bugüller senin için. bu gönül ikimizin. hiç üzülme ağlama. sen gülümse daima. bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz. hüzünlü sonbahar kapısından çıkmak gibi aydınlığa biraz. bizimkisi bir aşk hikayesi, siyah beyaz film gibi biraz. ateşle su
Zamandaraldıkça bende daralıyor düşünmek istemedikçe zihnime daha çok kazıyordum. Ailemi kırıp dökmekten korktum,her daim olduğu gibi kendi kabuğuma çekilmeye başladım. Telefonu elime aldığımda bildirimi görünce açtım hemen 1000K'yı Meltem yorum bırakmıştı. Samiha Ayverdi'nin peşine düştüğüm onunla
Yorumlar Paylaş. Tweetle. ZEKİ ÇELİK (Ispartalı Zeki Çelik) Tel: 05063449909. Mail adreslerim: zeki32ce@ isparta_siirleri_antolojisi@hotmail.com. İletişim: ZEKİCE KÜLTÜR ve SANAT EVİ. Işık kent Mahallesi 5726 sokak no: 5 Olgun evleri. (Melek evleri karşısı) ISPARTA TÜRKİYE.
00063657aşk 00063523 internet 00063497 mevcut 00063477 rahat 00063472 yaşanan 00063459 getiren 00063447 ticaret 00056858 müzik 00056802 tespit 00056753 dil 00056673 silah 00056673 dünyaya 00056670 doktor 00008291 açtım 00008291 kır 00008289 makinesi 00008287 talimat 00008286 kişiyle 00008284 dolduran 00008284 etmem
Tarikattaaşk cinayeti iddiası Bir sabah Hürriyet gazetesini açtım, 'İnönü kalp krizi geçirdi' manşetiyle karşılaştım. Ankara bürosu birbirine giriyor, öldüğü dahi konuşuluyordu. Pembe Köşk'e telefon ettim, damadı Metin Toker olayı doğruladı, 'Bir kriz geçirdi ama iyi durumda' dedi. 'Bazı müzikler sara
KomisyonBaşkanının tek yanlı tasarrufuyla Komisyonda görevlendirdiği 30’u aşkın uzmanın hangi ölçütler dikkate alınarak hangi özelliklerinden dolayı görevlendirildikleri ve
fi1lem. Merhabalar nasılsınız bakalım? Yeni bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz. Oy veren yorum yapan ve bana destek olan herkese çok teşekkür ederim. Desteklerinizi eksik etmeyin. Instagram elifdrl_ aaagdjakbf Kelebekk2503 mavizyon Edige1907 BadeAaslan okurlarıma ithaf edilmiştir. Medya Aydilge Aşka Gel. Medya Buğlem & Karahan ***Keyifli Okumalar Dilerim Canlarım Benim*** Karahan’ın delici bakışları nedeniyle olduğum yer mıhlandım, yani tamam kabul ediyorum beni aradı neden telefonumu açıyorsun’ diye sordu, buna rağmen bir şey söylemedim kızmakta haklı ama gece gece telaşlandırmak istemedim. Karahan, babamın yakalarını bırakıp bana doğru gelmeye başladı. Gözlerimi bir saniye üzerinden ayırmadım. Tam karşıma geldiğinde, “Odana geç!” dedi az önceki kızgınlığını hissettiren sesiyle. Sesimi çıkarmadan usulca odama geçtim, delim de peşimden gelip kapımı kapattı. Odanın ışığını yakıp karşıma geçti, o öfke dolu haliyle resmen burnundan soluyor, “Sana diyecek kelime bulamıyorum! Nasıl bana söylemezsin?” diye sordu sert ve tavırlı sesiyle. “Yarın sabah söyleyecektim, akşam akşam sinirin bozulmasın diye söylemedim. Hem ilk zamanki kadar acımıyor bile,” dedim sakin ve uysal bir tonla. “Fesuphanallah! Buğlem sen beni delirtecek misin?” Sanki deli değil... Böyle deyince bir gülme hissi geldi anlatamam. Ben adamı delim diye seviyorum beyimiz bana, beni delirtecek misin diyor? Gel de gülme... “Ufak bir ev kazası, doktor bir iki haftaya geçer dedi.” “Başlarım doktoruna! Farkında mısın bilmiyorum ama canım yandı ve ben yanında değildim, benim derdim tam olarak bu!” Aramızdaki mesafeyi kapatıp sıkıca sarıldım ama bana sarılmayıp öylece durmaya devam etti. “Özür dilerim, sadece panik olmanı istemedim, yarın sabah yüz yüze gelince söylemek daha iyi olur diye düşündüm.” “Buğlem, bir şey olduğunda haberim olmalı, iş işten geçtikten sonra anlatsan kime ne faydası var?” Sıkıntıyla bir soluk verdim, “Tamam, bir daha ne olursa olsun sana anlatacağım,” dedikten sonra yanaklarını öptüm. Ama bana mısın demedi! “Ya delim, tamam kızdın anladım artık sende bana sarılsan ne kadar güzel olur,” dedim sevimli olduğunu düşündüğüm sesimle. Bir kaç dakika sonra hiç bir şey demeden ellerini belime dolayıp sıkıca sarıldı ve burnunu saçlarıma getirip derin bir nefes aldı. “Ankara gezisi iptal,” deyince hızla geri çekilip itiraz ettim. “İyi ama neden? Ben çok merak ediyorum, iptal olamaz, olmamalı.” “Ayağın yanmış sen Ankara’ya gitme derdine düştün. Nasıl ayakkabı giymeyi planlıyorsun acaba?” diye sordu tek kaşı havada. “İyide ayağımın üst kısmı yandı, ayak parmaklarımda bir sorun yok, yani kapalı ayakkabı yerine babet giyersem sorun olmaz, hem deminden beri ayaktayım acımıyor, ya Ankara gezimizi iptal edemezsin,” diyerek sızlandım. Karahan, Ankara’ya gidelim dediğinden beri heyecandan ölmek üzereyim asla gezi iptalini kabul edemem. Hem evini arkadaşlarını öyle çok merak ediyorum ki anlatamam... “Güzelim, canının yanmasına göz yumamam.” “Ya canım