi, Batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla işleyip Divan şiirine çağdaş bir yorum getirir. Yeni Türk şiirinin herkesçe kullanılan kelimelerle oluşmasına çalışır. Parnasizm akımının Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisi sayılır. Şiirde mükemmeliyetçiliği ilke edinir. Şiirlerinde dil ve üslubu ön planda tutup en uygun kelimeyi bulmak için bazen yıllarca beklemiş sözcüklerin yerli yerinde kullanılmasına özel önem vermiştir. Öyle ki bu konuda "Mısra, benim namusumdur." der. Öz şiir anlayışını savunan Yahya Kemal Beyatlı, şiiri "musikiden başka türlü bir musiki" olarak görür. Sembolizmin etkisiyle şiirde musiki ve iç ahengi önemser. Musiki tadındaki şiirleriyle edebiyatın müzik notalarıyla yaşayacağını gösterir. Lirik şiiri asıl şiir olarak gören Yahya Kemal Beyatlı epik şiir türünde de eserler verir. "Akıncı" ve "Mohaç Türküsü" şiirlerinde kahramanlık konusunu işler. Aruz veznini başarılı bir şekilde kullanır. Bu ölçü ile eski nazım biçimleri ve yeni konuları başarıyla işler. Türkçe ile aruz veznini en iyi bağdaştıran kişilerden olan Yahya Kemal, aruz ölçüsünü Türk aruzu haline getiren şahıslar arasında yer alır. "Ok" şiiri hariç bütün şiirlerini aruz vezniyle yazar. "Ok" şiirinde de hece veznini kullanır. Başlangıçta dili ağır olmasına karşın sonraki zamanlarda sadeleşmede önemli mesafeler alır. Bu anlamda Arapça ve Farsça kelimelerden de vazgeçmez. Yahya Kemal Beyatlı için "Türkçe" her şeydir. "Türkçe ağzımda annemin sütüdür." diyerek şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla kullanır. Türk tarihi, vatan, musiki, rüya, sevgi, hatıra, İstanbul, aşk, ölüm, din, sonsuzluk, ruh şiirlerindeki temaları oluşturur. Osmanlı'ya hayranlığı şiirlerinde açıkça görülür. Öyle ki şiirlerinin ana temalarından biri de Osmanlı tarihi ve medeniyeti olur. "İstanbul" şiirlerinde önemli yer tutar. İstanbul'a hayran olduğunu gizlemez. "İstanbul şairi" olarak tanınır. İstanbul'un semtleri şiirlerinin adı olur. İstanbul'dan ayrılmayı aklından bile geçirmek istemez. Nedim'den sonra İstanbul'u en fazla işleyen şairdir. Tevfik Fikret'in "Sis" şiirinde İstanbul'u tahkir etmesine karşı "Siste Söyleniş" şiirini kaleme alır. Gazel, şarkı, rubai bu türlerin ustasıdır başta olmak üzere Divan Edebiyatı nazım biçimlerini kullanır. Bu yönüyle "neoklasik" sayılır. Bir ara Nev-Yunanilik akımının etkisiyle Yunan şiirinin zevkine varır. "Biblos Kadınları" ve "Sicilya Kızları" bu dönemin ürünleri olarak ön plana çıkar. Nazmı nesirden uzaklaştırır. Şiiri ve düzyazıyı ayrı görür. Bu konuda Mehmet Akif ile Tevfik Fikret'ten ayrılır. "Dergâh" dergisini yazın hayatımıza kazandırır. İstanbul şehri ile ilgili düşüncelerini düzyazı tarzında kaleme aldığı "Aziz İstanbul" eserinde kaleme alır. "Eğil Dağlar" eserinde İstiklal Savaşı'nı konu edinir. "Açık Deniz, Endülüs'te Raks, Akıncı, Mohaç Türküsü, Ok, Sessiz Gemi, Mehlika Sultan, Rintlerin Akşamı, Süleymaniye'de Bayram Sabahı" şiirleriyle tanınır. Sağlığında hiçbir kitabı yayımlanmamıştır. Bunun için emsalleri tarafından "esersiz şair" olarak nitelendirilmiştir. Şiirleri, bir kitap şeklinde ölümünden sonra Yahya Kemal Enstitüsü tarafından yayımlanmıştır. Şiirlerinin birçoğu bestelenmiştir. Eserleri Şiir Kendi Gök Kubbemiz Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş Eski Şiirin Rüzgârıyla Düzyazı deneme-makale-söyleyiş Aziz İstanbul Edebiyata Dair Eğil Dağlar Tarih Muhasebeleri Biyografi Siyasi ve Edebi Portreler Anı Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım Yahya Kemal'in Şiirlerinden Örnekler Örnek 1 SESSİZ GEMİ Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli. Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu! Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. Yahya Kemal Beyatlı Örnek 2 BİR BAŞKA TEPEDEN Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada Sende çok yıl yaşayan sende ölen sende yatan. Yahya Kemal Beyatlı Örnek 3 AKINCILAR Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!" Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan Bir gün yine doludizgin atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik Yahya Kemal Beyatlı Örnek 4 MEHLİKA SULTAN Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Gece şehrin kapısından çıktı Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Kara sevdalı birer âşıktı. Bir hayâlet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rü'yâlarına; Hepsi meşhur, o muammâ güzeli Gittiler görmeye Kaf dağlarına. Hepsi, sırtında aba, günlerce Gittiler içleri hicranla dolu; Her günün ufkunu sardıkça gece Dediler ''Belki bu son akşamdır'' Bu emel gurbetinin yoktur ucu; Daimâ yollar uzar, kalp üzülür Ömrü oldukça yürür her yolcu, Varmadan menzile bir yerde ölür. Mehlika'nın kara sevdalıları Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya, Mehlika'nın kara sevdalıları Baktılar korkulu gözlerle suya. Gördüler ''Aynada bir gizli cihân. Ufku çepçevre ölüm servileri...'' Sandılar doğdu içinden bir ân O, uzun gözlü, uzun saçlı peri. Bu hâzin yolcuların en küçüğü Bir zaman baktı o viran kuyuya. Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü Parmağından sıyırıp attı suya. Su çekilmiş gibi rü'yâ oldu!.. Erdiler yolculuğun son demine; Bir hayâl âlemi peydâ oldu Göçtüler hep o hayâl âlemine. Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Seneler geçti, henüz gelmediler; Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Oradan gelmeyecekmiş dediler!.. Yahya Kemal Beyatlı Örnek 5 SÜLEYMANİYE'DE BAYRAM SABAHI Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye'de Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir, Duyulan gökte kanad, yerde ayak sesleridir. Bir geliş var!.. Ne mübarek, ne garib alem bu!.. Hava boydan boya binlerce hayaletle dolu... Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir; O seferlerle açılmış nice yerlerdendir. Bu sükünette karıştıkça karanlıkla ışık Yürüyor, durmadan, insan ve hayalet karışık; Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya, Giriyor, birbiri ardınca, ilahi yapıya. Tanrının mabedi her bir tarafından doluyor, Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor. Ordu-milletlerin en çok dövüşen, en sarpı Adamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı. En güzel mabedi olsun diye en son dinin Budur öz şekli hayal ettiği mimarının. Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Seçmis İstanbul'un ufkunda bu kudsi tepeyi; Taşımış harçını gazileri, serdariyle, Taşı yenmiş nice bin işçisi, mimariyle. Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne, Uhrevi bir kapı açmış buradan gökyüzüne, Taa ki geçsin ezeli rahmete ruh orduları… Bir neferdir bu zafer mabedinin mimarı. Ulu mabed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; Ben de bir varisin olmakla bugün mağrurum; Bir zaman hendeseden abide zannettimdi; Kubben altında bu cumhura bakarken şimdi, Senelerden beri rü'yada görüp özlediğim Cedlerin mağfiret iklimine girmiş gibiyim. Dili bir, gönlü bir, imanı bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbir oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi! Gördüm on safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbir'i Ne kadar saf idi siması bu mü'min neferin! Kimdi? Banisi mi, mimarı mı ulvi eserin? Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu, Yüzü dünyada yiğit yüzlerinin en güzeli, Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli; Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; Vatanın hem yaşayan varisi hem sahibi o, Görünür halka bu günlerde teselli gibi o, Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde, Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde. Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine. Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı? Bursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa, Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, taa Beyazıd'dan, Van'dan, Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan. Ne kadar duygulu, engin ve mübarek bu seher! Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hatıralar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını. Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor? Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor Kosova'dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul'dan… Anıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an; Belgrad'dan mi? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı? Son hudutlarda yücelmiş sıra-dağlardan mı? Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!.. Adalar’dan mı? Tunus'dan mi, Cezayir'den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor; O mübarek gemiler hangi seherden geliyor? Ulu mabedde karıştım vatanın birliğine. Çok şükür Tanrıya, gördüm, bu saatlerde yine Yaşayanlarla beraber bulunan ervahi. Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram Kemal Beyatlı Ayrıca bakınız Beş Hececiler Milli Edebiyat Döneminin Bağımsız Sanatçıları
