KuyucaklıYusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır. Stok Kodu. : 9789750800016. Boyut.
SabahattinAli. Sipahi Yayınları - Fiction - 334 pages. 0 Reviews. Kuyucaklı Yusuf konusu itibariyle ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf’un olayı soruşturmak için Kuyucak’a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır.
Ebat : 13,5 cm x 21 cm. Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf adlı eseri bez ciltli kapakla Koridor Yayınları'nda! Sabahattin Ali'nin Aydın'da cezaevinde yatarken tanıştığı Yusuf'un yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldığı Kuyucaklı Yusuf ilk kez 1937'de basılmıştır. Adı ile okuyucusuna bir destan vadetmesine rağmen
Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali'nin 1937 yılında yazdığı romanıdır. Sabahattin Ali, bu romanında Anadolu insanını, bu insanların düşünüş ve yaşayış tarzlarını okuyucuya anlatmaya çalışmaktadır. Sabahattin Ali, bu romanı için gereken malzemeyi asılsız bir ihbar nedeniyle üç ay yattığı hapiste ve Anadolu'nun
Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf Romanı Özeti. 1900’lü yıllarda Nazilli’nin Kuyucak köyünü eşkıyalar basar ve bir anne babayı öldürürler. Kaymakam tarafından evlatlık alınan Yusuf’un hikâyesidir anlatılan. Kaymakam Selahattin Bey, bir cinayet davasına bakmak için Kuyucak köyüne gider. Cinayetin işlendiği evde
Kuyucaklı Yusuf – Sabahattin Ali. Mart 20, 2020. “Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez’in varlığı Yusuf için büyük boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar
9JuCTnA. Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali özeti1903 sonbaharında, bir gece eşkıyalar tarafından basılan Kuyucak köyünü teftişe gelen kaymakam ve yardımcıları iki kişinin öldürüldüğü evde yalnız bir çocuk bulurlar. Çocuğun adı Yusuf’tur ve ölenler onun anne ve babasıdır. Kaymakam Yusuf’un soğukkanlılığına hayran kalır ve onu evlat edinir. Yusuf, sessiz ve içine kapanık bir çocuktur. Kaymakamın karısı olan Şahinde’nin yüzsüzce Yusuf’u aşağılaması bile onu etkilemez. Yusuf’un kasabada ilgilendiği tek kişi kaymakamın kızı Muazzez’ Salahattin Bey’in Edremit’e tayininden sonra Yusuf okula başlar; ama okumayı öğrendikten sonra okula olan ilgisini kaybeder ve okulu bırakır. Seneler sonra Muazzez 13 yasındayken bir bayram günü, Yusuf, Muazzez ve arkadaşları Ali, bayram yerine giderler. Ali ve Muazzez salıncakta sallanırken, kasabanın eşrafından Şakir Muazzez’e sarktığı için Yusuf Şakir’i döver. Şakir bunun üzerine intikam yemini eder. Babası Hilmi Bey’le işbirliği yapar ve Hilmi Bey, Salahattin Bey’e kumar oynatarak Salahattin Bey’i kendine borçlandırır. Borcunu ödeyemeyen Salahattin Bey, Muazzez’i Şakir’e isteyen Hilmi Bey’e boyun eğmek zorunda kalır. Ancak Yusuf’un arkadaşı Ali’nin borcu ödemesiyle evlilik planları iptal olur. Yaptığı iyilikten dolayı Muazzez’in Ali ile evlendirilmesine karar üstüne, Muazzez, Yusuf’a onu sevdiğini söyler. Yusuf da aslında Muazzez’i seviyordur, ama ellerinden bir şey gelmez. Ali’nin Muazzez ile evlenmesinden hoşnut olmayan Şakir, bir düğünde Ali’yi vurup öldürür; ama arkadaşı Hacı Ethem’in düzenlediği çeşitli dolapların sonucunda serbest kalır. Bu sırada Yusuf Kübra adında, Şakir ile Hilmi Bey’in tecavüzüne uğramış bir kızla