bir kere yandı geçti, hem kremlerim falanda var bir şey olmaz. Hem söz verdin cayamazsın.” “O söz ayağını yakmadan önceydi güzelim.” “Valla ben anlamam, söz ağızdan çıktı bir kere,” diyerek ısrar etmeye devam ettim. Uyarıcı bir tonla, “Buğlem,” dese de dinlemedim. “Deli devim, yarın sabah sekizde kapının önünde olmazsan, otogarda bulduğum ilk Ankara otobüsüne binerim haberin olsun,” dedim hafif bir tebessümle. “Buğlem, hayır dedim, ısrar etme.” “Delim, yarın sabah görüşürüz,” dedikten sonra yanaklarından öptüm ve ekledim, “İyi geceler rüyanda beni gör.” “Bazen hangimizin Laz olduğunu karıştırıyorum,” dedikten sonra saçlarımın üzerinden öpüp derin bir nefes aldı. “Eğer canın acırsa Gölbaşına gelmiş bile olsak geri dönerim haberin olsun.” “Tamam kabul ediyorum,” dedikten sonra Karahan’la birlikte odadan çıktık. Ercan amca ve Karahan’ı uğurladıktan sonra odama geçip küçük bir valiz hazırladım ve yattım. Sabah yedi gibi uyandım ve ilk işim ayağımı kremlemek oldu, Daha sonra tuvalete gidip ihtiyaçlarımı giderdim ve mutfağa geçtim. Karahan’la yeriz diye düşünerek bir kaç tane sandviç hazırladım, sabahı kör vakti yola çıkıyoruz öyle hemen kahvaltı için durur muyuz bilmediğim için hazırlıklı olmada fayda var. Evde bulduğum kutu meyve sularını da çantaya attıktan sonra, odama dönüp saks mavisi, kalın askılı dizlerimin biraz üzerinde biten elbisemi giydim. Pantolonu ayağımdan geçirirken sorun yaşamak istemedim doğal olarak. Saçlarımı da güzelce tarayıp, tek balıksırtı ördüm. Aynadaki aksime mutlu bir bakış gönderdikten sonra valizimi ve çantamı kapının kenarına getirdim. Çok değil beş dakika sonra kapı çaldı, “Geldi delim,” dedim kendi kendime. Kim olduğunu sormadan kapıyı açtım. Karahan, yüzünde birazda gergin bir ifadeyle karşıladı beni. Neşeli tutmaya çalıştığım sesimle, “Günaydın,” dedim. “Hayırdır Karadeniz’de gemilerin mi battı?” “Gemiler sağlamda ayak sağlam değil,” diyerek dün gece konuştuklarımızı aklıma getirdi. “Delim, şuan çok daha iyiyim, sen merak etme.” Ben delimi ikna etmeye çalışırken annem yanımıza geldi. “Günaydın çocuklar,” dedi hafif uykulu bir tonla. İkimizde anneme cevap verdikten sonra Karahan, kapının yanında duran çantamı ve valizimi alıp arabaya götürdü. O sırada annemle sarılmakla meşguldüm. Karahan tekrar karşıma geldiğinde anneme veda edip beni kucağına aldığı gibi arabaya bindirdi. Karahan sürücü koltuğuna oturunca tekrar konuşup iyi olduğuma ikna etmeye çalıştım. “Kucağına taşımana gerek yoktu ki, ayağımın üzerine basabiliyorum. Hoş bu durumdan şikayetçi değilim ama aklın bende kalmasın iyiyim.” Burnundan soluyarak kemerini taktı ve arabayı çalıştırdı. On dakika sonra Aksaray Ağaçlı tesislerinin önünden geçip şehirden çıktık. Bu süre zarfında ağzımı açıp tek kelime etmedim, buradan geri dönmek çok kolay olur çünkü. Karahan’ın havasını değiştirmeyi umarak radyoyu açtım, bir kaç kanal gezdikten sonra Aydilge’in seslendirdiği Aşka Gel şarkısını duyduğumda kanalda durdum ve sesi yükselttim. Sabah sabah enerji lazım... Ve Karahan’ın ayağım yüzünden yaşadığı gerginliği atması gerekiyor. Neşeyle şarkıya eşlik ettim, hatta öyle keyifliyim ki içim içime sığmıyor... Şarkının sözlerindeki imalar bizim için söylemiş gibi hissettirdi, özellikle nakarat kısımlarına yüzümdeki koca gülümsemeyle eşlik ettim. Şarkı bittiğinde aramızdaki gerginlik biraz olsun azaldı. Çalmaya başlayan ikinci şarkı daha yavaş ilerliyordu, bu nedenle sesini kıstım ve fon müziği olarak kullanmaya karar verdim. Uykum tamamen açıldığı için karnımın acıktığını hissettim bu nedenle bir şeyler atıştırmak için arka koltuktaki çantamı, güç bela alıp sandviç ve meyve sularını çıkardım. Sandviçin birini deli devime uzattım, “Al bakalım delim,” demeyi de ihmal etmedim. “Özensiz bir şekilde kahvaltını geçiştiremezsin, en yakın dinlenme tesislerinden birinde dururuz. Güzelce kahvaltımızı yaparız,” dedi ama sandviçi alıp yemeye başladı. “Hepi topu üç saatlik yol, kahvaltımızı Ankara’da yaparız, bunlar yolluk,” derken meyve suyundan içmesini sağladım öylelikle itiraz da edemedi. Kendi arabamızla yolculuk yaptığımız için normalin aksine daha kolay yol alıyoruz, bu sayede iki saat sonra Gölbaşına girdik. Camı açıp güzel ve güneşli havayı içime çektim... Karahan’ın arkadaşlarıyla tanışacağım için mi bilmiyorum ama bu şehri sevdiğimi hissediyorum. Yarım saat sonra Ankara’nın tamamen içine girmiştik, Aşti çevresindeki büyük binalara hayran hayran baktım. Nedeni ise ciddi anlamda hoşuma gitmesiydi. Okul nedeniyle uzun zamandır İzmir’de olsam da çocukluğumu Aksaray’da geçirdim ve büyüdüğüm şehirde öyle büyük binalar yok. Şuan hayranlıkla seyre daldığım şeylere