Mukaddesata Hürmet ve Saygı: Yüce Allah ile ilgili olan, din yönünden pâk ve temiz bulunan manevî büyüklüğü kazanan şeylere "Mukaddesat"(kutsal şeyler) denir. Yüce Allah mukaddes olduğu gibi, onun bütün isimleri de mukaddestir. Öyle ki, bir yüce ismi de "Kuddüs" dür. Ne mutlu o insanlara ki, kıyamet gününde melekler onlara bu ayet-i kerimedeki gibi “Sabrettiğiniz için size selam olsun” diye hitap edeceklerdir. Dünyada Allah’ın ibadetinin ve itaatinin üzerinde ve günahlardan kendini muhafaza etmede sabredenlere, bu ayet-i kerime bir müjdedir. Bu kimselerin akıbeti ne güzeldir. 20Kviews, 368 likes, 15 loves, 0 comments, 211 shares, Facebook Watch Videos from Ağır Sözler: Biz Önceden Küçük Şeylerle Mutlu Olan Insanlardık.Sonra Aklımıza #Sevda Diye Birşey Soktular, Sayıklamalar dili olabildiğince sade kullanmaya özen gösterir. Metne duygu veya zenginlik katmayan her harf fazladır. Düz yazıya ağırlık veren Sayıklamalar, son birkaç yıldır, internetin kendine özgü bir edebiyat tarzına olanak tanıdığı fikrinden hareketle, klasik ardışık sayfa sırasını izleyen öykü veya Xper4. +1 yıl. ben gayet net anladım. küçük şeylerden mutlu olan insanlara rastladım ama dediğin örnek biraz uygun olmamış yani küçük şeylerle mutlu edilen insanı söylüyorsun sen ama küçük seylerden mutlu olan insanlar bu mutluluğu kendileri yaratıyorlar ya da o küçük şeyle mutlu olduklarnın farkına varıyorlar 871 Views Download Presentation. Selman ALBAY Din Kül. ve Ahl. Bil. CAMİYİ TANIYALIM. Cami-Mescit. Müslümanların ibadet etmek amacıyla toplandıkları büyük yerlere cami , küçük yerlere ise mescit denir. Camiler, cemaatle namaz kılmak, İslam dininin gerekleri hakkında bilgi ve öğüt vermek için kullanılır. Uploaded on Sep 27 q0JEQ3. Turan CAN Eşim Cennet Can’a ithaf edilmiştir. Son yıllarda artan depresyon, kronik stres ve memnuniyetsizlik modern insanı mutluluk arayışına itiyor. Psikologlar da bu mutluluk arayışına yol göstermek ve cevap verebilmek için “pozitif psikoloji” başlığı altında çalışıyor; insanların zayıflıklarından çok kişisel gelişimini sağlayan güçlü yönleriyle ilgilenerek mutluluk düzeyini artırmayı ve bu halin sürekliliğini sağlamayı amaçlıyorlar. Mutluluk isteklere ulaşma durumudur. Zihinsel ve duygusal bir yeterlik halidir. Anlamı üzerinde çok çeşitli düşünceler mevcuttur. Asgari tanım olarak “ulaşmış olmayı” kabul edebiliriz. Mutlu olmak çoğu zaman beklentiler ile ilgilidir. Her insan mutluluğu kendi ölçütleriyle belirler. “Mutlu oldum” demedikçe kimsenin mutlu olmaması bunun kanıtıdır. Yine, siz mutluyum dediğiniz sürece kimse mutluluğunuzu alamaz. Mutluluk kişiseldir ve çoğunlukla hayattan beklentiler ile ilgilidir. Mutlu olmak için kendinizden başka bir şeye ihtiyacınız yok. Mutlu olmak için yetinmeyi bilmekten başka bir şey öğrenmeniz gerekmiyor. İnsanın sınırsız istekleri arasında kendi iç dünyanıza bakıp yetkin olduğunuzu anlamanız dışında bir felsefe de lazım değil. Mutlu olmak için başkalarına bakmayı bırakıp kendinizi fark etmeniz ve yetinmeniz gerekiyor. Başkalarına göre yaşama hastalığından kurtulabilirseniz, mutluluğun her zaman sizinle olduğunu göreceksiniz. TDK mutluluğu “Bütün özlemlere eksizsiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut, olgunluk, kut, saadet, bahtiyarlık” olarak tanımlamıştır. Sevinç, ferahlık, hoşluk sözcükleriyle yakın anlamdadır. Kökeni “umutlu” sözcüğüdür. Söz başı ünlünün düşmesiyle “mutlu” olmuştur. Umut sözcüğü Eski Türkçe Um-eyleminden gelir. Umut beklenti ve dilek anlamındadır. Mutlu sözcüğü saadet ve memnuniyet kelimelerinin karşılığı olarak modern dönemde türetilmiştir. Felsefe Tarihinde Mutluluk Eflatun, Devlet adlı eserinde mutlu olanın ahlaki olduğunu söyler. En büyük erdem adalettir. Gyges’in Yüzüğü adlı düşünce deneyinde de görüldüğü gibi gücü istismar eden kendini iştahının kölesi yapar. Adil olmayan iştahını azdırdığından kendine yetemez ve mutlu olamaz. Aristoteles Nikhomakos’a etik adlı eserinde mutluluğu bir duygu olarak değil bir etkinlik olarak tanımlar. Eudaimonia “eu-iyi” ve ”daimön-ruh” terimi batı dillerine mutluluk olarak çevrilmiş ve Aristo’nun felsefesinde insan bayındırlığı veya serpilmesi dediğimiz bir etkinliği belirtmiştir. Eudamonia insanın en iyi halidir. Pratik felsefenin de en büyük amacıdır. İnsanın iyi oluşu da erdemli olmasına ve erdemi hayatına uygulamasına bağlıdır. Aristoteles sağlık, varlık ve güzelliği de dışarıdan gelen iyilikler olarak kabul etmiştir. Stoacılar sadece erdemin yeterli olduğunu düşünmüş, dış etkileri gereksiz bulmuşlardır. İbn-i Sina’ya göre mutluluk dünyevi olandan bağımsızdır. Mutluluğa akıl ile erişilir. Gazali Kimya-yı Saadet adlı eserinde İslam’ın gereklerine uygun yaşamayı ve dolaysıyla günahtan kaçınmayı kurtuluşun ve mutluluğun çaresi olarak görür. Farabi’ye göre insan mutlu olmak için yaratılmıştır. Sınırlı olsa da mutluluğu tek başına gerçekleştirebilir. İyi davranışlarının hedefi mutluluktur ve davranışlar sadece erdemle yönlendirilirse mutlu olunabilir. Schopenhauer mutluluğun doyum sağlanan bir şey olduğunu söylemiştir. İnsan istedikçe ister ve her doyum yeni bir isteğe yol açar. Buda sürekli bir tatminsizlik getirdiğinden ıztırabın uzatılmasına yol açar. İştah ve bencillik engellenmedikçe mutlu olunamaz. İstekler acılar ile birlikte gelir. Nietzche’ye göre mutluluk insan eylemlerinin en yüksek amacı olan durumdur. Ahlaklı olmak için yapılan davranışların daha çok mutsuzluğa yol açtığını ve içgüdüleri bastırmanın mutluluğu engellediğini söyler. Gerçek mutluluk üstün insanı yaratmakla mümkün olacaktır. Mutlu Yaşamında sürekli olarak mutluluk duyan; hoşnutluk içinde bulunan; mesut, bahtiyar olan, mutluluğu yansıtan, mutluluğu belli olan, yaşadıklarından veya karşılaştıklarından dolayı hoşnutluk içinde bulunan, sevinçli, memnun. Kişi için son derece şanslı olduğu sanılan veya inanılan, şanslı, talihli kişi olarak bilinirler. Mutlu azınlık, hayat standardı mevcut ülke şartlarına göre yüksek olan, insanlar için kullanılan tabir. Aslında doğru kelimenin mutluluk değil de kolaylık olduğunu düşünüyorum. Bu azınlığa mensup kişilerin hayatı daha kolaydır. Beden olarak daha az yorulup, çok kazanırlar isteklerini daha kolay satın alabilirler. Ancak istediğini daha kolay satın alabilme gücü direk bir mutluluk kriteri olmadığı için, pek mutlu değildirler ama özenilirler genelde, parayla satın alınabilecek değerleri bir mutluluk kaynağı olarak tanımlarlar. Mutluluğu tatmanın tek yolu onu paylaşmaktır. Byron. Mutluluk Bütün özlemlere, isteklere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşmış olmanın verdiği iç huzuru; bilinci dolduran tam bir doygunluk durumu, mutlak iç huzuru ve hoşnutluk durumu. Anlık bir duruma bağlı olarak duyulan sevinç veya alınan zevk. Mutluluğuna ermek, bir şey veya durumun verdiği mutluluğu tatmak, hoşnut olmak. Mutluluğunu tatmak, bir şeyin verdiği hoşnutluğu veya zevki duymak, sevinmek, hoşnut olmak. Mutluluk vermek, mutlu olmasını sağlamak, mutlu etmek[1]. Mutluluk, insan hayatındaki nihai amaçtır ancak göreceli bir kavramdır ve tanımı kişiden kişiye değişir. Hepimiz nasıl farklı bir gen dizilimiyle dünyaya geldiysek ve aslında “biricik” isek bizi mutlu eden şeylerin bu denli farklılaşması; mutlu olduğumuz insanların, ortamların ve durumların birbirinden ayrı olması da bu bağlamda normal karşılanmalı. Mutlulukla ilgili geçmişten bugüne birçok düşünür ve bilim adamı atıflarda bulunmuş ve kendilerince mutluluğa ulaşmanın yollarını aramışlardır. Mutlu insanlar, hiçbir zaman mutluluğa doymazlar. Heredotos Yapılan çalışmalara göre, mutluluğun çeşitli belirleyicileri vardır. Bunlardan bir olan sabit nokta