Millî Edebiyat dönemi şiirinin egemen olduğu yıllarda saf öz şiire özgü arayışlar da söz konusudur. Özellikle Ahmet Haşim ve Yahya Kemal bu yolda şiirler yazmıştır. Her iki sanatçı da hece yerine aruzu kullanmış, zaman zaman sade dille şiirler yazsalar da sadeleşme akımını bir dava olarak görmemişlerdir. Yahya Kemal hangi akıma bağlı? Yahya Kemal bu bağlamda Turancılık, İslamcılık, Osmanlıcılık, Batıcılık gibi fikir akımlarından etkilenmiştir. Bu fikri akımlar içinde Turancılık akımı çok kısa bir süre de olsa Yahya Kemali derinden etkilemiştir. Yahya Kemalin milliyetçilik duyguları bilinçli bir biçimde, Paris’te uyanmaya başlamıştır. Milli Edebiyat dönemi hangi yıllar? Milli Edebiyat Dönemi, 19. yüzyılın sonlarında başlayan, 20. yüzyılın ise başlarında kuvvetlenen 2. Meşrutiyet ilanı ile, Türkçülük akımının savunulduğu düşüncelerin, edebiyat eserleri aracılığı ile anlatılmaya başlanmış olduğu ve 1908 ile 1923 yılları arasında var olan döneme denmektedir. Milli Edebiyat Dönemi Sanatçıları Kimlerdir? Milli Edebiyat Dönemi Sanatçıları ve Eserleri Ömer SEYFETTİN. 1884-1920 Ziya GÖKALP. 1876-1924 Mehmet Emin YURDAKUL. 1869-1944 Halide Edip ADIVAR. 1884-1964 Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ 1890-1966 Refik Halit KARAY. 1888-1965 Yahya Kemal hangi dönemin sanatçısıdır? Yahya Kemal Beyatlı d. Ahmed Agâh; 2 Aralık 1884, Üsküp – 1 Kasım 1958, İstanbul, Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Şiirleri Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir. Yahya Kemal milli edebiyatta mı? Asıl adı Ahmet Agâh’tır. Şiirleri Milli Edebiyat akımına uymaz, makale ve konferanslarında bu akımı desteklemiştir. Geçmiş değerlere bağlı, kendine özgü bir şiir oluşturmuştur. Çağdaş Batı şiiriyle eski Türk şiirinin birleşimini sağlamıştır. Yahya Kemal Beyatlı hangi anlayış? Saföz şiir anlayışının temsilcilerinden biridir. Şiir ile düz yazının tamamen birbirinden farklı olduğunu düşünmüştür. Bu yüzden nazmı nesirden uzaklaştırmıştır. Şiirlerinde biçim mükemmelliği vardır. Yahya Kemal hangi dönem sanatçısıdır? Yahya Kemal Beyatlı d. Ahmed Agâh; 2 Aralık 1884, Üsküp – 1 Kasım 1958, İstanbul, Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Şiirleri Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir. Milli Edebiyat dönemi ne zaman başlamıştır? 1911 yılında Selanik’de çıkan “Genç Kalemler” dergisinde Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” adlı makalesinin yayımlanmasıyla başlar. Milli Edebiyat hareketi öncelikle bir dil hareketidir. Milli Edebiyat Dönemi’ne ile başladı? Millî Edebiyat Dönemi II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet’in ilk yılları arasında faaliyet gösteren edebiyat akımıdır. Genellikle Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in Genç Kalemler dergisinde savundukları Yeni Lisan Hareketi ile başlatılır. Milli Edebiyat akımının temsilcileri kimlerdir? Millî Edebiyat Dönemi II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet’in ilk yılları arasında faaliyet gösteren edebiyat akımıdır. Genellikle Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in Genç Kalemler dergisinde savundukları Yeni Lisan Hareketi ile başlatılır. Ömer Seyfettin hangi dönemin hikaye yazarlarındandır? Ömer Seyfettinin kısa hayatı Osmanlı Devleti’nin süratle çöktüğü ve dağıldığı dönemde geçmiştir. Ömer Seyfettin Türkçülük akımı etrafında oluşan edebiyatın önde gelen yazarlarındandır. Yahya Kemal hangi toplulukta? Dönemin gözde siyasi, düşünsel ve edebî topluluğu olan Jön Türkler’den etkilenen genç şair, sarayın baskısından kurtulmak için Paris’e gitmiştir. Şinasi hangi dönem sanatçısıdır? İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826, İstanbul – 13 Eylül 1871, İstanbul, Türk gazeteci, yayımcı, şair ve oyun yazarı. Türk toplumunda Tanzimat’ın ilanı ile başlayan batılılaşma sürecinin ilk ve en önemli yazarlarındandır. Yahya Kemal Beyatlı hangi metin türü? Yahya Kemal, “Ok” şiiri dışındaki eserlerini aruzla kaleme almıştır. Aruz konusunda oldukça başarılıdır. Gazel, rubai, şarkı Yahya Kemalin en çok tercih ettiği divan edebiyatı nazım biçimleridir.