bina da denemez daha çok büyük camlı ve gösterişli plazalar... İnsanda iş hayatına atılma isteği uyandırıyor. Burayı akşam karanlığında görmeyi çok isterdim... “Sevdin bakıyorum da,” dedi sonunda keyifli çıkan sesiyle. “Evet çok güzel, büyükşehir olduğunu daha girişte belli ediyor.” “Bu şehrin altını üstüne getirmek için çok zamanımız olacak ve emin ol gördüklerini çok seveceksin.” “Eve ne kadar kaldı?” diye sordum sabırsızlıkla. Sonuçta Yeldalarla komşuymuşuz buda demek oluyor ki Yelda’yı görme ihtimalim var. “Yarım saat falan var, kestirmeleri kullanacak olursam yirmi dakikaya evde oluruz ama eve gitmeden önce bir yere oturup kahvaltı yatacağız,” dedi yumuşak bir tonla. “Olur, evde yiyecek bir şeyler yoktur muhtemelen, eve girmeden alışveriş yapmamız lazım,” dedim aklıma gelen fikirle. “Haklısın güzelim, kahvaltıdan sonra markete geçeriz.” “Arkadaşlarına Ankara’ya geldiğini haber verdin mi?” “Açık konuşayım kıymetlim yol boyunca canın acırsa diye diken üzerindeydim ve her an geri dönmeye hazırdım. Ama sen son derece keyifle yolculuk yaptın. Yarı yoldan geri dönmeyi düşündüğüm için kimseye haber vermedim, onlara da sürpriz olacak,” dedikten sonra biraz durakladı. “Hatta ne yapalım biliyor musun kıymetlim, akşam Uraz’ın mekanına gidelim. Genelde Uraz gece kulübünde olur, diğerleri de haberi alır almaz yanımıza gelir. Tabi kendini yorgun hissediyorsan evde oturur yarın bizimkilerin yanına gideriz.” “Yok yok ilk plan gayet güzel, hem akşama kadar rahat rahat dinleniriz.” “Tamam o zaman,” dedi yandan bir bakış atıp. Karahan’ın söylediği gibi kısa süre sonra bir restoranın önünde durduk. Arabada yediğim sandviç nedeniyle pek aç olmasam da delimin aç olduğuna eminim. İçeriye girdiğimizde ferah bir koku karşıladı bizi, öğlen vakti olduğu için hayli dolu olan mekandaki insanları kaçamak bakışlarla inceledim. Erkeklerin geneli, takım elbiseli veya spor şıklığına sahipti. Kadınlarsa resmi giyimliydi, sanırım öğlen molasındalar. Delimin yönlendirmesiyle masaya oturdum ve garsonun getirdiği mönüyü elime aldım. Yemeklerin hepsi yabancı isimlerle yazılmış olsa da mantarlı makarna siparişimi vermekte zorlanmadım. Garson siparişlerinizi alıp uzaklaştığında gözlerini üzerimden ayırmayan delime döndüm. “Fazla hareketli bir restoran,” dedim usulca. “Seveni çok,” dedi manidar bir tavırla. “Burası eve yakın mı?” diye sordum içimden eksik olmayan merakla. Eliyle camdan dışarısını gösterdi, “Karşıdaki sitede yaşayacağız, tabi sende istersen,” dediğinde elimde olmadan daha dikkatli baktım. Kara-Can Sitesi’ ne kadar da garip bir isim... “Bu kadar işlek bir yerde olacağız yani?” dedim sorarcasına. “Aynen kıymetlim, ne düşünüyorsun?” diye sorduğu sıra yemeklerimiz geldi. Garson yemekleri servis yapıp gittikten sonra portakal suyumdan bir yudum aldım ve beni, göz hapsine alan delime döndüm. “Bu çevre biraz lüks sanırım,” dedim elimde olmadan. Yani en azından bana göre lüks. Annem ve babam emekli öğretmen, durumumuz iyi ama biz genelde kendi haline takılan aileler gibiyiz. Mahalle içinde oturan, çevresindeki insanlarla komşuluğu olan sıradan bir aileyiz. Şuan karşımda duran site her haliyle lüks, bir kere site içindeki binaların dış cephesinde bulunan, boydan boya olan camlardan belli. Gözlerini kaçırıp bakışlarını eve dikti, “Yani lüks diyebiliriz,” dedi tek düze bir sesle. “Şimdi soracağım bana kızacaksın ama bu siteden alınan bir ev maliyet olarak biraz fazla değil mi?” “Öyle,” dedi sadece. “Afiyet olsun,” dedim usulca. Delime diktiğim bakışlarımı tabağına çevirip makarnamı yemeğe başladım, konuyu kestirip attığı için daha fazla ayrıntıya gitmeyeceğini biliyorum bu nedenle yemeğe dönmek benim için en doğru karardı. “Afiyet olsun kıymetlim,” dedi daha yumuşak bir tonla ve yemeğine döndü. Yemek boyunca göz göze gelsek de konuşmayıp sessizlik oyunu oynamaya devam ettik. Yemek sonunda hesabı ödeyip arabaya geçtik. Karahan’ın gösterdiği siteden içeri girdik, korkmuyorum ama bu durum heyecanıma heyecan, merakıma merak katıyor. Bu kadar para nereden geliyor, çevre ve kullanılan arabaları göze alacak olursak hayli lüks bir sitenin içindeyiz. Sitenin içindeki yetişkin havuzunu görene kadar merakım katlanılacak seviyedeydi ama şuan meraktan ölecek durumdayım. Araba A-2 bloğunun yanındaki park alanına park ettikten sonra delime döndüm, “Hani markete gidecektik?” diye sordum merakla. “Gideceğiz güzelim,” dedikten sonra şaşkınlıktan açık olan gözlerime anlayışla bakıp yanaklarımı öptü ve kemerimi açtı. Birlikte arabadan indik ben bagaja giderken o arabayı kilitleyip elimi tuttu. “Önce market alışverişini yapalım sonra valizini alırız,” dediğinde çantamı omzuma