kuramına göre, genetik mutluluk düzeyimizi önemli ölçüde belirliyor. Tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan çalışmalar, kalıtsal özelliklerin mutluluk düzeyinin % 50’sini oluşturduğunu gösteriyor. Mutluluk dışsal etkilerle bir derece değiştirilebilse de bu değişim süreğen değildir. Yani kişi bir süre sonra genlerinin ona sunmuş olduğu “genel” mutluluk düzeyine geri dönüyor. Bir dışsal faktör olarak değerlendirilen genetik faktörlerin, yani kişiliğimizin mutluluk üzerine etkisi çok büyük ancak bunun en belirleyicisi de değildir. Mutluluğun %40 kadarını bireyin amaçlı etkinlikleri, yani yapmaktan mutluluk duyduğu eylemler oluştururken geriye kalan %10’luk dilim ise kişinin cinsiyeti, sosyoekonomik durumu, evli olup olmaması, yaşı, eğitim düzeyi gibi ölçülebilen demografik özelliklere bağlıdır. Mutluluk Peşinde Koşmak Mutlu olmak peşinde koşmayın! Kendinizi keşfedin, kendinizi anlayın, kendi gözünüzde sevilecek, sayılacak bir insan olmak için emek verin. Kendinize güvendiğiniz biri olun. İnsanlar size güvenecektir. Kendinizi anlayıp severseniz, insanlar sizi anlayacak ve sevecektir. Bir insan olarak kendiniz hakkında iyi hissederseniz, yaşamınız size iyi şeylerle dönecektir. O nedenle lütfen önce kendiniz olmaya emek verin. Olumsuz şeyleri kafadan atmaya çalışın, olumsuzlukları daha fazla büyütmeyin, sizi rahatsız eden olaylardan ve ortamlardan uzaklaşın, sizi anlamayan insanlarla tartışmayın. Kendini beğenmiş, çokbilmiş, kıskanç ve içten pazarlıklı kişilerle mecbur kalmadıkça diyaloga girmeyin, kendinizi kötü hissettiğinizde, bir arkadaşınızın yerine koyun ve ona ne tavsiye edeceğinizi düşünün. Çözüm odaklı olun. İlgi alanlarınızı ve değerlerinizi yansıtan bir hayatınızın olması sizi mutlu eder. Bir amacın peşinden gidin. Bu, uygulaması kolay ve etkili bir yöntem. Bazen insan bir kelebek kanadının peşinde koşarak da mutlu olabiliyor. Başkalarına mutluluk sağlayabilen adam, mutludur. Denis Diderot Toplumsal Mutluluk Birleşmiş Milletler BM Sürdürülebilir Kalkınma Ağı’nın Hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre, dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya, ilk üç sırayı İskandinav ülkelerinin kapsadığı listede. Türkiye ise geçen yıla göre 5 sıra gerileyerek 74’üncü sırada yer almıştır. Raporda 156 ülke, ortalama yaşam süresi, sosyal destek ve yolsuzluk gibi unsurlar temel alınarak, halklarının mutluluk düzeylerine göre sıralandırmaya tabi tutulmuştur. Rapor 2012’den bu yana her yıl yayınlanırken, bu yıl ilk kez 117 ülke ayrıca, topraklarındaki göçmenlerin mutluluğu ve refahına göre derecelendirilmiştir. Liste ilk yayınlandığı yıldan buyana ilk sıraları hep İskandinav ülkeleri almıştır. Bu yıl Finlandiya, geçen yılın birincisi Norveç’i ikinci sıraya itmiştir. Listenin ilk 10 sırasında Finlandiya ve Norveç’in ardından Danimarka, İzlanda, İsviçre, Hollanda, Kanada, Yeni Zelanda, İsveç ve Avustralya yer almıştır. ABD ise geçen yıl bulunduğu 14’üncü sıradan bu yıl 18’inci sıraya gerilemiştir. Raporun eş editörlerinden, British Columbia Üniversitesi’nde ekonomi alanında Ordinaryüs Prof. John Helliwell, listenin en yukarısındaki 10 ülkenin hem genel mutluluk oranı hem de göçmenlerinin mutluluğu bakımından en yüksek notu alan ülkeler olduğuna dikkat çekmiştir. Dünyanın En Mutlu Ülkesi Finlandiya Finlandiya 2018 mutlulukta dünya birincisi, Finlandiya, eğitimden sonra, mutlulukta da dünya birinciliğine yükselmiştir. Bu işin sırrını, Finlandiya’nın Ankara Büyükelçisi Paivi Kairamo, Hürriyet Gazetesine verdiği söyleşide şöyle açıklamıştır Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Ağı’nın hazırladığı 2018 Dünya Mutluluk Raporu’na göre dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya olunca, Büyükelçi Kairamo’ya göre, Finlerin mutluluğunun sırrı, kendi tercihlerini yaparak hayatlarını yönlendirme özgürlüğüne sahip bireyler yetiştirmelerinde gizlidir. Dünyaya örnek gösterilen Finlandiya eğitim sistemi de vatandaşlarına bu tür bir özgürlük sunuyor. Ve toplumdaki dayanışma ruhu; eşitlik ilkesi, adalet, kurumlara duyulan güven, emniyet hissi ve erişilebilir doğal güzelliklerle birleşince, bu özgürlükten “mutluluk” doğuyor. Bunu başarmak için biraz da “sisu” gerekiyor. İşte Büyükelçi Kairamo ile yapılan söyleşi Finlandiya nasıl en mutlu ülke oldu? Mutluluk raporu altıncı kez yayınlandı ve Finlandiya önceki yılların raporlarında da diğer kuzey ülkeleriyle birlikte hep listenin üst sıralarında yer almıştı. Bu yıl bu listenin birinci sırasına yükseldik. Norveç, Danimarka ve İsveç gibi kuzey ülkelerinin de önüne geçmemizin biraz sürpriz olduğunu söyleyebilirim. Bu sıralama yapılırken kullanılan anahtar göstergelerden bir olan kişi başına düşen gayrisafi milli hâsıla konusunda GSMH Finlandiya’nın durumu iyi olsa da, bahsettiğim kuzey ülkeleri daha da iyi durumda, GSMH ile birlikte sosyal destek, ortalama sağlıklı yaşam süresi, hayat tercihleri yapma özgürlüğü, cömertlik ve yolsuzluk algısı şeklinde sıralanan altı kritere bakıldığında da Finlandiya’nın onlarca yıldır iyi durumda olduğunu görüyoruz. “BM’nin mutluluk kriterleri içinde son bir yılda Finlandiya’nın en büyük gelişme kaydettiği alan, insanlara hayatlarını etkileyecek tercihleri yapma özgürlüğü vermesidir”. Bu konuda son dönemde en çok öne çıkan alan ise eğitimdir. Finlandiya’nın eğitimleri konusunda istediği tercihi yapma özgürlüğünü vererek vatandaşlarına, geleceklerine etki etme gücüne sahip olduklarını hissettirebildiğini düşünüyorum. Bir insanın hayat seyrini değiştirme şansına sahip olması, ona kendisini özgür hissettirir ki bu mutluluğun da kaynağıdır. Finlandiya’nın bugünkü kuşakları, geçmiş kuşaklara göre bu şansa daha fazla sahip bulunuyorlar. En büyük mutluluk, hür düşünceli olmaktır. Anatole France Vurgulamak istediğim ikinci nokta ise insanların içinde bulunduğu sosyal ağlar ve gönüllü faaliyetler, bunlar da, hayat seyrinizi değiştirme imkânınız olan bir ortamda çevrenizle dayanışmaya imkân sağlar. Böylece stresli zamanlarda bir destek bulursunuz ki bu da mutluluğu artırır. İnsanlar mutluluk deyince genelde eskileri hatırlar, nostalji yapar. Şimdi Finlandiya’da mutluluk artıyor, yeni ve eski kuşaklar bu süreçte mutluluk deyince aynı şeyi mi anlıyor? “Eskiden her şey daha güzeldi “ inanışı tüm dünyada ileri yaşlardaki birçok insanda var. Finlandiya’da ise, mesela diğer kuzey ülkelerindeki yaşıtlarıyla kıyaslandığında, benim büyükannelerimin kuşağı çok zor zamanlarda yaşamıştı. Bağımsızlığımızın hemen ardından gelen iç savaş ve bunun ardından iki savaş daha yaşadılar. Annemlerin kuşağı da savaş yıllarından hemen sonra doğdu. Bu yüzden benim ülkemin tarihi diğer birçok Avrupa ülkesinden farklıdır. O günlere kıyasla bugünün Finlandiya’sında insanlar çok daha fazla tercih hakkına sahiptir. Toplumsal kökenlerinden bağımsız olarak geleceklerini şekillendirebilirler. Tabii Finlandiya zaten sınıflara ayrılmış bir toplum değil, fakat örneğin daha yoksul bir ailede doğmuş da olsanız bir fark yaratma, geleceğinize etki etme imkânınız her zaman vardır. Finlandiya’da en zengin ile en yoksul arasındaki farkında çok büyük olmadığını vurgulamak isterim. Finlerin mutluluğunda bir başka önemli nokta, kurumlara duyulan güvendir. Örneğin siyasetçiler, polis ve yargı gibi kurumlara herkes güvenir. Devletin en tepesinden şöhretler dünyasına tüm Finlandiya’ya yayılan bu rahat, sakin, alçakgönüllü kültürün mutluluğa bir etkisi var mı sizce? Evet, ben de Cumhurbaşkanı Halonen ile yedi yıl çalışmış biri olarak bunu söyleyebilirim. Tanınmış kimselerin halkın arasında olması Finlandiya’da çok normal bir durumdur. Cumhurbaşkanlarını markette