Sessiz Gemi şiiri kim için yazıldı? Yahya Kemal’in Sessiz Gemisi “Hep ölüme yazılmış bir şiir olarak” bilinir… Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol dizeleri… Yahya Kemal’in hayatındaki en büyük aşkı olan Celile’sinin Ada’dan gemiyle İstanbul’a uzaklaşışı esnasında yaşadığı çaresizliği anlatır… Sessiz Gemi Söz yazarı kimdir? Yahya Kemal BeyatlıSessiz Gemi / Söz yazarıYahya Kemal Beyatlı, Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Şiirleri Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir. Türk edebiyat tarihi içinde Dört Aruzcu’dan biri olarak kabul edilir. Vikipedi Sessiz Gemi bestecisi kimdir? Patricia Carli Franck Gérald Sessiz Gemi/Besteciler Sessiz Gemi şiiri hangi yıl yazıldı? Sessiz Gemi Aşk Ölmez albümünden Yayımlanma 25 Nisan 2005 Tarz Pop Süre 433 Sessiz Gemi şiiri neden yazıldı? Yahya Kemal’in Ölümü Celile Hanım, Yahya Kemal ile bir olamayacağını anlayınca onunla Sirkeci Garı’nda vedalaşmıştı. Bu vedalaşmanın üzerine de Yahya Kemal, duygularını Sessiz Gemiye yazdı. Sessiz Gemi şiiri hangi döneme aittir? Sessiz Gemi, Türk edebiyatında neo-klasik tarzın en büyük temsilcisi olan Yahya Kemal Beyatlı’ya aittir. Eser hem klasik Türk zevkini hem de Fransız sembolizmini yansıtır. Şair, şiirde ölüm temasına Türk düşüncesinin derinlikli imgeleriyle yaklaşmıştır. Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan kimin şiiri? Sessiz Gemi! Yahya Kemal Beyatlı’nın şiiri. Bilmeyen yoktur yeni kuşakta bile; Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Kendi Gök Kubbemiz adlı kitabın yazarı kimdir? Yahya Kemal BeyatlıKendi Gök Kubbemiz / Yazarı Rindlerin ölümü kimin eseri? Rindlerin ölümü şiiri – Yahya Kemal Beyatlı Eğil Dağlar kitabının yazarı kimdir? Yahya Kemal BeyatlıEğil Dağlar / Yazarı Artık demir almak günü gelmişse zamandan şiiri kime ait? Yahya Kemal Beyatlı’nın şiiri. Bilmeyen yoktur yeni kuşakta bile; Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol. Sessiz Gemi şiirinde anlatılmak istenen nedir? İşte Yahya Kemal’in ünlü şiiri Sessiz Gemi, büyük aşkı Celile’nin vapurla adadan ayrılıp İstanbul’daki evine dönerken yaşadığı hisleri anlatır… Yahya Kemal hangi akıma bağlı? Bir dönem Nev-yunanilik akımından etkilenmiştir. Neoklasisizm akımının etkisinde kalmıştır. Neoklasizm, 20. yüzyıl başlarında Simgeciliğe bir tepki olarak doğan klasik beğeniyi, klasik söyleyişi canlandırmayı amaçlayan sanat ve edebiyat akımıdır. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin özellikleri nelerdir? CUMHURİYET DÖNEMİNDE ŞİİRLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ èŞiirlerde kullanılan dil son derece sadedir. èŞiirde aruz ölçüsü yerine hece ölçüsü yaygınlaşmıştır. èHalk şiiri geleneği en önemli kaynak olmuştur. èŞiirlerde destansı söyleyişler dikkati çeker. Sessiz Gemi hangi şiir türüne girer? Sessiz Gemi şiiri poetik şiir incelemesi bağlamında Türk edebiyatındaki en güzel sembolist şiirlerden biridir. Yahya Kemal Beyatlı tarafından aruz vezniyle yazılan Sessiz Gemi şiiri, saf şiir anlayışının güzel örneklerindendir.