tanışır ve bu sayede hem Yusuf hem de Salahattin Bey, Hilmi Bey ve Şakir’in gerçek yüzünü görürler. Şahinde, zenginler arasında bir yer edinme isteğiyle kızını gizlice Hilmi Bey’lere götürür, onu Şakir ile evlendirme niyetindedir. Yusuf kesinlikle böyle bir evliliğe karşıdır. Bir arabayla Muazzez’i çevredeki bir köye kaçırır ve orada evlenirler. Salahattin Bey onları bulur ve Edremit’e dönmeye ikna eder. Salahattin Bey, işsiz olan Yusuf’a kaymakamlıkta katiplik işi verir; ama Yusuf masa başı işler için yaratılmış bir insan değildir. Salahattin Bey’in ölümüyle ailenin düzeni bozulur. Yeni kaymakam Yusuf’u Edremit’ten uzaklaştırmak için ona vergi toplama işi verir. Yusuf ve Salahattin Bey olmadan Şahinde sonunda istediği gibi davranmaya başlar. Şehrin önde gelenlerinin katıldığı yemekler düzenler. Muazzez bu yemeklerden ilk başlarda uzak dursa da bir süre sonra karşı koyamaz ve alkolün de etkisiyle kendini iyice bırakır. Bu çöküşü gören Yusuf, Şahinde’yi uyarır; ancak Şahinde onu dinlemez. Bir gece Yusuf böyle bir yemeği basar ve rastgele ateş eder karanlık odaya. Muazzez dışında odadaki herkes olur. Yusuf yaralanmış olan Muazzezi alıp kasabayı terk eder, ama Muazzez yolda ölür. Yusuf onu bir ağacın altına gömer ve uzaklara
Sabahattin Ali-Kuyucaklı Yusuf Kısa Özeti Kuyucaklı Yusuf köylerinin basılması ve ailesinin öldürülmesinden sonra kimsesiz kalmıştır. Yusuf bu olaydan çok etkilenir. İlçenin babacan kaymakamı Yusuf’u yanına alır. Kaymakamın bir kızı vardır ve Yusuf bu kızla beraber büyür. Kaymakamın eşi ise Yusuf’a hep kötü davranır hatta zaman zaman döver. Yusuf çok zeki biridir ama küçük yaşta yaşadığı olaylar onu sert ve içine kapanık biri haline getirmiştir. Yusuf yetişkin bir delikanlı olur ve beraber büyüdüğü Muazzez’e gönlünü kaptırır. Üstüne titrer. Hayattaki en önemli varlığı olmuştur. Bir gün Yusuf ve Muazzez yolda yürürlerken orada yaşan bir kabadayı Muazzez’e laf atar. Yusuf kabadayıyı döver. Kabadayı dayağını yer ama bu içine oturur. Hazmedemez. Bir plan kurar ve Kaymakam ile kumar masasına oturur. Kaymakamı borca sokar ve karşılığında Muazzez’i kendisine vermesini söyler. Kaymak çaresiz kabul eder. Yusuf bu olayı öğrenir ve bakkala gider. Bakkaldan borç alır ve kabadayıya borcunu öder. Muazzez’i kurtardığını düşünürken kız bakkalla evlenmek zorunda kalır. Kabadayı ise düğün günü bir plan yapar ve bakkalı öldürür. Kabadayı Muazzez’i elde etmeyi kafasına koymuştur. Kaymakama sürekli baskı yapar. Bu arada Muazzez de Yusuf’a duygularını açar. Yusuf ve Muazzez başka bir köye kaçar ve nikahlanırlar. Kaymakam Yusuf’a güvenmektedir. Onlara destek olur. Mutlu mesut süren bir yaşam Kaymakamın ölmesi ile son bulur. O günden sonra sıkıntılar başlar. Üvey annesi ve kabadayı çirkin bir plan yaparlar. Yeni kaymakamı ikna ederek Yusuf’u gezici köy tahsildarlığına verdirirler. Yusuf evden uzaktadır. Üvey anne ve kabadayı Yusuf’un evini içkilerin içildiği bir eğlence mekanına çevirirler ve Muazzez’i fuhuş yapmaya zorlarlar. Olayı haber alan Yusuf köye döner. Yeni kaymakamı, üvey annesini ve kabadayıyı öldürür. Karısı da yaralanır. Köyden uzaklaşır. Issız bir yere çekilir. Karısı burada ölür. Bunun üzerine Yusuf ortadan kaybolur ve bir daha görünmez. Daha detaylı özet için Eser Özetleri adresinden ulaşabilirsiniz.