kendi alışverişini yaparken, Helsinki sokaklarında yürürken veya bir gölde yüzerken görebilirsiniz. İnsanlar elbette onları tanır ama herkes rahat davranır. Bu durumun bizim nasıl bir toplum olduğumuzu gösterdiğini düşünüyorum. Peki, Fin kültürünü en iyi anlatan kelime nedir? “Sisu” diyeceğim. Herhangi bir dile tercüme etmek çok zor. “Büyükelçi Kairamo hiçbir dilde tam karşılığı olmasa da “sisu” sözcüğünü, “Zihinsel mukavemetle, moral kuvvetle, iyi ve kötü zamanlarda kararlı bir şekilde sonuç alma iradesiyle ilgisi olan bir kavram ’diye anlatıyor. Mesela başarısız bir ilişkinin ardından cesaretle yeni bir ilişkiye başlayabilen veya işten atılıp kararlılıkla yeni bir iş arayan yahut sabah koşusunda azmedip fazladan birkaç kilometre daha kat edenlerin “sisu” sergilediği söyleniyor”. Türkiye, dâhil birçok ülkede bulundunuz. Bu ülkelerdeki insanların mutluluğuna dair algılarında Finlerden farkı nedir? Ben bir Fin olarak kendi ülkemi bir başka ülkeyle doğrudan kıyaslamak konusunda dikkatliyim. Tabii yurtdışında çalışmış, dünyanın dört bir yanında birçok ülke ziyaret etme ve oralarda çalışma şansına sahip olmuş biri olarak yine Finlandiya’daki sosyal ağın, toplumsal istikrarın ve emniyetin önemini vurgulayabilirim. Temiz doğa da çok önemli, Finlandiya büyük bir ülke ve yaban hayatı, ormanlar, göller tüm çevremizi kuşatıyor. Ben Helsinkliyim, yani başkentte yaşamama rağmen doğaya erişimim çok kolay. İstediğim zaman vahşi doğanın, temiz havanın, suyun keyfini çıkarabiliyorum. Ormanda hiçbir insan görmeden saatlerce yürüyebiliyorum. Fin toplumun temel yapılarından olan, güven duygusunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu temel yapılar istikrar halinde, bunların her bir vatandaşla ilişkisi de eşitlik ilkesine dayanıyor ve tüm bunlar toplumsal huzuru sağlıyor. Bir Fin olarak başka ülkelere gidince bunların değerini bilmeyi de öğreniyorsunuz. “Elbette Finlerin de başka ülkelerle kendilerini kıyaslayınca kızdıkları olumsuzluklar vardır. Sert iklim koşulları mesela…” Sizin hayatınızdaki en mutlu an hangisiydi? Sanırım bu çok küresel bir cevap olacak, yani dünyada birçok insan için aynıdır Hayatımın en mutlu anı oğlumun doğumuydu. Hiçbir şey bununla kıyaslanamaz. Kesinlikle öyle. Finlandiya deyince akla gelen saunanın mutlulukla ilgisi var mı sizce? Evet, bahsettiğiniz hislerle saunanın da ilgisi olabilir. Bizim için sauna genelde bir aile faaliyetidir. Bahsettiğim sosyal ağın da bir parçası gibidir. Saunaya iyi tanıdığınız insanlarla, ailenizle veya yakın arkadaşlarınızla girersiniz. Sauna sizi fiziksel ve ruhsal olarak rahatlatır. Güvendiğiniz insanlarla böyle bir ortamda vakit geçirmiş olursunuz. Saunanın ardından hep beraber yemek yiyerek o iyilik hissini devam ettirebilirsiniz. Dünyanın en mutlu ülkesinin büyükelçisi olarak Hürriyet okurlarına bir mesajınız veya tavsiyeniz var mı? Tabii farklı ülkelerden, farklı kültürlerden bahsediyoruz ve mutluluk gibi konuları ele alan bu tür araştırmalarda, kültürün de rol oynadığını unutmamak gerekiyor. Yine de her şartta geçerli olabileceğini düşündüğüm şu mesaj verebilir Mutluluk içinizdedir, olumlu düşünmenin ve olumlu şeyler yapmaya çalışmanın bir yolu ve sonucudur. Aynı zamanda topluma olumlu bir etkide bulunma, herkes için olumlu sonuçlar yaratma imkân ve hissinin sonucudur. “Kendine ve ötekilere saygı duy, herkese adil davranmaya ve eşitlik için çalışmaya gayret et” diye yola çıkan bireylerden oluşan toplumlar mutlu olur. [2] Fin uzmanı Ojanen, Para, bir yere kadar mutlu eder. 1969’dan beri mutluluk konusunda çalışmalar yapan Finlandiyalı Prof. Markku Ojanen, BM’nin son raporunda ülkesinin zirvede yer almasını şöyle değerlendiriyor “Aslında 1970’lerin başından beri Finlandiya’nın mutluluk düzeyinde çok büyük bir değişim olmadı, yavaş yavaş bir artış söz konusuydu. Bu süreçte sanayileşmiş bir ülke haline geldik, yoksulluk azaldı ve zenginleşirken gelir dağılımında adaletsizliğe de izin vermedik. Gelir düzeyinin artmasıyla mutluluk bir noktaya kadar artıyor, heves ettiğim şeyi satın alabildiğimiz aşamaya geldikten sonra ise artık ek gelirler kişiye mutluluk getirmiyor. Mutluluk pozitif düşünceyle ilgili, ağır ağır elde edilebilen ve hatta bir ömür boyu yaşanan bir süreç. “Daha iyimser olacağım” diye yola çıkıp özür dilemeyi, teşekkür etmeyi ve şükretmeyi, kabullenmeyi içeriyor bu süreç. Ama insan kişisel mutluluğundan daha önemli şeyleri, başkalarını önemsemeyi ve ilişkiler kurmayı da düşünmeli. İyi bir hayat sürmenin yolu, iyi insan olmaktan ve birbirimize saygı duymaktan geçer. Bu şekilde doğru yaşayan birini mutluluk zaten takip eder. Mutluluk psikolojisine Göre Kimler Mutlu? Mutlu insanların mutluluklarını neye borçlu olduklarını anlamak için psikologlar sayısız araştırma yaparak bu kişilerin bazı özellikleri ve yaptıkları eylemleri gözlemleyerek birçoğunda ortak olan, noktaları kaydediyorlar Mutluluk psikolojisi, araştırmalarına göre, hayatta amaç belirlemek ve bu amacı sürdürmek mutluluğu artırır. Bu amaçlar kişinin önem verdiği, ulaşmak için çaba gösterdiği şeylerdir. Ancak her birimizin bambaşka hedefleri vardır, mutluluğu ararken pusulalarınız farklı yönleri gösterir. Ne kadar çok çalışırsan, o kadar mutlu olursun. Charles Dicken Psikologlar, bu amaçları içsel ve dışsal amaçlar olarak ikiye ayırmıştır. İçsel amaçlarımız arasında kişisel gelişimimize önem vermek, topluma katkı sağlamak, sağlıklı yaşamak, kişilerarası ilişkilerimizi geliştirmek gibi daha çok bizi uzun süreli mutluluğa götüren ve sonucunda huzur veren eylemler yer alırken dışsal olarak aksettirilen amaçlar zenginlik, ünlü yâda çekici olmak gibi durumsal unsurları içerir. Dışsal amaçlar edinen bireylerin daha düşük yaşam doyumuna sahip olduğu gözlenmiş ancak içsel amaçlara yönelen bireylerin öz saygılarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu kişilerin madde kullanım sıklığı ve TV izleme sürelerine bakıldığında, dışsal amaçlı bireylerin bunlara daha yatkın olduğu görülüyor. Bireyin kendi hayatı hakkında bilinçli ve duygusal değerlendirmelerde bulunması sonucu olumlu hissetme ve yaşamdan aldığı doyum fazlaysa bu kişilere öznel iyi oluşu yüksek bireyler denir. Bu bireylerin mutluluk düzeyleri yüksektir, daha sosyaldirler, iş ve evliliklerinden doyum alırlar, yaratıcıdırlar, işlerinde üretkendirler, bağışıklık sistemleri güçlüdür ve daha uzun süre yaşarlar. Mutluluk bilginin kendisinde değil, bilginin edinilmesi sürecindedir. Edgar Allan Poe Dışadönük kişilik özelliği gösterenlerin öznel iyi oluşu yüksektir. Bu kişilerin insanlarla ilişkileri güzeldir, konuşkan olurlar ve daha sosyaldirler. Dışadönük kişiler, olumlu duygular hissetmeye eğilimlidir. İnsan ilişkilerinde iyi olan mutlu bireylerin sosyal zekâsı daha yüksektir. Sorumluluk alabilme, yumuşak başlılık ve deneyimlere açıklık gibi özelliklere mutlu bireylerde daha çok rastlanır. Nevrotik kişilik özelliği gösteren kişiler yüksek kaygı, stres, depresyon, öfke gibi negatif duygu durumlarını daha çok yaşarlar; kendilerine güvenleri düşüktür; kolay öfkelenirler ve alıngan olarak nitelendirilirler. Nevrotiklik mutlulukla negatif yönde yüksek ilişki gösterir. Yapılan araştırmalar, evli çiftlerin hiç evlenmemiş ya da boşanmış kişilere göre daha mutlu olduğu yönündedir. Mutluluk düzeyi arttıkça evlilik doyumu da artış gösterir, mutlu bireyler mutlu ilişkiye de sahip olur. Evli çiftler üzerinde yapılan araştırmalarda ise erkeklerin evlilikten aldıkları doyumun kadınlardan daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Dua etmek ve meditasyon derin düşünme yapmak mutluluk düzeyini artırır. Mutlu hissetmek, âşık olma şansınızı yükselteceği