geçirmiş ne yapacağımızı izliyordum. İki bina ötedeki binanın, altındaki marketi gördüğümde daha fazla şaşıramazdım herhalde. O hep adını duymaya alışkın olduğumuz markete girdik ve bir alışveriş arabası aldık. Ben şaşkınlıktan donmuş bir vaziyette, elimi sıkıca tutan delimin yönlendirmesiyle hareket ediyordum. Sütten, cipse kadar tüm eksikleri arabaya doldurduk ve kasaya geçtik. Bir yandan aldıklarımız poşetlenirken öbür yandan aklımdaki sorularla cebelleşiyordum. Bir insan öğrenciyken neden böyle bir sitede yaşar ki? Benim bildiğim öğrenci evleri iki oda bir solon olur içinde de üç kişi birlikte yaşarsın ama delimin kaldığı öğrenci evine, öğrenci evi denmez! Bu bildiğin zengin çocukların kalacağı evlerden. Babası emniyet müdürlüğünden emekli olan, annesi hemşire emeklisi olan delim, bu kadar parayı nereden buldu? Yav arkadaş beş sene hiç uyumadan çalışsa da bu kadar para kazanamaz! Hadi onu geçtim bu adam okurken bu evde yaşıyormuş yani çalışarak kazandığı parayla böyle bir ev almış olamaz! İnşallah bu işin içinden bir iş çıkmaz. Ya bizim Eskişehir’deki evimiz ne güzeldi tam bizi anlatan bir evdi. Anlamadığım nokta mezun bile olmayan biri nasıl böyle bir semtten ve siteden ev alabildi? Ben düşüncelerimle boğuşurken çoktan marketten çıkıp A-2’nin önüne gelmiştik bile. Karahan’ın eli dolu olduğu için bagajdan valizimi alıp arabayı kilitledim. “Güzelim, anahtarlıkta ayrı kısımda olan küçük anahtarla kapıyı açar mısın?” Sadece kafamı sallamakla yetindim, bina giriş kapısını açtıktan sonra delimin içeri geçmesine yardım ettikten sonra valizimi tekerlekleri sayesinde sürükleyerek asansörün önüne kadar gelip asansörü çağırdım. Gelen asansörle birlikte bir kaç kişi dışarı çıktı ve biz içeri geçtik, delim elindeki poşetleri yere bırakıp en üst katın düğmesine bastı. Yani bildiğin Ankara manzaralı bir ev... Harika! Nasıl bir cevap verecek merak ediyorum. Buraya gelirken var olan heyecanla karışık merakım tedirginliğe döndü, haliyle neler olduğunu merak ediyorum. Asansör en üst katta durduğunda eşyalarımızı alıp çıktık, soran gözlerle delime baktım. En üst katta sadece iki tane kapı vardı ve hangisi delime ait bilmiyorum. “Kıymetlim, sağdaki kapı,” deyince oraya yöneldim. Karahan yanıma gelip elimdeki anahtarlığı alıp kapıyı açtı. “Evine hoş geldin ömrümün güzel kadını,” dedi ağzı kulaklarına varacak şekilde gülümserken. Biraz tedirgin bir bakış atıp hafifçe tebessüm ettim ve içeri geçtim, hayli havasız olan evin iyice havalandırılmaya ihtiyacı var. Ayakkabılarımı çıkarıp vestiyere bıraktıktan sonra valizimi de bırakıp kısa koridordan geçip salon olduğunu düşündüğüm yerin kapısını açtım. Tahmin ettiğim gibi burası salondu fakat devasa büyüklükte bir salon. Sağ taraftaki yemek masası on iki kişilikti. Sol tarafta kalan büyük L koltuk, televizyonun karşısına camın önüne konulmuş, hemen yan kısmında ikili koltuk ve orta sehpayla bütünlük sağlanmış. Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin. En çok ilgimi çeken şey, koltukların açık gri olması oldu, yemek masası da aynı renkteydi. Perdeler ise kirli beyaz, duvarla çakıl taşı rengindeydi. Belime sarılan kollarla irkilip istemsizce kendimi geri çektim. “Korktum,” dedikten sonra derin bir nefes aldım. Karahan’dan gelen o kendine has koku içimi rahatlasa da merakın Nirvana’ya ulaştı. “Seslendim ama duymadın sanırım. Eee bir şey söylemeyecek misin kıymetlim? Eğer beğenmediysen mobilyaları değiştirebiliriz,” dedi hevesli hevesli konuşurken. Bakışları bir an olsun gözlerimden ayrılmadı. “Beğendim,” dedim sadece. “O zaman bu yüzünün hali ne güzelim? Beni korkutuyorsun, eğer burayı sevmediysen kendini zorlama, Eskişehir’deki evimizde kalırız,” dedi belime sarılıp beni kendine çekerken. “Yüz halimin evle alakası yok, sorun şu ki bazı sorularım var ve cevaplarından korkuyorum,” dedim net bir tavırla. Kaşları sorarcasına havaya kalktı, “Kıymetlim, bana istediğini sorabilirsin, çekinmene gerek yok,” dedi samimi bir tavırla. Derin ve rahatlatıcı bir nefes alıp, “Madem açık olmamı istiyorsun, o zaman açıkça soruyorum delim, bu ev nereden çıktı? Ya da dur asıl şuna cevap ver, daha öğrenciyken nasıl böyle bir evde yaşadın? Öğrenci evi dediğin şey, kışın doğalgazı az yaktığın için battaniyeye sarılıp yattığın evdir, öğrenci evi ultra lüks ve havuzlu olmaz,” dedim kendimi tutamadan açık açık... Artık buna bir açıklık getirmek zamanı geldi de geçiyor bile... **** Yeni bölüm Allah’ın izniyle, 170 yorum sonra gelecek. Sizce gelecek bölümde neler olacak? Genel olarak düşünceleriniz nedir? Karahan parayı nereden bulmuş olabilir? Gelecek bölümde neler olsun istersiniz? Sizi seviyorum. Elif Diril.