Kuyucaklı Yusuf Kitap Özeti Tanzimattan 1950’lere kadarki Türk romanımızın ana sorununu batılılaşma oluşturuyordu. Yazarlarımız içinde bulunduğu toplumun aynası olmaya çalışmıyor, toplumu sorgulamıyorlardı. Buradan da anlaşılacağı üzere halk, ezilen köylü, işçi sınıfını konu alan eserlere 1950’li yıllardan sonra görebiliyoruz. İşte Kuyucaklı Yusuf bu konuları içine alan onları inceleyen ilk kitap olması dolayısıyla önemlidir. Kuyucaklı Yusuf’ta bir yanda eşraf bürokrasi, zengin kesim bir yanda da ezilen halk bulunmaktadır. Kuyucaklı Yusuf eserin adından da anlaşılacağı üzere Yusuf’un öyküsüdür. Sosyal açıdan Yusuf içinde bulunduğu kent toplumuna kendini yabancı hisseder; yalnız ve mutsuzdur. İstediği tek şey Muazzez ile birleşmektir. Elverişsiz koşullara ve kişilere karşın Muazzez ile evlenmeyi başarır. Aynı koşullar ve kişiler yüzünden karısı ölür. Buradaki durum yoksulluk, yalnızlık içinde kıvranan Yusuf ile Muazzez bir yandan da Şakir ile Hakkı Ethem, Kaymakam gibi zengin, şehvet düşkünü insanlar arasında geçiyor. Yani romanın iki tane toplumsal açıdan incelenecek yönü vardır. Birincisi Yusuf ile Muazzez’in aşkı, ikincisi ise bu aşkın geçtiği elverişsiz ortam. Kuyucaklı Yusuf bu yönleri ile incelersek toplumsal açıdan tamamen topluma ayna tutmuş şekilde bir gerçeklik arz etmektedir. Kuyucaklı Yusuf gerçekleri topluma ışık tutan, toplumdaki olaylarla örtüşen, şekli dışında romantizmden de etkilenmiştir. Çünkü eserin içeriğini oluşturan toplum hayatı, toplumu oluşturan bireylerin birbirine karşı beslediği planlar, kasaba gerçeğine romantik bir anlayışla bakılmıştır. Yani Kuyucaklı Yusuf’ta realite ve romantizm sanıldığı kadar birbirindne uzak değildir. Eser toplumu ilgilendirmesi, topluma ışık tutması dolayısıyla bakıldığı zaman toplumdaki çarpıklıkları da gözler önüne seriyor. Örneğin; Şehir, doğa-yapay insan, doğal insan-masumiyet, yozlaşmak, şehvet, aşk. Eser incelendiğinde iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci kısım Yusuf çocukluk yıllarını anlatan kısımdır. İkinci kısım ise Yusuf’un Şakir ile çatışmasını Muazzez ile evlenmesini ve yusuf’un yaşadığı sıkıntılarını için ealan kısımdır. Kuyucaklı Yusuf’u dini açıdan değerlendirecek olursak aşağıdaki metni incelemek zorunda kalırız. “Bu alevi köylerinin daha geniş mezhepli, daha temiz ve daha samimi olduğunu ona uzun memuriyet seneleri öğretmişti. Nahiye ve köyleri dolaşmaya çıktığı zamanlar buralarda kalmayı tercih ederdi. İsmail “Acı bir su getireyim mi?” diyinceye kadar bir “Kızılbaş” köyünde olduğunu nasıl fark etmediğine şaştı.” Yazarın yaptığı en büyük hata olarak şunu söyleyebilirim ki; yazar eserin içine kendi ideolojik anlayışını katması, kendi ideolojik anlayışının ortaya çıkardığı insan proto tipinin daha temiz daha saf, daha iyi olduğunu söylemesi yazarın hatası olarak değerlendirebiliriz. Çünkü yapıtla eserleri belli bir kesime ışık tutup o topluma ayna tutabilir. Yalnız büyük eserler evrensel boyutta değerlendirildiği ve yapıldıkları sürece değer kazanırlar. Belli bir ideolojik anlayışın esiri olmuş kitaplar klasik bir eser olma özelliği kazanamazlar. Aşağıda yazarın bir yanlışı daha göze çarpıyor ki dikkatle metni inceleyeceğiz “İkisi de akşama kadar masa başında uyumak, öğle ve ikindi namazı kılmak suretiyle vakit geçirmişlerdi. Yusuf onların omuzlarında, havlu ve çıplak ayaklarında nalın, iki kolları sıvalı, aptes almaya gittikleri ve pembe,çıplak ayaklarıyla kirli bir seccadenin üstünde yatıp kalktıklarını tekrar görür gibi oldu. Kendisi için böyle bir hayat tasavvur etmek korkunçtu.” Burada yazar doğrudan olmasa da dolaylı olarak olmasa da günün beş vakti namaz kılmanın düşünülemeyeceğini söylemek istiyor. Doğrudan söyleyemediği için dolaylı olarak çevrenin kirliliğinden, uyuklamalarından bahsediyor. Ancak gerçek mevzu bahis konusu olan olay namazkılmasıdır. Aşağıdaki metinde toplumun bütün renklerini bir arada bize görmek nasip olacak. “Şakir’in kendine benzeyenlerden ibaret bir partisi vardı. Ne candarma ne hükümet bunlara karışmazdı. Çünkü parayı bolca oynatıyorlardı. Bu grubun ekseriyetini