gibi, mutlu görünmek de daha çekici algılanmanızı sağlayacağından diğerlerinin de size âşık olma durumunu etkiler. Aşk mı para mı sorusunun cevabı “Aşk” çünkü sosyal bağlar bizi mutlu eden şeylerin başında yer alıyor. Başkalarıyla iyi ilişkiler içinde olmak, mutluluğun ilk şartı denilebilir. TÜİK 2012 verilerine göre, Türkiye’de kadınlar erkeklerden daha mutludur. İnsanları en çok mutlu eden değerler, başta sağlık olmak üzere, sırayla sevgi, başarı, para ve iş takip etmektedir. Öğrenim durumu düşük olanlarda az da olsa mutluluk düzeyini etkiliyor. Yapılan araştırmalar, yükseköğrenim düzeyine sahip bireylerin daha mutlu bir yaşam sürdüğünü destekliyor. Egzersiz sonrasında endorfin, melatonin, serotonin ve dopamin hormonları salgılanır. Bu hormonlar kendinizi keyifli ve huzurlu hissetmeniz üzerinde başrolü oynar. Spor yaparak rahatça bu hormonların salgılanmasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca düzenli egzersizin genel mutluluk düzeyinizle ilişkili olduğu, kendine güven ve başarı duygusunu artırdığı bilinmektedir. İnsanın kavuşabileceği en büyük mutluluk, kendi durumundan hoşnut olmasıdır. Thomas Mann Mutluluk hususunda unutulmaması gereken bir nokta da mutluluğun bir denge hali olmasıdır. Sıkıntılı süreçlerden geçsek yâda mutluluktan uçsak da bir süre sonra orta noktaya, yani genel mutluluk düzeyimize geri döneriz. Mutluluk, ulaşmamız için sürekli çaba göstermemiz gereken bir olgudur. Mutluluk bir amaçtır çünkü “iyi yaşam” kavramıyla etkileşim halindedir. İyi yaşam, mutlu olmamızı sağlıyor ve mutluysak daha iyi yaşıyoruz.[3] Mutluluk aslında bir amaç olmasına karşın, yapılan araştırmalar, onu bir araç olarak kullanmamız yönündedir, çünkü bir şeyi yaparken mutlu olmak amacıyla yapıyorsak onun ifade ettiği anlam bizim için değişiyor. Mesela, yardım etmek veya topluma katkı sağlamak, mutlu insanların diğerlerine oranla daha çok yaptıkları bir davranıştır. Ancak mutlu olmak için bağışta bulunursak veya yardım davranışı sergilersek içsel olarak bu durumun değerini azaltıyoruz ve sonunda daha az mutlu oluyoruz. Psikoloji bilimine bu perspektiften baktığımızda aslında bize nasıl ve ne yaparak mutlu olacağımızı söylemesinden çok bize bunları kendi kendimize anlamamızı sağlayacak bir içgörü kazandırması yönüyle ele almamız gerektiğini anlıyoruz. Bu konuyla ilgili aşağıdaki eseri okuduktan sonra, hayatta dair bazı şeylere bakış açımı değiştiren Psikolog ve Filozof isimli eserden bir alıntı yapmak istiyorum “The Happiness Project’de Gretchen Rubin diyor ki, “Kocama en az 6 saniye sarıldım. Araştırmalarımdan bunun, duygusal bağı kuvvetlendiren mutluluk hormonları oksitosin ve serotonin salgılamak için gerekli olan en az süre olduğunu biliyordum. Bunları düşünerek sarılmak elbette samimi bir şey olması gereken eylemi yararlı bir tekniğe çevirecektir[4].” Alçak gönüllü, gösterişsiz, iddiasız bir mutluluk; mutluluğun en iyi biçimidir. La Fontaine Sonuç İnsan kendini mutsuz eden nedenleri elbette unutmaz ama mutlu olmak için kendinize biraz fırsat verebilirsiniz. Mutlu olmak için kendinize şans verin. Mutlu olmanın aslında küçük detaylarda saklı olduğunu unutmayın. Hayata karşı, yakınlarınıza, sevdiklerinize ve insanlığa karşı nazik olun, gülümseyin ve merhametle yaklaşın. İyilik yapın, güzel sözler söyleyin ama karşılığını beklemeyin. Yaptığınız her şeyin karşılığını beklemek sizi vesveseli, huzursuz ve mutsuz yapar. Çünkü hayatta herkes her şeyi sizin gördüğünüz açıdan görmek. Sizin gibi düşünmeyenler sizi üzenler arasındadır zaten genelde. Bu nedenle iyi bir şeyler yaparken karşılığını beklememek sizi her zaman için daha güçlü ve huzurlu kılar. Hem karşılığını aldığınızda da beklemediğiniz için daha büyük sevinç ve mutluluk yaşarsınız. Cimriliği bir kenara bırakın. Hayata bir kere geliyorsunuz. Müsriflikle cömertliği karıştırmadığınız sürece cömert olmak sizi mutlu eder. Ne demişler mutluluk paylaştıkça artar. Bu nedenle yemeğinizi, sevincinizi, üzüntünüzü, işinizi, eşyalarınızı, sevginizi, ilginizi ve hayatınızı paylaşın. Paylaşın ki kocaman bir yüreğiniz olsun. Mutluluklarınız artsın. Üretken olun, yakınlarınızı sevin, arayın, sorun. Hiçbir şey yapmadan oturmak kuruntu yapmanıza neden olur. Ve ne kadar asosyal olursanız o kadar içinize kapanır ve mutsuz olursunuz. Sosyallik size enerji verecektir. Sakin, soğukkanlı ve huzurlu olmayı seçin. Sinir, heyecan stresi tetikler stres de mutsuzluğu. Olumsuzlukları görmezden gelmeye çalışın. Sizin için önemli olan kendiniz ve huzurunuz olmalı. Yemek yapmanın ve yemek yemenin mutlulukla bir ilişkisi olduğunu artık tüm dünya kabul etti. Sevdiklerinize kendi ellerinizle yaptığınız yemeklerden oluşan özenli sofralar kurun. Sevdiklerinizi bu masaya toplayın ve görün nasıl mutlu oluyorsunuz. Tüm bunlardan anlaşıldığı üzere mutluluk peşinde koşmak, ideal bir mutluluk hali aramak beklentimizin, normalin üstünde seyretmesine neden oluyor ve ulaşamadığımızda bizi mutsuz ediyor. Elbette bunlar mutluluk arayışının önüne set vuran birer mekanizmaya dönüşmemeli. Bilimsel çalışmalar dikkate alınmalı; bizi mutlu eden şeyleri mutlu olmak için değil, sevdiğimiz için yapmalıyız. Vaktimizi sevdiğimiz ve bize anlam katan şeyler üzerinde harcamak, mutluluğun birinci kaynağıdır. Hayat tahmin edebileceğimizden çok daha karmaşıktır, onu belirli kalıplarla yaşamak mümkün değildir. Bizi neyin, ne zaman, hangi koşullarda mutlu edeceğini bilemeyiz. Bence hayatı bu kadar güzel kılan; bizleri maceradan maceraya sürükleyen; heyecanlı bekleyişlerimize, gözlerimizin ışıldamasına ve gülüşlerimize neden olan onun bu kadar “beklemedik” şeyler üzerine kurulmasıdır. “Hayatta hiçbir şey planlarınız doğrultusunda gitmesin çünkü plan yapan doğrusal, akılcı zihnimizdir ve sadece onun dedikleri olsa genellikle sonuç hüsran olur”. Hayatımızın kaosu içinde kurduğumuz küçük düzende mutluluklar, sevinç kıvılcımları, gülücükler ve umutlar hep daim olsun. Saadeti ihtiraslarda değil, kendi kalbinizde arayın, saadetin kaynağı dışımızda değil, içimizdedir. Lev Tolstoy Mutluluk insanın tüm hücresini derinden etkiler. Sağlığına sağlık, ömrüne ömür katar. Hayata bakışınız eğer olumsuzsa hemen değiştirin, olumsuz şeyleri önce kafanızdan atın, sonra yüreğinizden çıkarın, içiniz ve dışınız temiz olsun. İnsanlara değer verin ki, sizinde değeriniz olsun. Hayata ne verirseniz onu alırsınız. Turan CAN TİKA -Araştırmacı [1] Büyük Türkçe Sözlük, Yaşar Çağbayır, Ötüken, TİKA Yayını, Cilt 6. S. 4106- 4107 İstanbul 2016 [2] Emre Kızılkaya, Dünyanın en mutlu ülkesinin büyükelçisi mutluluğun sırrını açıklıyor Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve SiSU, 21 Nisan 2018, Hürriyet Gazetesi, [3] Tuğba Becer, Hedefimiz Mutluluk, Beyin Dergisi, S. 5 2016 [4] Baggini, Julian ve Macaro, Antonio, Psikolog ve Filozof. Çev. Özgü Çelik, İstanbul Pegasus Yayınları, 2014 büyük şeyi olmayanların tesellisi... farkındalık içinde olmaktır. hayata bağlılığın, hayatı sevmenin ifadesi.. büyük insan meziyeti,umudedebilme erdemine sahip olmak,mutlu ölebilme gerekçesi. günümüz dünyasında gittikçe imkansızlaşan durumdur. kendimize ayırdığımız zaman azaldıkça mutluluğun tanımını şişiriyoruz. bu da hayatın gerçek anlamını unutmamıza neden oluyor. şişirdiğimiz mutluluğu ararken, hiç farkına varmadan neşemizi kaybediyoruz... yi̇ne cem yilmaz'dan "senelerdi̇r di̇yoruz "dünya barişi i̇sti̇yorum" di̇ye, olmuyor i̇şte. hedefleri̇ni̇zi̇ küçültün yilbaşinda. mesela "vi̇tri̇ndeki̇ o kirmizi kazaği alacam bu sene!" gerçek mutsuzluğun ne demek olduğunu bilmeyen bir grup insanın her önüne gelen ve karamsar olarak teşhis ettiği kişiye "aaa, küçük şeylerden mutlu