Caddelerde Rüzgar Aklımda Aşk Var ile ilgili Fonlar Caddelerde Rüzgar Aklımda Aşk Var – Çok Uzaklarda Fon Müziği
Kara Para Aşk ile ilgili Fonlar Toygar Işıklı – Kara Para Aşk Jenerik Müziği
Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dün ü günü Bana seni gerek seni Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni Aşkın aşıklar oldurur Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem Sensin dünü gün endişem Bana seni gerek seni Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyla gerek Bana seni gerek seni Eğer beni öldüreler Külüm göğe savuralar Toprağım anda çağıra Bana seni gerek seni Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huri İsteyene Ver anları Bana seni gerek seni Yunus'dürür benim adım Gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum Bana seni gerek seni
08 Ağustos 2022, Pazartesi 0700 Selda Bağcan tam bir efsane Geçtiğimiz hafta dünyaca ünlü sanatçımız Selda Bağcan’ın açıkhavada verdiği konsere gittim. İlk kez sahnede canlı canlı izlemek nasip oldu. Sahneye adımını atmasıyla adeta yer yerinden oynadı. Seyirci ile o kadar samimi ve içten ki, sanki kahveye içmeye gelmiş 5 bin kişiyi evinin salonunda ağırlıyor gibiydi. Sahne performansı, şarkıları genelde konser sonunda ayağa kalkar ama Selda Bağcan hayranları daha ikinci şarkıda ayağa kalktı ve dakikalarca alkışladı. Hele İzmir Marşı’nı okurken gözyaşlarımı tutamadım. Konser alanı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye inliyordu. Sanatçı alkıştan uzun süre konuşamadı. Bu zamana kadar hiç Selda Bağcan konserine gitmediğim için kendime çok kızdım. Sonra sahneye “Türkiye’nin Madonnası” dediği Aleyna Tilki’yi davet etti. Aleyna o gece söylediği sözler, kurduğu cümlelerle hepimizi şok zamandır duygularını bu kadar güzel ifade eden bir şarkıcı ne yalan söyleyeyim görmedim. Öyle güzel türkü okudu ki, mest olduk. Konser sonunda Etiler Sarıhan çorbacısında aldık soluğu. Sabahın ilk ışıklarına kadar konuştuk. Yazmaya kalksam sayfalar yetmez. İnanılmaz bir hayat hikayesi. Çok ama çok ünlü bir yapımcı hayatını film yapmak istiyormuş. Henüz netlik olur. İnanılmaz mütavazı, aydın ve bir o kadar da sevecen. Onunla geçirdiğim o 5 saatlik zaman dilimi, ileride anılarımı yazarsam, hafızamın en güzel yerine şimdiden kaydoldu. Bu arada hayatta hani hepimizin ölmeden önce yapılacaklar listesi vardır ya bunun en başına mutlaka Selda Bağcan konserini ekleyin. Alacağınız keyfi ve mutluluğu yıllar boyunca sevdiklerinize aktaracağınıza DEDİKODUSUTürkiye’nin en önemli erkek oyuncularından biri şu sıralar film çekimi için İstanbul dışında. Uzun zamandır alkol sorunu yüzünden sık sık gündeme gelen oyuncumuz geçen hafta sette terör estirmiş. Bir set çalışanına ağza alınmayacak küfürler ekip resmen illallah demiş. Setin son günü ise kaldıkları otelde bir hayranını dövmeye kalkmış. Olay karakolda bitmiş. Hayranı binbir rica ile şikayetini geri çekmiş. Keşke yapımcılar bu şımarık, egosu tavan yapmış, her türlü rezilliği kendilerinin hakkıymış gibi gören oyunculara prim verene kadar pırıl pırıl, köşelerinde iş bekleyen yetenekli oyunculara kapıları açsa, onlara şans verip topluma ÖZÜR DİLEMİŞ 25 Temmuz 2022, Pazartesi 0700 Hep zirvede Ajda Pekkan’ın Açıkhava’da verdiği konseri kaçırınca Kuruçeşme’deki konserinde aldım soluğu. İğne atsanız yere düşmeyecek kadar kalabalık bir geceydi. Sayısız kez sahnede izlediğim Ajda Pekkan, o gece nedense bir başkaydı. Belki de uzun zamandır görmediği yakın dostlarının da konsere gelmesi Ajda Pekkan’ı daha bir coşturdu. Sahnede ezan arası dışında hiç arkaya şarkılarını söyleyip zaman zaman da seyirci ile sohbet etti. Repertuarına eklediği arabesk şarkılar güzel olmuş. Sanatçıların arada ters köşe yapmalarına bayılıyorum. “Acaba türkü okusa, rap söylese nasıl olurdu” diye de içimden geçirmedim değil. Ajda Pekkan bu, ne yapsa yakışır. Eminin onun da hakkını verir. 58 yıl hep zirvede kalmak hiç kolay değil. Sevgili Ajda Pekkan’ı o gece izlerken şunu bir kez daha anladım ki, yerini doldurabilecek bir isim maalesef okuduğum bir kitapta, tarihe iz bırakan özel insanlar sadece yüz yılda bir gelirmiş sözleri geldi. Bence Ajda Pekan da onlardan biri. Son şarkısını söylerken soluğu kuliste aldım. Fakat alan neredeyse yıkılıyordu. Merak edip sahne arkasından başımı uzattığımda herkes şarkılara eşlik ederek dans ediyordu. Ne yazsam, ne söylesem geceyi anlatmaya yetmez. Bu arada kışa doğru Ajda Pekkan yoğun bir Avrupa turnesine çıkıyor. Paris, Berlin, Amsterdam gibi birçok şehri BAŞKAN!Festivaller ve konserler tüm hızıyla devam ediyor. Fakat son zamanlarda belediye başkanlarının sahne alan sanatçılara davranışları ve sözleri inanılmaz. Bunu