yaşlıca hovardalar teşkil ederdi. Bunlar paralarını burada şurada yiyip bitirdikten sonra şimdi, bu husustaki şöhret ve tecrübelerinden ve aralarına katılan ve daha ellerinde yiyecek paraları bulunan delikanlıların sahavetlerinden istifade edip geçiniyorlardı. Şehrin iyi aileleri arasında bile bunların istedikleri zaman alamayacakları kız yoktu. Adeta bütün eşraf aileleri arasında ezelden beri mevcut değişmez bir mukavele vardı ve buna, harici şeklin değişmesine, vaziyetin tamamen başka olmasına rağmen, daima riayet ediliyordu. Bunun için bunların herhangi bir talebini reddetmek akla gelmez ve 15-16 yaşlarında temiz, güzel kızcağızlar bu saçı burırmaya başlamış, manen ve maddeten çürümüş on parasız sefillerin kucağına atılırdı. Ekserisi pis bir tahin hastalıklara malul olan bu heriflerin evleri bundan sonra dışarıdan pek belli olmayan ve şiddetle saklanan faciaların yuvası olurdu. Şehrin kızlarını bu felaketten bir an olsun korumayan bu adamların, …pular arasında yaşayarak evlenme arzusunu pek seyrek duymaları ve daha bu hayattan yorulup kız istemeye vakit kalmadan ya bir tabanca kurşunu ile yahut da bir hastalık neticesinde etmeleriydi.” Bu olaylar zinciri içerisinde aslında arayacak, sorup soruşturacak bir olay bulamıyorum. Çünkü her şey ayan beyan ortadadır. Burada da yinelendiği gibi günümüzde de yaşadığımız gibi “Ne candarma, ne hükümet onlara karışmazdı, çünkü bolca para oynatıyorlardı.” Rüşvet, iltimas, yolsuzluk yani toplumun tüm kanayan yaraları burada ortaya çıkıyor. Aile hayatının nasıl bozulduğunu dost metres hayatının yaşanmaya başladığı bir nevi Türk toplumunun kendi örf, adet, gelenek görenek ananelerinden uzaklaştığı da ortaya koyulmaktadır. Evlilik olayına da burada değinmek istiyorum. Günümüzün, geleceğimizin ve geçmişimizin en büyük sorunlarından birisi olmuş olan evlilik her devirde aynı olaylar üzerinde iştigal etmektedir. Bir yanda yaşlı, zengin, hovarda damat, bir yanda masum genç kız. İşte bu çelişki sürekli bir döngü haline gelmiş bir realitedir. Eserde bakıldığı zaman yine Selahattin Bey’in evlatlığı, damadı Yusuf’u devlet kirasına işe alırken gösterdiği iltimas da gözlerden kaçmıyor. Okuma-yazmabilmiyor, o işten anlamıyor ancak Kaymakamın evlatlığı olması her şeyi örtbas etmeye yetiyor. Eserde içinde bulunduğu toplumun idari-siyasi yapısını görmek mümkündür. Kaymakamın toplum tarafından saygı gören, söylevleri dikkatle dinlenen dolayısıyla halkın içinde bulunan devlete olan saygı ve sevgi kavramını ortaya çıkarabiliriz. Yine eserde idari işlerin işleniş şekli anlatıldığında devlet kadrolarındaki lüzumsuz, aşırı derecede fazla olan işçi sayısı, tembellik kavramları ortaya çıkıyor. Eser toplumun tüm kurumlarını, toplumda süregelen değişik traji komik olayları göstermesiyle kaynak niteliğinde bir kitaptır. 1935’li yılların yapısı bu kitaptan çıkararak mümkün olacaktır. Yusuf işaret ettiğimiz aksaklıklara karşın yine de kuşkusuz Türk romanı için yeni ve ilginç bir kahramandır. Onu ilginç kılan yalnızca topluma karşı ters düşmüş, kendini toplumun dışında, belli bir toplumsal yapının yarattığı değerleri ve görüşleri aşmak istemedir. Bu bakımdan düzenle uzlaşamayan kahramanlar tipinin de ilk örneği olması da ilgi çekicidir. İlk verdiğimiz örnekte eşraf sınıfını, o zamandaki idari-siyasi olayların nasıl geliştiğini anlatırken “Ne candarma, ne hükümet bunlara karışmadı. Çünkü parayı bolca oynatırlardı.” Cümlesiyle başlamıştı işe. Yani ikinci bir örnek ile bir takım olanlarında göreni, memleketi asıl idareleri altında bulunduran eşrafı, bu paraya dayanan gücü belirtmektedir. Örneğin; Şakir, babasının yardımıyla evlerinde çalışan Kübra’nın zorla ırzına geçer, ama ne kız ne anası bir şey yapamaz. Kadın, onlardan hesap sormaya kimsenin gücü yetemeyeceğini söylediği zaman Kaymakam Bey “Benim kudretim yeter.” Diyecek gibi olur ama bunu laf olsun söylemek bile içinden gelmez. Yine İhsan’ın düğünde herkesin gözü önünde Ali’yi vuran Şakir, jandarmaya yedirilen rüşvetle ve tanıklara yapılan baskı sonucu mahkemeden beraat eder. Bu örnekleri vermem sebebim işte bu tür olayların