olmaya çalış biraaaz" diye habire habire vermeye çalıştığı ama karşı taraf tarafından aslında hiçbir zaman gerçek anlamda alınmayan tavsiye bozmasıdır. herkes kendini müziğin coşkusuna kaptırmış pentegramla çoşuyor. benim bir yanım eksik kalmış, daha bir gün olmuş olmamış. giden gitmiş, ben kalmışım. bir önceki gün en heyecanla beklediğim chris cornell'i ağız tadıyla izleyememiş gözyaşlarına boğulmuşken, içimdekilerin hepsi akan yaşlarla gitti sanırken bir kez daha darma duman olmaya hazır değilim. ama gelince tutamazsın ya hani, başladı tekrar boşalmaya gözlerim. yaşlar akıyor engelemeye de çalışmıyorum. bizimkilerden kimse yoktu zaten, bir kız vardı pek tanımadığım. ona neydi, ağlasam tınmazdı. geberene kadar ağlayacaktım bende. sonra kız elimden tuttu, aynen şöyle dedi aslında senin aşamayacağın kadar büyük bir sorun değil bu. biliyorum. sen de biliyorsun. ben daha bir ağladım. kız mahçup oldu makyajını akıttım afedersin dedi. ben de zaten mahvolmuştu boşver dedim, şakaya vurdum. o tanımadığım kızdan, ki adını bile bilmiyorum, duyduklarımı en yakınım söylese inanmayacaktım. yabancı biri hiç bu kadar gerçek ve yakın gelmemişti daha önce, hem de tam da duymak istediklerimi söylemişti. yaşadığımı hissettim, umut bağladım tekrar yürekli insanların varlığına, mutlu oldum... hayatı biraz daha yaşanır hale getirmek için olmazsa olmazdır. kendimden örnek vermek gerekirse; metroyla mecidiyeköy'den giderken hep aynı yerden binerim şişli-mecidiyeköy ortak çıkışının bulunduğu karşılıklı merdivelerin ordan. buradan bindiğim zaman tam merdivenlerin karşsında iniyorum. metro 4. levent'e yaklaşırken içimi hafiften bir heyecan kaplıyor acaba bu seferde tutturabilcek miyim diye içimde ufak bir fırtına kopuyor. metro yavaşlıyor heyecan doruğa çıkıyor ve merdivenlerin karşsında duruyor. her seferinde ayrı bir mutlu oluyorum. biliyorum orada duracağını ama yinede mutlu oluyor, güne huzurlu başlıyorum. aslında mutluluğu tam olarak anlayamayan kişinin en küçük bir kırıntıda bile mutlu olmaya zorlanmasıdır. i̇nsanın üzerine sinen mutsuzluğu anlamlandırmaya çalışması esnasındaki zorlamalardan biri. kaynağın boyutları değil, olabilirliğidir aslında mutlu eden. bu nedenle aslında "istediğin şeye ulaşamıyorsan, ulaşabildiklerini istemeye çalış" hatta "küçük şeylerden değil, ulaşabileceğin şeylerden mutlu ol" demektir bir bakıma da. son tahlilde, insan en çok kendisini kandırır. belki de mutluluk küçük şeylerdedir. mutlu olmak için her zaman büyük bir şey olmasını beklemek, somurtan insan sayısını giderek artırır, lakin sabah kalktığında güneşli hava görmek, ya da yağmurlu gökyüzüne bakmak, 21. yüzyılda yaşadığını farketmek, ağlamak, gülmek, bir insanla dialog kurmak, sohbet edebilmek, inanmak, hissetmek, kavga etmek, düşmek, kalkmak, yiyeceklerdeki tadı almak, hepsi büyük mutluluktur. her birimiz trilyonlarca sperm arasından seçildik, milyonlarca hastalığa, travmalara rağmen doğabildik, milyonlarca etkene rağman halen yaşamımızı sürdürüyoruz. mutluluk kısa süreli, bunu farkedince mutlu olur sonra unutur insan ki bu durumda mutluluk kaynağı çok şey bulunur bkz itüsözlük önemli olan bunu farkedebilmek! yaşam içinde yaşam sürerken bizim küçük dediğimiz ama aslında büyük olan şeyleri farkedebilsek belki somurtan insan sayısını azaltabilir ya da gülen insanlara uzaydan gelmiş muamelesi yapılmasını engelleyebiliriz. bkz herkes gülsün kimisi şan ister, şöhret ister, zengin koca, araba, erkek çocuk, ortalama, annesini paris'e götürmek, baba parası yememek, bol hasat, bir lokma ekmek, şampiyonluk, kariyer, üniversiteye girmek, üniversiteden çıkmak, popülarite, yalnızlık, istanbul, ankara, kayseri, kendinde olmayanı çoğu kez de. ben ayaklarımı yazın serin, kışın sıcacık tutacak çoraplar istiyorum renk renk. MUTLULUĞU YANLIŞ YOLLARDA ARAMAYIN İnsanların hayatları boyunca yapmak istedikleri, gerçekleştirmeyi arzuladıkları birbirinden farklı birçok amaçları ve planları vardır. İlk bakışta birbirlerinden farklı görünse de, bu amaçlar temel bir noktada birleşmektedir. Bu temel nokta, insanların yaşadıkları hayattan olabilecek en fazla menfaati elde ederek, mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleridir. Elde edilen menfaatler ne kadar fazla olursa, buna bağlı olarak duyulacak olan mutluluk ve rahatlık da o denli fazla olacaktır. Bu yüzden tüm insanlar farklı yollar ve yöntemler izleyerek, bu ortak amaca ulaşmayı hedeflemekte ve bunun için ömürleri boyunca büyük bir çaba harcamaktadırlar. Ancak Allah'ın rızasını arayan ve ahireti gerçek yurt olarak benimseyen salih müminler dışındaki insanlar, tüm bu isteklerini gerçekleştirip, hedeflerine ulaşsalar da sonuç yine değişmemektedir. Mutsuzluk ve buna bağlı olarak da sıkıntı dolu, kasvetli bir hayat... İnsanların büyük bir kısmı bir türlü gerçek huzuru yakalayamadıklarından, onca çabaya, çalışmaya ve yorgunluğa rağmen bir türlü mutlu olamadıklarından şikayetçidirler. Böyle bir sonuçla karşılaşmalarının sebebi ise, insanların mutluluğu yanlış yerde, yanlış kimselerde bulacaklarına inanmış olmalarıdır. Kimisi için mutluluk elde edeceği maddi zenginliktedir; böylece parasını istediği gibi harcayacak, elde etmek istediği şeylere sahip olabilecek ve her geçen gün bir öncekine göre daha fazla şey tüketebilecektir. Bu insanlar için tüketmek, tüm güzellikleri ve zevkleri tatmak hayatlarının en büyük mutluluk kaynağıdır. Bu istekleri ise dipsiz bir kuyu gibidir; hiçbir zaman sonu gelmez. Bunun sonucunda da ortaya elde ettikleri hiçbir şeyden memnun olmayan, sürekli daha fazlasını, daha iyisini isteyen ve bu sayede mutlu olup daha rahat bir hayat sürebileceklerini zanneden insanlar çıkar. Ancak bu çabaları onlara sadece geçici bir mutluluk kazandırır. Kimi insan içinse mutluluk, herkes tarafından tanınmak, herkesin sevdiği, beğendiği, peşinden koştuğu bir kişi olmaktır. Herkes ona özenip onu taklit edecek, yaptığı herşey ile insanların hayranlığını kazanacaktır. Bunu ne kadar çok başarır, insanların gözüne ne kadar girer, ne kadar dikkatlerini çekerse, kendini o derece mutlu hissedecektir. Kimisi için de mutluluk, yaşadığı sıkıntılı ve monoton hayattan biraz olsun kurtulmak, sorunlarını unutmaktır. Buna bağlı olarak, mutlu olabilmek için hayatında birtakım 'değişiklikler' yapmalıdır. Sıra dışı olmalı, değişik giyinmeli, kısacası 'marjinal' bir hayat sürerek, farklı olan herşeyi denemelidir. Ya da değişik yerler görmeli, gezmeli, yeni insanlar tanımalıdır. Çevresindeki insanların dikkatini ne kadar üzerinde toplarsa kendini o denli farklı görecek, bu da ona büyük bir zevk verecektir. Bu şekilde hareket ederek hayatına renk katacağını ve yaşadığı mutsuzluktan kurtulacağını sanır. Dolayısıyla bu insanlar için mutluluk, 'değişiklik' veya 'farklı olmak' demektir. Ancak tüm bu insanların elde ettikleri mutluluklar sahte ve geçicidir. Sadece yaşanılan o ana mahsustur; bu an bittiğinde duyulan mutluluk da sona erer ve kişi yine eski monoton ve sıkıntılı hayatına geri döner. Değişen bir şey yoktur; kişi kendini sadece kısa bir süre için rahatlatmıştır. Bu süre ister bir gün, ister bir ay, ister bir yıl olsun, insanlar mutluluğun sırrını bilmedikleri için, elde ettikleri sonuç hep aynıdır. Allah, hayatları boyunca Allah'ı ve ahireti unutarak, tamamen kendi istek ve tutkularına göre yaşayan bu insanların durumunu "Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; ki onun ateşi çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir." Bakara Suresi, 17 ayetiyle haber verir. Allah, ayetlerinden uzak bir yaşam süren bu insanların 'göremez bir şekilde sürekli olarak karanlıklar içinde kalacaklarını' bildirmiştir. İnsanlar