ilk Sibel Can’ın geçtiğimiz haftalarda sahne aldığı Altınoluk’ta görmüş olduk. Edremit Belediye Başkanı Hasan Arslan, sahneye çıkmak isteyince arbede yaşandı. Seyircinin keyfi de Gülşen’in Karadeniz Ereğli’de verdiği konserde Belediye Başkanı Halil Posbıyık tarafından sahnede söylenen “Kıskananlar çatlasın! Ancak hoşuma gitmedi. Gülşen’imizi böyle kapalı görmeye alışık değiliz” sözleri maksadını aştı. Şarkılarını dinlemeye mi, giyeceği kıyafeti görmeye mi gelmişti ben anlamadım. Acaba başkanın beklentisi neydi. Belki kıyafeti için sürekli eleştiri yağmuruna tutulan Gülşen’e destek vermek istedi ama bir çuval inciri berbat etti. Nasıl ki kadın bedeni ve kıyafetleri üzerinden eleştirmek yanlışsa, yine kadın bedeni üzerinden espri yapmaya çalışmak da o derece İLAÇTIRŞarkıcı Şimal geçtiğimiz yıl meme kanserine yakalanmış, bir süre kemoterapi ve radyoterapi tedavisi görüp ameliyat olmuştu. Eski sağlığına kavuşan Şimal’i geçenlerde Bodrum muhabirimiz Kamil Sümer, En büyük destekçim’ dediği nişanlısı Necati Arıcı’yla görüntüledi. 18 Temmuz 2022, Pazartesi 0700 İbretlik film Nedense sinemaya gitme fikri bende hep kışındır. Arkadaşım Funda arayıp Hadi sinemaya gidelim’ diye zorlamasa yine gitmezdim. Ama şimdi iyi ki gitmişim diyorum. 42 yaşında hayatını kaybeden Rock’n Roll’un efsane ismi Elvis Presley’in hayatının anlatıldığı Elvis’ filmi 24 Haziran’dan beri vizyonda. Film, sanatçının 20 yıllık menajeri Albay Tom Parker’ın hikaye anlatıcılığı üzerinden başlıyor. Şöhret basamaklarını çıkışı, yükselişi, düşüşü, verdiği mücadele ve ölümüne kadar devam eden süreç Presley’i muhteşem oyunculuğuyla Austin Butler canlandırırken, Tom Parker’ı ise Tom Hanks canlandırmış. Tek kelimeyle harika. Yasaklardan Elvis Presley de nasibini almış. 1950’ler Amerika’sında, müziği ve dansı ahlaksızlık olarak görülüp uzun süre yasaklanmış. Presley’in müziğin ne kadar evrensel bir dil olduğunu anlatabilmek için verdiği mücadele ve dik duruş inanılmaz. Özellikle günümüz şöhretlerinin mutlaka seyretmesi gereken ibretlik bir film. Daha fazla anlatıp büyüsünü bozmak istemem. Ama mutlaka gidip izlemenizi MORGÜL’EGeçenlerde telefonum çaldı. 009 numaradan, görüntülü arıyor. Önce şaşırdım, açıp açmamakta kararsız kaldım. Uzun uzun çalmaya devam edince dayanamayıp açtım. Karşımda Yılmaz Morgül. Böyle numara nasıl oluyor diye sorduğumda kendisine özel olduğunu söyledi. İlginç, neyse. Yakında yeni bir şarkı çıkaracağını, şarkıyı Yıldız Tilbe’nin hediye ettiğini neredeyse 20 yıldır tanırım. Birçok vakfın gecesinde sırf destek olmak için tek kuruş almadan sahneye çıkar. Bu zamana kadar vakıflar ve bireysel olarak yaptığı çalışmalarla 350 ihtiyaç sahibi kişiye akülü tekerlekli sandalye hediye ettiğini, hedefinin 1000’e ulaşmak olduğunu söyledi. Hem sanatını icra edip hem de topluma faydalı işler yapmaya çalışanlara oldum olası hayranımdır. Umarım Yılmaz da hedef koyduğu 1000 sandalyeye HEDİYE EDECEKSon iki haftadır en çok konuştuğumuz konu Ebru Şahin ve Cedi Osman’ın Makedonya’da başlayıp Çeşme’de biten düğünleri olmuştu. Özellikle Ebru Şahin’in Makedonya’da 2, Çeşme’de giydiği 4 gelinlik sosyal medyanın gündemine oturmuştu. Çift, düğünleri için hiçbir masraftan kaçınmadı. Cedi Osman, eşini mutlu edebilmek için kesenin ağzını sonuna kadar takipçisi Ebru Şahin’e Bu kadar gelinliği ne yapacak acaba?’ diye yazmış. Bunu görünce açıkçası merak edip araştırdım; Şahin ilerleyen günlerde gelinlikleri ihtiyaç sahibi takipçileri arasından seçeceği birkaç kişiye hediye etmeyi düşünüyormuş. Ebru Şahin’i tanıyan birkaç arkadaşım da çevresinde birçok kişiye yardım ettiği, elinin çok açık ve mütevazı olduğunu anlatmıştı. Bunları da duyunca Tam ona yakışan bir davranış olmuş’ dedim. 11 Temmuz 2022, Pazartesi 0700 Evlendi mi? Ebru Gündeş’in 28 yaşındaki Iraklı iş insanı Rassan Khoshnaw ile aşk yaşadığı gündeme bomba gibi düşmüştü. Rassan Khoshnaw’ın Ebru Gündeş’i sahne aldığı tüm mekanlarda en önden izlediğini ve Gündeş’e olan hayranlığını neredeyse bilmeyen yoktu. Çift şu sıralar oldukça mutlu. Magazin kulislerinde öyle bir iddia dolaşıyor ki, insan ister istemez Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ diyor. İddia; Ebru Gündeş’in Rassan Khoshnaw ile Dubai’de gizlice evlendiği yönünde. Ebru Gündeş’i biraz tanıyorsam öyle kolay kolay nikah masasına oturmaz. Ama Ebru bu belli de olmaz. Evlenirse şaşırmam. Ortak yakın dostlarımızdan duyduğum ise şu sıralar mutlu olduğu. Bekleyelim görelim nasıl olsa yakında çıkar OYUNCU VALE OLDUOynadığı kötü adam rolleriyle Yeşilçam’a damga vuran isimlerden biridir Coşkun Göğen, nam-ı diğer tecavüzcü Coşkun. Yıllarca Türk Sineması’na boğaz tokluğuna hizmet etmiş, sayısız filmde rol almış. Fakat geçim sıkıntısı onun da yakasına yapışmış. 