yıllardan beri süregelmesidir. Kişiler değişiyor, olaylar değişiyor ama kurumlar hep aynı kalıyor. Bu çarpık zihniyet yüzünden ne Kübra’lar, ne Ali’ler feda ettik bu vatan için. “KUYUCAKLI YUSUF” un toplumun bu kanayan yaralarına değinmesi ve ortaya atması yönüyle, eserde hiçbir batı hayranlığı etkisinin görülmemesiyle, sade ve basit anlatımıyla çok önemli bir şaheserdir. Eksik olan bir yönü de Sabahattin Ali dini inançlarını eserin içinde kullanırken aşırıya kaçmıştır. Diğer inanca sahip olan insanları değerlendirirken nesnel davranmayı başaramamıştır. Her şeye rağmen ezilen halkı, köylüyü anlatması içinde batı hayranlığından hiçbir etki almamasıyla ilk roman özelliği taşır. Meliha Güneş
Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali'nin 1937 yılında yazdığı romanıdır. Sabahattin Ali, bu romanında Anadolu insanını, bu insanların düşünüş ve yaşayış tarzlarını okuyucuya anlatmaya çalışmaktadır. Sabahattin Ali, bu romanı için gereken malzemeyi asılsız bir ihbar nedeniyle üç ay yattığı hapiste ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yaptığı öğretmenlik görevleri sırasında Yusuf Romanın Konusu; 1903 sonbaharında, bir gece eşkiyalar tarafindan basılan Kuyucak köyünü teftişe gelen kaymakam ve yardımcıları iki kişinin öldürüldüğü evde yalnız bir çocuk bulurlar. Annesi babası öldürülen ve parmağı kesilen çocuğun adı Yusuf’tur. Kuyucak Köyü kaymakamı, Yusuf’un soğuk kanlılığına hayran kalır ve onu evlat edinir. Yusuf, sessiz ve içine kapanık bir çocuktur. Kaymakamın karısı olan Şahinde’nin aşağılamalarına sessiz kalır. Yusuf’un kasabada ilgilendiği tek kişi kaymakamın kızı Muazzez'dir. Kaymakam Salahattin Bey’in Edremit’e tayininden sonra Yusuf okula başlar; ama okumayı öğrendikten sonra okula olan ilgisini kaybeder ve okulu bırakır. Seneler sonra Muazzez 13 yasındayken bir bayram günü, Yusuf, Muazzez ve arkadaşları Ali, bir bayram yerine giderler. Ali ve Muazzez salıncakta sallanırken, kasabanın eşrafından zengin kabadayı Şakir, Muazzez’e sarktığı için Yusuf tarafından dövülür. Şakir bunun üzerine intikam yemini eder. Babası Hilmi Bey’le işbirliği yapar ve Hilmi Bey, Salahattin Bey’e kumar oynatarak Salahattin Bey’i kendine borçlandırır. Borcunu ödeyemeyen Salahattin Bey, Muazzez’i Şakir’e isteyen Hilmi Bey’e hayır diyemez. Yusuf’un arkadaşı Ali Sebahattin Bey'in borcunu öder. Yusuf, Ali'ye "Muazzez seni seviyor" diye yalan söylemiştir. Ancak, Yusuf da Muazzez'e aşık olmuştur. Muazzez’in Ali ile evlendirilmesine karar verilir. Bunun üstüne, Muazzez, Yusuf’a onu sevdiğini söyler. Ali’nin Muazzez ile evlenmesinden hoşnut olmayan Şakir, bir düğünde Ali’yi vurup öldürür; ama arkadaşı Hacı Ethem’in düzenlediği çeşitli dolapların sonucunda serbest kalır. Bu sırada Yusuf Kübra adında, Şakir ile Hilmi Bey’in tecavüzüne uğramış bir kızla tanışır ve bu sayede hem Yusuf hem de Salahattin Bey, Hilmi Bey ve Şakir’in gerçek yüzünü görürler. Şahinde, zenginler arasında bir yer edinme isteğiyle kızını gizlice Hilmi Bey’lere götürür, onu Şakir ile evlendirme niyetindedir. Yusuf kesinlikle böyle bir evliliğe karşıdır. Bir arabayla Muazzez’i çevredeki bir köye kaçırır ve orada evlenirler. Salahattin Bey onları bulur ve Edremit’e dönmeye ikna eder. Salahattin Bey, işsiz olan Yusuf’a kaymakamlıkta katiplik işi verir;ama Yusuf masabaşı işler için yaratılmış bir insan değildir. Salahattin Bey’in ölümüyle ailenin düzeni bozulur. Şakir'in ailesini tanıyan yeni kaymakam Yusuf’u Edremit’ten uzaklaştırmak için ona vergi toplama işi verir. Yusuf ve Salahattin Bey olmadan Şahinde sonunda istediği gibi davranmya başlar. Şehrin önde gelenlerinin katıldığı yemekler düzenler. Muazzez bu yemeklerden ilk başlarda uzak dursa da bir süre sonra karşı koyamaz ve alkolün de etkisiyle kendini iyice bırakır. Bu çöküşü gören Yusuf, Şahinde’yi uyarır; ancak Şahinde onu dinlemez. Bir gece Yusuf böyle bir yemeği basar ve rastgele ateş eder. Muazzez dışında odadaki herkes ölur. Yusuf yaralanmış olan Muazzezi alıp kasabayı terk eder, ama Muazzez yolda vefaat eder. Yusuf onu bir ağacın altına gömer ve uzaklara gider.
Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf romanı, yazarın diğer romanları gibi oldukça fazla rağbet görür. Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna romanı gibi Kuyucaklı Yusuf romanı da en çok okunan Türk romanları arasındadır. Sabahattin Ali’nin hayatı ve eserleri hakkında daha ayrıntılı bilgi alabilmek için “Sabahattin Ali’nin Hayatı ve Eserleri” başlıklı yazımıza göz gezdirebilirsiniz. Bu yazımızda Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf romanının özetini yapacağız. Kuyucaklı Yusuf Romanının Konusu Evlatlık olarak alındığı ailesi ile Edremit’te büyüyen Yusuf’un ailesini kasabanın kötü niyetli insanlarından korumak için verdiği mücadeleyi konu alır. Kuyucaklı Yusuf Romanının Özeti Kaymakam Selahattin Bey, bir cinayet davasına bakmak için Kuyucak köyüne gider. Cinayetin işlediği eve girdiğinde maktullerin yataklarında yattığını ve odada küçük bir çocuğun olduğunu görür. Yusuf adındaki bu çocuk ile tanışır. Yusuf’un daha önce gördüğü çocuklardan çok farklı olması Selahattin Bey’in ilgisini çeker. Erkek çocuğu olmayan Selahattin Bey, Yusuf’u evlat edinir. Selahattin Bey’in eşi Şahinde, bu çocuğu hiç istemez. Ancak sadece söylenmek ile yetinir. Evin henüz bebek yaşta olan kızı Muazzez ise Yusuf’u çok sever. Hiçbir şeye ilgi göstermeyen Yusuf da Muazzez ile çok iyi anlaşır. Yusuf’un yeni evinde Yusuf’un alıştığından çok daha farklı bir aile yaşamı vardır. Selahattin Bey, Şahinde’nin dırdırlarını duymamak için geç saatlere kadar eve uğramazken, Şahinde de gün boyu misafirliklerde vakit geçirir. Yusuf ve Muazzez böyle bir ortamda büyür. Kaymakam Selahattin Bey’in Edremit’e tayini çıkması ile Yusuf memleketi Kuyucak’tan çok uzaklara taşınır. Yusuf okula gitmeye başlasa da okumayı öğrendikten sonra okuldan ayrılmak için elinden geleni yapar ve başarılı da olur. Yeni taşındığı bu yerde çok fazla arkadaşlık kuramaz. Kasabanın çocukları da bu sessiz yabani çocuk ile pek yakınlaşmak istemez. Yusuf çocukluğu boyunca sadece birkaç arkadaş edinir. Bunlar Ali ve İhsan’dır. Yusuf en çok Ali ile vakit geçirir. Geçirdikleri vakitte de Alilerin bakkalının önünde hiç konuşmadan oturmaktır. Aradan uzun zaman geçer ve Yusuf ve mahallenin diğer çocukları büyür. Yusuf, Ali ve Muazzez bayram günü gezmek için dışarı çıkarlar. Bu gezi sırasında kasabanın zenginlerinden Hilmi Bey’in, serseri oğlu Şakir ile karşılaşırlar. Yusuf, sarhoş olan Şakir’in Muazzez’e sarkıntılık etmesi üzerine Şakir’e bir yumruk atar. Arkadaşların araya girmesi üzerine kavga daha fazla büyümeden son bulur. Ancak Şakir intikam almayı kafasına koyar. İlk olarak Hacı Etem ve Hilmi Bey, Kaymakam Selahattin Bey’i kumar oynaması için ikna ederler. İlk başlarda kazanan Selahattin Bey, daha sonra kaybetmeye başlar ve Hilmi Bey’in verdiği borçlar ile kaybettiğini geri kazanmaya çalışır. Selahattin Bey, Hacı Etem ve Hilmi Bey’in tuzağına düşmüştür. Bütün gece oynadığı kumar ile 320 altın kaybeder. Kaybettiği 320 altını ise Hilmi Bey’den aldığı için Hilmi Bey’e borçludur. Ertesi günde Hacı Etem, kaymakamlık makamını ziyaret ederek Selahattin Bey’e senet imzalatır. Böylece Selahattin Bey’i kontrol edebilmeyi planlarlar. Bir süre sonra Hilmi Bey’in evinden Selahattin Bey’in evine görücü gider ve Muazzez’e Şakir için talip olunur. Selahattin Bey, Şakir gibi bir serseriye kızını vermek istemese de Hilmi Bey’e olan borcu teklifi reddetmesini engellemektedir. Muazzez’e talip olduktan sonra durulan Şakir, çevresine iyi bir görünüş sergilemektedir. Şahinde de zengin bir damadı olacağı için bu izdivacı önde gelenleri de Selahattin Bey’e izdivaç için ısrar eder. Selahattin Bey’de Muazzez’i vermeyi düşünmeye başlar. Ancak bu durumu Yusuf bozar. Yusuf okula devam etmediği ve hiçbir iş yapmadığı için Selahattin