kendilerini yaratan Allah'ın emirlerine uymadıkları ve kendilerini yaratan Rabbimizi unutarak yaşadıkları için, Allah onların mutluluğa ulaşma çabalarını her defasında boşa çıkarmaktadır. Allah Kuran'da, "İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, onlara şöyle denir "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz istikbarınız ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." Ahkaf Suresi, 20 ayetiyle, insanların dünya hayatında açgözlülük ve nankörlükle elde ettikleri bu sahte mutluluğu, ahirette sonsuz bir mutsuzluğa çevireceğini bildirmiştir. Bir evi olan kişi, daha büyük bir evi olan arkadaşını gördüğünde onun için sevineceğine, o kişi için mutlu olacağına bunu kıskanır ve daha büyük bir eve kavuşma planlarına başlar. Ancak olabilecek en büyük eve kavuşsa yine de mutlu olmayacaktır, çünkü Allah dünya hayatındaki huzuru ve mutluluğu evin büyüklüğüne, güzelliğe, yiyeceklerin çokluğuna, şöhrete ya da başarıya bağlı olacak gibi yaratmamıştır. Biraz derin düşünen insanlar bunu hemen kavrayabilirler. Bir insanın ne kadar büyük bir evi olursa olsun yaşayacağı yer tek bir odadır, bir mutfak veya banyodur. Bu insan, 10 odalı bir eve de sahip olsa, odaların hepsinde aynı anda olamayacak yine tek bir odanın içinde yaşayacaktır. En güzel ziyafet sofrasındaki insan için de durum aynıdır, muhteşem bir masa bile olsa her insanın bir yeme kapasitesi vardır, en lezzetli yemekler bile sınırlı yenebilir, aksi vücutta ciddi rahatsızlıklar oluşturur. Gençlik ve güzellik ise geçicidir, her insan zamanla yaşlanır, gücünü kaybeder. İman olmazsa bu durum büyük bir sıkıntı oluşturabilir. Dünyada nimet olarak verilen bütün güzellikler en fazlasıyla sahip olunduğunda değil ancak sevgiyle paylaşıldığında, fedakarlık ruhuyla hareket edildiğinde zevk verir, aksinde insanın hayat kalitesini düşüren birer azap vesile haline gelebilir. İnsan imanının derecesi arttıkça güzelliklerden de daha zevk hale gelir, her konuda güzel bir yön bulup, her olayda hayır görebilir. Bu da derin bir imana vesile olur, sevmeye, sevilmeye ve büyük bir konfora vesile olur. İman zafiyetini önlemenin en güzel yolu ise, zafiyete neden olan bu olumsuz ve yanlış telkinleri ilmi olarak etkisiz hale getirmektir. İnsanlara yaratılış amaçlarını hatırlatmak, olumlu telkinlerle onları neşelendirmek, canlandırmak ve güzelliklerle müjdelemektir. İnsanların mutlu ve huzurlu olabilmeleri hayatları boyunca karşılaştıkları olaylarda 'doğru' kararlar verebilmelerine bağlıdır. Bunun için de 'temiz bir akla' ve 'akletme gücüne' ihtiyaç vardır. İnsanı doğrulara ulaştırabilecek akıl ise yalnızca Allah'a iman etmekle ve Kuran ahlakına göre yaşamakla elde edilebilir. MUTSUZLUĞUN NEDENLERİ ÇÖZÜMÜ KURAN'DA ARAMAMAK İNSANI MUTSUZLAŞTIRIR Huzursuz bir hayat yaşayan insanların içinde bulundukları en büyük yanlış, çözümü Allah’a yakınlıkta ve Kuran’da aramamalarıdır. Bu kişiler içinde bulundukları durumun açmaz bir hal aldığını açıkça görürler. Yaşadıkları hayat tarzının, benimsedikleri karakter yapısının onlara istediklerini vermediğini, kendilerini tatmin etmediğini ve hatta sıkıntıya soktuğunu hayatlarının her anında hissederler. Dünya hayatı hırsla bağlanmaya değmeyecek kadar kısadır. Burada dünyevi anlamda kazanılan hiçbir şey baki kalmaz. Ölümle birlikte insanlardan mutlaka uzaklaşır. Bu nedenle dünya adına atılan her adım sıkıntılıdır. Çözümü ise insanlara şöyle bildirilmiştir Bir insan ancak Allah'a yöneldiği zaman huzura kavuşur, insanlar ancak Allah ile dost olup O'nun beğendiği hayatı yaşadıklarında bu sıkıntılardan kurtulabilirler. Allah bir ayette bu önemli sırrı şöyle bildirmiştir Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. Rad Suresi, 28 Allah ile dost olan bir insan ise yol gösterici olarak Rabbimizin indirdiği hak kitaba kusursuzca uyar. Artık onun karakterini ve yaşam tarzını belirleyecek tek ölçü Kuran'dır. Ve Kuran'ın Allah'ın izniyle insanları karanlıklardan nura çıkarıcı özelliği vardır Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. İbrahim Suresi, 1 Bu nedenle Kuran'ın kazandırdığı karakterde sıkıntı, huzursuzluk, kaygı ve karmaşa yoktur. Mutlaka güzel bir hayat, mutlaka dengeli bir ruh ve mutlaka güzel tavırlar vardır. Allah bu karakteri yaşayan müminlere yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğini vaat etmiştir Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara kendi fazlından artıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır. Nur Suresi, 38 ALLAH'IN DEĞİL DE İNSANLARIN HOŞNUTLUĞUNU HEDEFLEMEK İNSANI MUTSUZLAŞTIRIR İnsanların mutlu olamamalarının ve her ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü çıkış yolu bulamamalarının bir sebebi de Allah için yaşamak yerine insanlar için yaşamalarıdır. Bu şu demektir; bir insan tüm doğrularını ve yanlışlarını insanların ne diyeceğine göre belirliyorsa, onların tavırlarına göre üzülüp, onların beğenmelerine göre seviniyorsa, onların gözünde değer kazanmaya çalışıyor ve onların yanında küçük düşmemeye göre kendini ayarlıyorsa, bu kimse insanlar için yaşıyor demektir. İnsanlar için yaşamak ise büyük bir zorluktur. Çünkü her insanın beğenisi farklı ölçüler üzerine kurulmuştur. Bir insanın çevresinde yüzlerce insan olduğu düşünülecek olursa, bunların her birini memnun etmek için ayrı çaba harcanması gerektiği açıkça görülebilecektir. Biri yanında hareketli bir karakter görmek isterken, bir diğeri pasif ve ağır bir insan arayacaktır. Birinin memnun olduğu tavır bir diğerininkini tutmayacaktır. Ancak bu uyumsuzluklar ve ölçülerdeki farklılıkların sayısı binleri bulur. Bu durumda "insanlar için yaşayan" kimselerin "binlerce farklı talebi birden aynı anda" karşılaması gerekmektedir. Ancak bundan sonra istediği tüm insanlar kendisinden hoşnut olacak ve ancak bundan sonra ona değer verebileceklerdir. Allah onların bu sıkıntılarına Kuran'da şöyle bir örnek vermiştir Allah ortak koşanlar için bir örnek verdi Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan köle bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar. Zümer Suresi, 29 Bu noktada insana yardımcı olabilecek tek bir yol vardır; Allah'ın sonsuz aklına ve bilgisine teslim olmak. Allah insanı ve tüm diğer varlıkları yaratandır. İnsanın nasıl yaşadığında, neler yaptığında mutlu olabileceğini de yine ancak Allah bilir. Ve Allah insanlar için kurtuluş yolunu Kuran'da bildirmiştir Yalnızca Allah'tan korkup, yalnızca O'nun hoşnutluğunu aramak. Allah dedi ki "İki ilah edinmeyin O, ancak tek bir ilahtır. Öyleyse benden, yalnızca benden korkun." Nahl Suresi, 51 Bunun aksi bir tavır sadece insanı mutsuz etmekle kalmaz aynı zamanda da kişinin Allah'a karşı büyük bir suç işlemesine neden olur. İnsanın Allah'ın dışında varlıkların hoşnutluğunu araması Kuran'da "şirk koşmak" olarak ifade edilir. Şirk koşan bir insan Allah'tan başka bir varlığı kendisine ilah edinmiş ve tüm hayatını da onun için yaşıyor demektir. Bu insanların ahirette görecekleri karşılık ise hüsrandır. Bu nedenle Allah insanları cehennemle ve telafi edemeyecekleri bir pişmanlıkla karşılaşmadan evvel bu konuyu bildirerek uyarmıştır Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu ki "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın." "Hayır, artık yalnızca Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol." Zümer Suresi, 65-66 Gerçekten, Allah, Kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. Nisa Suresi, 48 Bir başka unutulmaması gereken konu da şudur İnsanın dünyada iken uğruna tüm hayatını feda ettiği ve Allah'ı bırakarak onların hoşnutluklarını kazanmayı esas aldığı tüm insanlar ahiret günü onu yalnız bırakacaklardır. Çünkü