77 yaşındaki usta oyuncu gece gündüz demeden hâlâ çalışıyor. Son haberine göre; usta oyuncu uzun zamandır maddi olarak büyük bir darboğazdan yüzden geceleri barmenlik, gündüzleri ise vale olarak çalışıyormuş. Üzerlerinden milyonlar kazanan yapımcılar ise zevk-i sefa içinde hayatlarına devam ediyor. Bu yaşta daha ne kadar çalışır bilmiyorum. Ama umarım bir an önce bu emektar oyuncuların bundan sonraki yaşamlarını daha rahat ve huzurlu yaşayabilmesi için yapımcılar taşın altına elini koyar. Belki birleşir ve bir fon oluştururlar. Sinema emekçilerine verecekleri destek de en güzel teşekkür DÜŞMANIGeçtiğimiz hafta Çeşme-Alaçatı’da sahne alan Yıldız Tilbe’yi izleyenler arasında Merve Boluğur da vardı. Oyunculuktan şarkıcılığa geçiş yapan Merve, Yıldız Tilbe’nin daveti üzerine sahneye çıktı. Ve Şşşşşştttt’ isimli yeni şarkısını playback olarak okudu. Playback böyleyse, canlı okusa kimbilir neler kusura bakmasın ama Merve Boluğur’a kim şarkıcılık yapmasını önerdiyse en büyük düşmanı bence bu saatten sonra odur. Videonun sonuna doğru gözlerim Yıldız Tilbe’ye takıldı. O da benim gibi düşünmüş olacak ki, hissettikleri yüzüne yansımıştı. Oyunculuğu zor olduğu, saatlerce çalıştığı için bıraktığını söyleyen Merve Boluğur, bence bu düşüncesini tekrar gözden geçirsin. Kimseye sesiyle eziyet MİMARI 27 Haziran 2022, Pazartesi 0700 Bayram zenginleri Kurban Bayramı’na sayılı günler kaldı. Birçok ünlünün bayramda programı aylar öncesinden belli oldu. Sadece bayram olsa iyi yılbaşı programı anlaşmalarını bile yaptılar. Bu bayram kim nerede, ne kazanacak diye şöyle küçük bir araştırma SİZE LİSTE Hadise Kıbrıs ve Antalya 2 milyon, Gülşen Kıbrıs-Çeşme-Antalya 2 milyon 600 bin TL, Yıldız Tilbe Kıbrıs-Çeşme 1 milyon 800 bin TL, Özcan Deniz Kıbrıs 1 milyon, Simge Antalya-Mersin-Kıbrıs 300 bin TL, Aleyna Tilki Kıbrıs 250 bin TL, Ajda Pekkan Çeşme-Bodrum 1 milyon 200 bin TL, Sibel Can Antalya-Kıbrıs 2 milyon TL, Ebru Gündeş Kıbrıs-Antalya 2 milyon TL, Bülent Ersoy Antalya 700 bin TL, Ece Seçkin Samsun-Marmaris- Mersin-Alaçatı 370 bin TL, Aşkın Nur Yengi Dalaman-Kıbrıs 800 bin TL, Linet KıbrısÇeşme 1 milyon 200 bin TL MESELESİ Geçenlerde Seda Sayan’ın yakın dostları Safiye Soyman ve hayat arkadaşı Faik Öztürk bir açılışa katıldı. Muhabir Seda Sayan’ın 7. evliliği olduğunu hatırlatıp kendilerinin 22 yıllık hayat arkadaşlığının sırrını sordu. Ne olduysa işte tam da o anda oldu. Faik Öztürk kendisini tutamayıp patlattı bombayı. Seda Sayan’ın maddi durumunun çok iyi olduğunu, bir lunaparkının bulunduğunu, istediğini oyuna alıp, istemediğini gönderdiğini söyledi. Bunları söylerken de ilginçtir Seda Sayan’ı yere göğe sığdıramadı. Övdü mü? Dövdü mü anlamadım. Aralarında kriz olduğunu düşünüp hemen durumu Seda Sayan’a sordum. Faik Öztürk’ün yanlış anlaşıldığını, bunu hep söylediğini, duruma bozulmadığını söyledi. Ama benim şahsi fikrim dostluk adına politik olarak dilinin söylediği, gönülden kırgın olduğu hissindeyim. Bu dostluğun yara aldığını düşünüyorum. Toparlanması da biraz zaman alacağa İSYAN ETTİGeçenlerde birçok sanatçının menajerliğini yapan Haluk Şentürk ile bir sabah kahvaltısı yapalım dedik. Keşke demeseydik. Günlerden pazar, malum birçoğumuz için tatil günü. Ama Haluk’un telefonu pazar nedir dinlemiyor. Telefonlardan sohbet etmek ne mümkün. Tanıdığı tanımadığı ne kadar insan varsa konser bileti istiyor. Haluk isyanda “Çekilecek dert değil inan Suna. Parası olan olmayan, tanıdığım tanımadığım herkes bedava bilet istiyor. Tabii ki hepimizin cüzi bir davetli kotası var. Ama bu aşılırsa organizatörler ne kazanacak“ diye dert yandı. Öyle bunalmış durumda ki yakında Instagram sayfasından da açıklama yaparsa OLUYORLAR 20 Haziran 2022, Pazartesi 0700 Önden dinlemek için 15 bin TL Mahsun Kırmızıgül uzun bir aradan sonra sahne orucunu geçenlerde Kuruçeşme Arena’da verdiği konserle bozmuştu. Şimdi de 25 Haziran’da Bodrum Yalıkavak’ta Gala adlı restoranda vereceği konserin hazırlıklarına başladı. Sahnelere dönünce fiyatını da katlayan Mahsun, duyduğuma göre geceden 4 milyon TL alacakmış. Gerçekten iyi para. Şimdi sıkı durun asıl bombayı söylüyorum. Mahsun’un sahneye çıkacağı akşam hemen yanındaki mekanda yani Günay’da İbrahim Tatlıses sahne alıyormuş. Yıllar önceye dayanan rekabet tekrar kızışacağa benziyor. Gecenin şampiyonu aslında şimdiden belli ama o da şimdilik bende kalsın. Bu arada Mahsun Kırmızıgül ve İbrahim Tatlıses’i en önden izlemenin bedeli 15 bin liraymış. E artık gitmek isterseniz fiyatını da bilin. Tercih YAPABİLİRİZ?