Bey’in satın aldığı zeytinliği idare ederek vakitlerini geçirir. Zeytinlikte çalıştığı bir gün bir kadın ve kızı Yusuf’tan iş ister. Yusuf başlarda şüphelense de Kübra adındaki kızın bakışlarından etkilenerek Kübra ve annesini işe alır. Ertesi gün kadın Kübra olmadan gelir. Durumu merak eden Yusuf, kadın ile konuşmaya başlar. Kadının anlattıklarını duyan Yusuf, kadına acıyarak biraz erzak yardımı yapar. Ve kadın ile birlikte Kübra’yı ziyarete gider. Kübra ve annesi Yusuf’un iyilikleri karşısında suçlu hissederek neden zeytinliğe geldiklerini anlatırlar. Her şey Şakir’in planıdır. Kübra’yı Yusuf’a musallat ederek iftira atacaklardır. Ancak planları başarısız olur. Kübra ve annesi olan biteni anlatırken içeriye Hacı Etem girer. Yusuf, Hacı Etem’in üstüne yürüyünce Hacı Etem, Yusuf’u bıçaklar. Yusuf, Kübra ve annesi bu olayı herkesten saklar. Yusuf bu yaralanmadan sonra bir süre evinde dinlenir. Yusuf ile birlikte Kübra ve annesi de eve gelirler. Şakir’e Muazzez’i vermeye ikna olan Selahattin Bey, Yusuf’a da danışmak ister. Ancak Yusuf bu izdivaca izin vermez. Selahattin Bey, ne kadar ikna etmeye çalışsa da başaramaz. Yusuf’a neden izin vermediğini sorduğunda Yusuf, Kübra ve annesini çağırarak Şakir ve ailesinin nasıl insanlar olduğunu anlatır. Selahattin Bey, kızını vermekten vazgeçer ve Yusuf’a Hilmi Bey’e olan kumar borcundan bahseder. Yusuf 320 altınlık borcu nasıl ödeyeceğini düşünürken arkadaşı Ali bütün sorunu çözer. Ali de Muazzez’i sevmektedir ve Muazzez’i Şakir ile evlenmesini engellemek için borcu ödemeyi kabul eder ve Muazzez’e talip olur. Yusuf, Ali’den aldığı 320 altın ile Hacı Etem’den borç senedini alır. Net bir söz söylenmese de bütün kasaba Ali ve Muazzez’in evleneceği hakkında konuşmaya başlar. Şakir, Yusuf’un parayı kimden bulduğunu bu şekilde anlar. Ali’ye kin gütmeye başlar. Kasabadaki bir düğüne sarhoş gelen Şakir, masada oturan Ali’yi vurarak öldürür. Jandarmalar Şakir’i yakalasa da Hilmi Bey ve Hacı Etem bütün delilleri ve tanıkları yok eder. Ali’nin babası ne kadar uğraşsa da Şakir’i hapse attıramaz. Ali olayından sonra ortalık bir süre sessizleşir. Selahattin Bey ne kadar uyarsa da Şahinde, Hilmi Bey’in eşi ile görüşmeye devam eder. Hala zengin bir damadın hayalini kurmaktadır. Muazzez, Ali’ye para karşılığı satıldığını düşündüğü için Yusuf’a çok kızar. Yusuf ile tartıştığı bir akşam Yusuf’a aşkını itiraf eder. Ne yapacağını bilemeyen Yusuf, Muazzez’den uzak durmaya başlar. Eve daha az gelir. Zamanının çoğunu zeytinlikte geçirir. Muazzez’de Yusuf’a inat annesi ile Hilmi Bey’in bağına gider. Yusuf, Muazzez’in gittiği yeri öğrendiğinde bir araba kiralayarak hemen bağa doğru yola çıkar. Muazzez’i bağdan kimseye haber vermeden kaçırır. Kasabadan çok uzaktaki bir köye giderek Muazzez’e nikah kıyar. Ertesi günde ailesine haber yollar. Selahattin Bey, evliliklerine sevinir. Gelen haberciyi konuşturarak Yusuf ve Muazzez’in yerlerini öğrenir ve onları geri getirir. Hiçbir iş deneyimi olmayan Yusuf’u makamını kullanır ve belediyeye katip olarak işe alır. Selahattin Bey iyice yaşlandığı için hastalıklar yakasını bırakmaz. Çok geçmeden de hayatını kaybeder. Artık evin geçimi Yusuf’un üstüne kalır. Şahinde, hiç sevmediği Yusuf’un eline bakmaktan oldukça rahatsızdır. Yeni gelen kaymakam, Selahattin Bey’in aksine kasabanın zenginleri ile oldukça içli dışlı olur. Hilmi Bey’de bu zenginlerin başında gelir. İlk olarak Yusuf’u katiplikten alarak köy köy dolaşacağı ve vergi toplayacağı tahsildarlık işine verir. Bu iş yüzünden Yusuf eve çok nadir gelmeye başlar. Şahinde bu durumu fırsat bilerek Muazzez’i de kendi gibi gezmelere götürmeye başlar. Zaman içinde gidilen bu evlere Hilmi Bey’in evi de dahil olur. Bu misafirlikler içkili ziyafetlere dönüşür. Hilmi Bey, Şakir