her insan yaptıklarından tek başına sorguya çekilecek ve kimsenin çabası bir başkasını kurtarmaya yetmeyecektir. Kuran'da bu önemli bilgi şöyle bildirilmiştir Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir. Meryem Suresi, 95 Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi bugün de 'teker teker, yapayalnız ve yalın bir tarzda' bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki bağlar parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. Enam Suresi, 94 Yalnız kalmış olmanın korku ve telaşını tadan insanlar o gün, dünyada iken en yakınım dedikleri insanları, çocuklarını, eşlerini, dostlarını sırf cehennem azabından kurtulabilmek için fidye olarak teklif edeceklerdir. Ancak bu talepleri kabul görmeyecektir. Ayetlerde bu durum şöyle haber verilir Böyle bir günde Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; Kendi eşini ve kardeşini, Ve onu barındıran aşiretini de; Yeryüzünde bulunanların tümünü verse de; sonra bir kurtulsa. Hayır; hiçbiri kabul edilmez. Doğrusu o cehennem, cayır cayır yanmakta olan ateştir... Mearic Suresi, 10-15 Kuran'da verilen tüm bu bilgilerin ışığında insanların hoşnutluğu üzerine kurulan bir hayatın sadece dünyada mutsuzluk getirmekle kalmayacağı, aynı zamanda ahirette de insanı kayba uğratacağı görülmektedir. Bu durumdan kurtulmanın yolu ise çok açıktır; Allah'a teslim olup sadece O'nun hoşnutluğunu arayarak yaşamak... DÜNYANIN BİR İMTİHAN YERİ OLDUĞUNU UNUTMAK İNSANI MUTSUZLAŞTIRIR İnsanların mutlu olamamalarının bir sebebi de hepsinin dünyada bulunuş amaçlarını unutmuş olmasıdır. İnsan denenmek için yaratılmıştır Allah'ı ve O'nun aklını, gücünü, sanatını ve tüm diğer üstün sıfatlarını takdir edebilecek mi, yoksa bunları ve yaratılış amacını unutup dünya hayatına kapılacak mı diye denenmektedir. Allah hayatın bu gerçeğini şöyle bildirmektedir O, amel davranış ve eylem bakımından hanginizin daha iyi ve güzel olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. Mülk Suresi, 2 Allah bu doğrultuda insana sınırlı bir ömür süresi vermiştir. Aklı ermeye başladığı andan itibaren artık düşündüğü, yaptığı ve amaçladığı herşeyden sorumludur. İçinde kendisine her an doğru olanı bildiren vicdanına ait bir ses vardır. Her insan vicdanının kendisine söylediği sözlerden ahirette sorguya çekilecektir. Çünkü vicdan doğruyu söylediği halde ona uymayan insan nefsinin isteklerine uymuş olur. Nefis ise insana daima kötü olanı emreder. İşte insan, içinde sürekli olarak bir imtihana tabi tutulur; ya nefsinden yana ya da vicdanından yana hareket edecektir. Bu imtihan, hayatının her anında devam eder. Okulda, işte, evde, sokakta, yalnızken ya da kalabalıkta, hasta iken de sağlıklı iken de, dünyanın bir diğer ucuna gitse orada da yine denenmeye devam edilecektir. İstisna oluşturabilecek tek bir an dahi yoktur. Söylediği her söz, yaptığı her tavır ve düşündüğü herşey ahirette karşısına çıkarılacaktır. İyilikten ya da kötülükten yana yaptığı herşey mutlaka karşılık görecek, hiçbir şey karşılıksız kalmayacak ve sonuç olarak herkes hak ettiği yere sevk edilecektir. İnsanın dünyada olup biten her olayın bir deneme olarak yaratıldığını unutması, tevekkülsüz bir tavır göstermesine neden olur. Cahiliye toplumunda sık sık duyulan "neden böyle oldu, keşke böyle olmasaydı" "işler yolunda gitmiyor", "mahvolduk", "bütün işler ters gidiyor", "şöyle yapmasaydım böyle olmazdı" ve bunlara benzer pek çok şikayetçi ifadenin altında yatan ahlak anlayışı işte yine bu tevekkülsüzlüktür. Tevekkülsüzlüğün kesin sonucu ise sıkıntı ve mutsuzluktur. Hikmetini düşünmedikleri için aleyhlerinde gibi görünen en ufak bir durumla karşılaştıklarında hemen şikayet etmeye başlarlar. Bunun sonucunda da sürekli olarak huzursuz, mutsuz ve sıkıntılı bir hayat yaşarlar. Oysa insanın üzerine düşen, Allah'ın kendisi için yarattığı her andan razı olmasıdır. Ters gidiyor gibi görünen olaylar meydana gelse de, güzel ahlakta ve Allah'a sadakatte kararlı davranması gerekir. En önemlisi yaratılış amacının zaten tüm bunlarla denenmek olduğunu unutmamalıdır. Kuran'da emredilen güzel ahlakı yaşayan kimseler, bu tür olaylarda gösterecekleri sabrın ahirette kendilerine bir güzellik olarak döneceğini bilmenin huzurunu ve mutluluğunu yaşarlar. Bir insan Müslümanlarla birarada ise mutludur, Allah yolunda gayret gösteriyorsa o mutluluktur. Karşısındaki insanın mutlu olduğunu görmek, fedakarlık, incelik içinde yaşamak, herkesin yanında rahat ettiği hoş insan olmak mutluluktur, çünkü böyle bir insanı en başta Allah beğenir, sever. Müslümanın en sevdiği olan Allah’ın sevgisini kazanmak ise onun için en büyük mutluluktur. İşte böyle bir insanın tüm hayatı güven duygusu ve huzur içinde geçer; Allah’ın kendisi için yarattığı hayatın her saniyesinde hikmet olduğunu bilir, onun sevinciyle yaşar; çünkü Allah’ın yarattığı her şeyde hayır vardır, kaderin her aşaması güzeldir. Hastalıkta da, zorlukta da Müslüman hep mutludur; başına olumsuz bir olay geldiğinde, asla ümitsizliği kapılmaz kendisi için hayırlara vesile olacağını kesin bildiği bu olayları güzel bir sabırla karşılar. Böyle bir insan dünyada da ahirette de güzel bir hayatla yaşamını sürdürür. Elbette ahiret hayatı hiçbir eksikliğin, acizliğin olmadığı yepyeni bir yaratılışla sonsuza kadar devam edecek olan mutluluklar yurdudur. ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR KESİNTİSİZ MUTLU YAŞAYABİLİRSİN İnsanlara mutsuzluk, endişe, korku, stres meydana getiren nedenleri şöyle bir düşünelim - Mutluluğu yalnızca maddiyatta, dünyevi eğlencelerde, geçici hazlarda aramak, - Bunlara ulaşılamadığında ortaya çıkan memnuniyetsizlik, - Bunlara ulaşılsa bile başkalarının sahip olduklarıyla kendini kıyaslama sonucunda ortaya çıkan haset ve kızgınlık duyguları, - Hayatın bir çatışma alanı olduğu, güçlü olanın ayakta kaldığı telkini nedeniyle insanlara duyulan güvensizlik ve sevgisizlik, - Herşeyinbaşı boş kör tesadüfler sonucu oluştuğu yanılgısı, - Gelecek kaygısı ve tevekkülsüzlük, - Allah için değil insanlar için yaşamak, depresif bir ruh halinin oluşmasında başlıca sebeplerdir. Çocuklar daima mutludur biliriz. En zor şartlar altında, en kısıtlı imkanlar içinde yaşayan çocukları hayal edin, mutlaka neşelenecek bir sebepleri vardır. Pahalı bir oyuncağı yoktur belki ancak bir ağacın dalı bile ona oyuncak olur, neşe vesilesi olur. Bunun gerçek sebebi, aslında tüm insanların başta mükemmel bir fıtratla doğmalarından kaynaklanır. İnsanın gerçek fıtratı neşelidir, sevgi doludur, ruhları, bedenleri sağlıklıdır. Ancak zaman geçtikçe, Kuran ahlakından uzak yaşayan toplumların olumsuz etkileri insanların yaşamlarını karartır, mutsuzluğa sevk eder. Allah’a tevekkül etmeyi bilmeyen, kadere teslimiyeti bilmeyen insanların, pek tabii ki mutlu olmalarına imkân yoktur. İnsanların birçoğu düşünmeden, mutsuz yaşamlarını; ekonomik durumlarına, yani büyük oranda maddiyata bağlarlar. Sanki dünyanın en zengin insanı olduklarında dünyada onlar için adeta hiçbir sorun kalmayacak, mutluluğa tam olarak erişecekmiş hissine kapılırlar. Ancak mutsuzluğun sebebi bu değildir. Mutsuzluğun tek sebebi iman zafiyetidir, Allah’tan uzak yaşamaktır. Eğer insan Allah’ın varlığından yüzde yüz emin olsa, tüm kalbiyle Allah’a inansa, cennetin varlığından yüzde yüz emin olsa, niçin mutsuz olsun? Bu mümkün değildir. Kalbi Allah’a tam bağlanmış, her şeyin bir kader üzerine yaratıldığını bilen, dünyanın gelip geçici bir deneme yeri olduğunu bilen insan aç kalsa, susuz kalsa, evsiz kalsa, kolu kopsa, ağır hastalığı olsa yine de neşe içinde olur, asla mutsuz olamaz. Bunun için kalpleri Allah ile beraber olan, Allah’a samimi içten bir bağlılıkla