Sessiz Gemi kimin için yazılmış? Türk edebiyatının en saygın şairlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın hasret, özlem ve umutsuzca kaleme aldığı bu dizeler bugün hala edebiyat severler tarafından yoğun ilgi görüyor. Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Sessiz Gemi şiiri kimin eseri? Yahya Kemal – Sessiz Gemi – YouTube. Sessiz Gemi şiiri hangi döneme aittir? Sessiz Gemi, Türk edebiyatında neo-klasik tarzın en büyük temsilcisi olan Yahya Kemal Beyatlı’ya aittir. Eser hem klasik Türk zevkini hem de Fransız sembolizmini yansıtır. Şair, şiirde ölüm temasına Türk düşüncesinin derinlikli imgeleriyle yaklaşmıştır. Sessiz Gemi şiirinde anlatılmak istenen nedir? İşte Yahya Kemal’in ünlü şiiri Sessiz Gemi, büyük aşkı Celile’nin vapurla adadan ayrılıp İstanbul’daki evine dönerken yaşadığı hisleri anlatır… Sessiz Gemi bestecisi kimdir? Patricia Carli Franck Gérald Sessiz Gemi/Besteciler Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan kimin şiiri? Sessiz Gemi! Yahya Kemal Beyatlı’nın şiiri. Bilmeyen yoktur yeni kuşakta bile; Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en büyük temsilcilerinden biridir. Şiirleri Divan edebiyatı ile modern şiir arasında köprülük görevi üstlenmiştir. Türk edebiyat tarihi içinde Dört Aruzcu’dan biri olarak kabul edilir Diğerleri Tevfik Fikret, Mehmet Âkif Ersoy ve Ahmet Haşim’dir. Yahya Kemal hangi akıma bağlı? Bir dönem Nev-yunanilik akımından etkilenmiştir. Neoklasisizm akımının etkisinde kalmıştır. Neoklasizm, 20. yüzyıl başlarında Simgeciliğe bir tepki olarak doğan klasik beğeniyi, klasik söyleyişi canlandırmayı amaçlayan sanat ve edebiyat akımıdır. Sessiz gemi hangi ölçüyle yazılmıştır? Sessiz Gemi Yahya Kemal Beyatlı tarafından yazılan poetik bir şiirdir. şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır, Cumhuriyet dönemine aittir. “Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hicranlı hayatın nede son matemidir bu ne demek? “hicranli hayatin ne de son matemidir bu” başlığındaki entrylerin metinlerinde arama yapar. hemen hemen hayatimiz bir kaybedis ve kazanma ekseninde devam eder. ama bir zaman sonra kayiplar kazanclardan fazla olmakta ve manen bunun baskısına boyun egmemek ugruna direniriz. Rindlerin ölümü kimin eseri? Rindlerin ölümü şiiri – Yahya Kemal Beyatlı Artık demir alma günü gelmişse zamandan ne demek? birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, birçok seneler geçti; dönen yok seferinden. şuralardan zamanının gelip gelmediği takip edilebilecek fiyatlardır. Sessiz Gemi şiiri hangi yıl yazıldı? Sessiz Gemi Aşk Ölmez albümünden Yayımlanma 25 Nisan 2005 Tarz Pop Süre 433 Yahya Kemal hangi toplulukta? Dönemin gözde siyasi, düşünsel ve edebî topluluğu olan Jön Türkler’den etkilenen genç şair, sarayın baskısından kurtulmak için Paris’e gitmiştir. Şinasi hangi dönem sanatçısıdır? İbrahim Şinasi 5 Ağustos 1826, İstanbul – 13 Eylül 1871, İstanbul, Türk gazeteci, yayımcı, şair ve oyun yazarı. Türk toplumunda Tanzimat’ın ilanı ile başlayan batılılaşma sürecinin ilk ve en önemli yazarlarındandır.
yahya kemal beyatlı milli edebiyat