hatta Kaymakam bile bu ziyafetlerin baş konuklarıdır. Yusuf evde yokken Yusuf’un evinde gerçekleşen bu ziyafetlerde Muazzez ortalık malına dönüşür. Masadaki bütün erkeklerin eğlencesi olur. Şakir ise evlenerek intikam almak istediği Yusuf’tan karısını kötü yola düşürerek intikam aldığı için gayet mutludur. Yusuf uzun bir süre bu olayların farkına varmaz. Eve gelen yeni eşyaları fark etmez. Fark ettiğinde ise ilk söylenen yalana hemen inanır. Kaymakamda Yusuf’un kasaba da fazla durmaması için sürekli göreve yollar. Yusuf olanları fark ettiğinde ne yapacağını bilemez. Bir süre sessiz kalır. İşten habersiz döndüğü bir gece kendi evinde eğlence olduğunu görür. İçeri girdiğinde elindeki kırbaç ile herkese vurmaya başlar. Kırbaç ile lambayı kırdığında ortalık kararır. Işık tamamen sönmeden içeridekilerin silahlarına uzandığını gördüğü için tabancası ile içeridekilerin oturdukları yerlere ateş etmeye başlar. Bir süre sonra sesler kesilir. Yusuf, Muazzez’i iniltilerinden tanır ve karısını alarak hızlıca kasabadan uzaklaşır. Yeterince uzaklaştığını düşününce atından inmeye çalışır. Bu sırada Muazzez’in yaralı olduğunu fark eder. Muazzez geceyi çıkaramaz ve ölür. Yusuf, Muazzez’i elleri ile açtığı çukura gömer. Kuyucaklı Yusuf Romanının Kahramanları Yusuf Küçük yaşta ailesi eşkıyalar tarafından öldürülen biridir. Sessiz, sakin bir mizaca sahiptir. İnsanlar ile ilişkileri zayıftır ve bu durumu geliştirmek için herhangi bir çaba göstermez. Toplumsal düzene uyum sağlamakta zorlanır. Muazzez Selahattin Bey’in kızıdır. Çocuk yaşta tanıştığı Yusuf’u çok sever. Bu sevgi ilerleyen yaşlarda aşka dönüşür. Ailesini çok seven Muazzez, annesinin yön vermelerine engel olamaz. Annesi tarafından kötü yola düşürülür. Kaymakam Selahattin Bey Gençliğini keyfi istediği gibi yaşadıktan sonra evlenme kararı alan bir adam. Ancak evlilik hayali istediği gibi gitmediği için zamanla eşi Şahinde’den uzaklaşarak kendini içkiye verir. Yusuf’a yardım edenler arasında ilk sırada yer alır. Yusuf’u evlat edinmiştir. Yusuf’u öz oğlu gibi sever. Şahinde Selahattin Bey’in eşidir. Gezmeyi çok sever. Gezip dolaşmaktan evde hiç vakit geçirmez. Muazzez’’i zengin biri ile evlendirmek istediği için Muazzez’i birçok kez kendi gibi gezmelere götürür. Romanın olumsuz tiplerinden biridir. Şakir Romanın kötü kişisidir. Alkol, kumar, zina, oğlancılık vs. birçok kötü alışkanlığı vardır. Zengin bir aileden geldiği için kafasına estiği gibi yaşar. Yusuf’un attığı yumruğu hazmedemediği için Yusuf’tan intikam almak için planlar yapar. Hilmi Bey Şakir’in babasıdır. Kasabanın önde gelen zenginlerindendir. Şakir’in bütün kirli işlerini örtbas eder. Hacı Etem 24 yaşlarında kurnaz bir gençtir. Küçük yaşta annesi ve babası ile hacca gittiği için herkes tarafından Hacı Etem diye çağırılır. Şakir’in yancısıdır. Şakir’in ve Hilmi Bey’in pis işlerini yapan kişidir. Ali Yusuf’un arkadaşıdır. Babasının bakkalını işletir. Muazzez’e aşıktır. Muazzez ile evlenebilme fırsatı yakaladığında çok mutlu olur. Evlilik hayalleri kurduğu bir dönemde Şakir tarafından vurulur. Kübra Sarışın beyaz tenli genç bir kızdır. Romanda annesi ile birlikte anılır. Hilmi Bey ve Şakir tarafından tecavüze uğramıştır. Romanda Hilmi Bey ve Şakir’in arasındaki ilişkinin ne olduğunu açıklaması yönünden önemlidir. Kuyucaklı Yusuf Romanında Mekan Roman Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Kuyucak köyünde başlasa da romanın devamında bu köy sadece Yusuf’un memleketi olarak kalacaktır. Kuyucak’a hiçbir zaman geri dönülmez. Romanda geçen olaylar Edremit’te yaşanır. Kuyucaklı Yusuf Romanının Zaman 1903 yılında başlayan roman Yusuf’un genç bir delikanlı olduğu dönemde devam eder. Roman Osmanlı Devleti’nin son yıllarını anlatmaktadır.
kuyucaklı yusuf sabahattin ali özet