Önce oyunculuğu, sonra Survivor’da yaptığı sunuculuğu bırakan Alp Kırşan yıllardır eşi ve çocuklarıyla Bodrum’da sade bir hayat yaşıyor. Geçtiğimiz hafta bir davete katılan Kırşan “Zenginlik kültürümüz yok, para ile işim de yok. Çocuklarım hep aynı ayakkabıyı ve tişörtü giyiyor. Nasıl büyüdüysem, çocuklarımı da öyle yetiştiriyorum. İstanbul’da yaşasam tımarhanelik olurdum” demiş. Şöhret hastalığına kapılmadan, daha fazla para kazanma hırsı olmadan bir yerde dur’ düğmesine basabilmiş. Kazandıklarıyla yetinmiş. Eşi ve çocuklarıyla zaman geçirmeyi seçmiş. Şimdi çocukları büyürken her anına şahitlik ediyor. Parayla alınamayacak bir mutluluğu yaşıyor. Ve onları da kendi büyüdüğü şekilde yetiştirmeye çalışıyor. İstese bugün oyunculuğa da sunuculuğa da döner ama istemiyor. Geri dönüp baktığında kazanamadığı belki daha fazla para ama ya kazandıkları! Parayla bile satın alamayacakları. Sahi kaçımız Alp gibi hayatımızın Durdur’ düğmesine basabiliriz? İstediğimiz gibi bir yaşam VARTanıdığım en çılgın, sözünü sakınmayan söz yazarlarından biriydi Aysel Gürel. Şimdi bile onunla yaptığımız telefon konuşmalarını, tesadüf karşılaşmalarımızı düşününce İyi ki tanımışım’ dediğim insanların başında geliyor. 2008’de hayatını kaybettikten sonra kızları Mehtap ve Müjde Ar annelerinin hayatının anlatılacağı filmi çekmek için kolları sıvamıştı. Müjde Ar filmde annesinin yaşlılığını, Mehtap Ar ise kendisini oynayacaktı. Fakat Mehtap Ar’ın ölümüyle film rafa kalktı. Duyduğuma göre bir yapım şirketi filmi çekmek için görüşmelere başlamış. Hatta gençliğini oynayacak oyuncu arayışına bile girilmiş. Gençliğini kim oynar bilmem ama saçı, tarzı, tavrıyla bana daima Aysel Gürel’i hatırlatan oyuncu İrem Kahyaoğlu bu iş için biçilmiş kaftan. Aysel Gürel’in o güzel enerjisini filme de yansıtacağına eminim. 13 Haziran 2022, Pazartesi 0700 Güzel hikaye Aleyna Tilki önceki gün verdiği röportajda Amerika’da kaldığı dönemde evsiz biriyle aşk yaşadığını söylemiş. Hatta onun cep telefonu olmadığı için iletişim sorunu çıkmış. Evsiz olan şahıs Aleyna’nın renkli hayatına uyum sağlayamayacağını söyleyip ilişkiyi bu hikaye bana yıllar önce çekilen başrollerini Whitney Houston ve Kevin Costner’ın oynadığı Bodyguard’ filmini hatırlattı. Orada Kevin Costner özel korumaydı. Bu renkli hayatın içinde olmak istemedi, görevini bitirip gitti. Aleyna’nın hikayesini dinleyince iyi bir senaristin elinden çıkarsa neden olmasın diye düşünmedim değil. Böyle bir kurgudan güzel bir hikaye çıkabilir. Ama ileşitim konusunu filmde nasıl çözerler, ateşle mi haberleşirler onu da senarist BRAVO!Demet Akalın’ın sosyal medya üzerinden yaptığı yardımları bilmeyen yok. Nerede bir felaket var Acun Ilıcalı, Haluk Levent ve Demet Akalın ilk koşan isimler oluyor. Demet’in bireysel olarak yaptığı yardımlar ise saymakla bitmez. Hira’nın oyuncaklarını bile Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’nın köy okulları yardım kampanyasıyla okullara yaptığı yardımlara bir yenisini daha ekledi. Yine Çarşı’nın yaptığı Köy Okullarını Yenileme Projesi’ne destek oldu. Şanlıurfa ve Diyarbakır’da bulunan boyasız, duvarları dökülmekte olan iki köy okulu için kolları sıvadı. Polisan ile iletişime geçip bu okullara yüzer kilo boya gönderdi. Tadilat için de destek verdi. Sosyal medyayı sadece para kazanmak için kullanan birçok ünlüye örnek olacak bir davranış. Bu arada duyduğuma göre Demet’in bu destekleri karşısında Çarşı da boş durmamış. Demet Akalın’ın 2 yaşında kaybettiği babası Ali Akalın’ın adına bir kütüphane yaptırmak için arayışa başlamış. Gerçekleşirse Demet’in yaptıkları karşısında güzel bir jest olacağından şüphem İHANETGeçenlerde telefonum çaldı. Arayan yıllardır tanıdığım eski bir Türkiye güzeliydi. Katıldığı yarışmadan sonra yüzlerce teklif gelmiş, birkaçında yer alıp Bu düzene uymam çok zor’ diyerek şov dünyasından elini ayağını çekmişti. Bir süre sonra da flört ettiği adamla evlenip işi gücü tamamen bırakmıştı. Sosyal medyada arada paylaşımlarına denk geldiğim ideal çift’ tanımının en güzel içinde ara ara yazıştığımızda çok mutlu olduğunu söylüyordu. Ama son 2 yılda adeta dünyası başına yıkılmış. Anlattıklarını dinleyince fazla fedakarlık, güven ve sevginin aslında ne kadar zararlı olduğunu anlıyor insan. 2 yıldır yaşadığı ihanetin özetini geçti. Filmlere senaryo olur, o derece. İnsan ihanete uğradığına mı üzülsün, yoksa eşinin sevgilileri tarafından nasıl taciz edildiğine mi? Ne kadar ifşa ederek yazmak istesem de Yılların hatırı var. Son 2 yılı saymazsak çok mutlu zamanlarım oldu. Onların yara almasını istemiyorum’ dedi. Kendine yeni bir hayat kurmak, yeni bir başlangıç yapmak için ilk adımı atmış. O yazmamı isteyene kadar şimdilik hikaye bu kadar.
aşkın aradı bende açtım fon müziği