bağlı olan inananların var güçleriyle Allah’ın varlığının delillerini anlatmaları gerekir. Allah’ın yarattığı canlılardaki eşsiz özellikler, müthiş detaylar, Allah'ı daha yakından tanımamıza, Allah’ın varlığına kesin olarak iman etmemize, Allah’a duyduğumuz sevginin kat kat artmasına vesile olur. "...kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." Taha Suresi, 123 İnsan ruhunun asıl ihtiyacı imandır. İmanı güçlü bir insan, koşullar ne olursa olsun kalbi mutmain, neşesi bol, mutluluğu kalıcı insandır. İNSANLARIN DİNİ YAŞAMADAN MUTLU OLMALARI MÜMKÜN DEĞİLDİR Bazıları yemek yaparak, alışverişe çıkarak, kimisi maç seyrederek, kimisi bilgisayarla bütünleşerek, kimisi kendisini işine vererek mutlu olmaya çalışır, ama bunlar mutluluk değil, bunlar insanı oyalayan meşgalelerdir. Küçük mutluluklar diye tabir edilen şeyler de; yağmurda koşmak, çıplak ayakla kumsalda yürümek gibi; bunlar da samimi olarak yaşanılan, tatmin edici mutluluklar değildir. Gerçek mutluluğun ne olduğunu bilmek önemlidir; gerçek anlamda mutluluk sadece Allah’a iman etmenin getirdiği iç neşesiyle yaşanır. İnsan Allah’ı razı etmek amacıyla yaşıyorsa, bu umutla yaşıyorsa en mutlu olan odur. Dini yaşamayan hiçbir insanın gerçek anlamda mutlu olabilmesi mümkün değildir. Çünkü bir insanın mutlu olabilmesi için herşeyden önce vicdanen rahat olması şarttır. Yani kalbine sıkıntı verecek, aklına takılacak, pişmanlık içinde yaşamasına sebep olacak bir durum içinde bulunmaması gerekir. Kişinin eğer vicdanı temizse o kişi mutludur. Aksinde kişi Allah’ın yarattığı fıtrata ters davrandığı için; istediği formülü uygulasın hiçbir zaman mutlu olamaz; dünyanın neresine giderse gitsin vicdanen duyduğu rahatsızlık da o kişi ile birlikte her yere gidecektir. Vicdanın rahat olması ise sadece bir tek şekilde mümkündür; bu da dinin yaşanmasıdır. Çünkü vicdan Allah'ın emrindedir ve insana sürekli olarak Allah'a iman etmeyi, dinin hükümlerini yerine getirmeyi ve güzel ahlaklı olmayı emreder. Bu nedenle bütün hayatı boyunca vicdanının bu emrine karşı mücadele veren dinsiz bir insanın mutlu olabilmesi mümkün değildir. Allah insanın kalp rahatlığını ve gerçek huzuru yalnızca Allah'a imanla elde edebileceğini bildirmiştir Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. Rad Suresi, 28 Kalpler yalnızca Allah’ı anmakla, O’nun rızası için yaşamakla tatmin bulur. Dolayısıyla Allah’ın zikrinden yüz çeviren insanlar için dünyada her ne yaparlarsa yapsınlar tatminsizlik söz konusudur. Bize hayatı bahşeden Rabbimiz insanı ancak Kendisiyle birlikte bir hayat yaşandığında mutlu olacak şekilde yaratmıştır. Mutluluk ile Allah sevgisi ve Allah korkusu birlikte yaratılmıştır. Bunun dışında Allah’ı unutarak yaşayan insanlarda pek çok açıdan yanlış uygulamalar, düşünceler ve çarpık bir hayat anlayışı ortaya çıkar. Allah Kendisine iman eden ve Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde yaşayan kullarına huzur ve mutluluk vereceğini şöyle bildirmiştir “Erkek olsun, kadın olsun, mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” Nahl Suresi, 97 Mutluluğun tek sırrı vardır, o da Allah’ı aşkla ve coşkuyla sevmek, O’na teslim olmaktır. Allah’ı sevmeyen bir insana ya da topluma Allah hiçbir şekilde gerçek mutluluğu tattırmaz. Her işinde Allah’a yönelmeyen bir insanın mutlu olması imkansızdır. Allah belki o kişiye bu dünyada elde etmek istediklerini verebilir, ancak bu durum kişiyi yanıltmamalıdır, çünkü Allah insanları denemek maksadıyla da nimetlerini arttırmaktadır. Kişi elde ettiği nimetlerle bir tür mutluluk da hissedebilir, ancak bu hiçbir şekilde kalbini tam anlamıyla rahatlatan bir mutluluk değildir. Her türlü maddi imkana sahip olsa da gerçek mutluluğa karşı özlem ve arayışı hiçbir zaman son bulmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, ruhu hiçbir zaman mutmain olmayacaktır. Allah bu durumu şu şekilde bildirmiştir Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır… Taha Suresi, 124 Dünya’nın geçiciliğini görmezden gelen insanların amaçları, kısa ve geçici olan yaşamlarına hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanmak, yalnızca kendi istek ve arzuları doğrultusunda tatmin bulmaya çalışmaktır. Bu nedenledir ki, Allah’ı unutarak yaşayan insanların hayata dair yaptıkları planlar, koydukları hedefler genelde aynıdır, hayat tarzları hep sıkıntılı, karamsar ve mutsuzdur. Allah, Kuran’da, “Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi.” Rum Suresi, 64 ayetiyle bu durumu bildirmiştir. Tutkulu oyalanma beraberinde tatminsizliği, kıskançlığı, hasedi ve bencilliği getirmekte, insanın her şeyi yaratan, sonsuz kudret sahibi olan Yüce Allah’ı unutmasından dolayı mutsuzluk ve huzursuzluğa sebebiyet vermektedir. Bir kişinin Allah’a iman etmesi, Allah’ın imanı o kişinin kalbine yerleştirmesi ve o kişinin bütün hayatı boyunca imanlı bir şekilde yaşaması mümin için mutluluğun kaynağıdır. Bunun üzerine yaşadığı herşey, Allah’tan kendisine verilen ayrı birer nimet ve mutluluk vesilesidir. Bu müminlerin yaşadığı önemli bir sırdır. Bunun dışında kişi ne yaparsa yapsın mutlu olamaz. Ne kadar zengin olursa olsun, en güzel manzaralı bir evde de otursa, dünyanın en lüks yerinde yaşayıp, son model arabası da olsa, en pahalı, en kaliteli kıyafetleri de giyse yine de gerçek anlamda mutlu olamaz. Böyle bir aşamaya gelmiş insanların bir türlü anlayamadıkları da, neden bir kurtuluş yolu bulamıyor olduklarıdır. Oysa ki yaşadıkları bu derin yokluğun, acının ve kısır döngünün tek sebebi, gözlerini gerçeklere, kalplerini de Allah sevgisine kapatmış olmalarıdır. Yoksa kurtuluş çok kolay ve sadece bir an meselesidir. Allah bu gerçeği ayetlerde şöyle haber vermiştir “...Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır.” Tevbe Suresi, 67 “Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. Haşr Suresi, 19 Onlar Allah’ı unuttukları için Allah da onlara böyle bir karşılık vermiştir. Allah’ın yarattığı bir varlık, Allah’tan yüz çevirirse; ancak Allah’ın sahip olduğu ve ancak Allah'ın kendisine verebileceği güzel duyguları, Allah’tan bağımsız olarak yaşayabileceğini nasıl düşünebilir ki zaten? Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir ki? Mutluluk ancak Allah’a iman etmek, imandan kaynaklanan çok büyük bir sevinçle birlikte Allah’ın emirlerini titizlikle yerine getirmekle yaşanır. Bilinmelidir ki insanın ruhu ancak imanla tatmin bulur. Akıl ve ruh güzelliği, ruh zenginliği, sevinç ve neşe yalnızca imanla oluşur. Allah’a tevekkül eden bir insan dünyanın en büyük konforuna sahiptir. Tevekkül eden, her işinde Allah'a yönelip dönen bir insanın üstünde çok büyük bir ferahlık ve mutluluk meydana gelir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır De ki "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." Tevbe Suresi, 51 Allah’a inanan ve Allah'a canı gönülden teslim olan insanlar her koşulda mutludurlar. Unutulmamalıdır ki, Allah yarattığı kullarını çok sevmekte ve her zaman kullarının iyiliğini istemektedir. Bizi seven, bize sürekli nimet sunan Rabbimize yönelmek, O'nunla dost olmak hiçbir şekilde ertelenmemesi gereken çok önemli bir güzelliktir. Allah, Kendisini dost edinen kullarına nimetlerini daha da arttıracak, ruhlarının hoşnut olacağı mutluluğu onlara verecektir. Ne mutlu Allah’ın taraftarlarına, ki onlar hem dünyada hem ahirette güzel bir hayatla yaşayacaklardır. Rabbimiz bu konuyu Kuran'da şöyle müjdelemektedir ...Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. Maide Suresi, 119 Şunu unutmamak gerekir ki, samimi bir Müslüman Allah’ı huzur veya bereket bulmak için değil; Allah’ın rızasını, sevgisini kazanmak için anar. Rabbimiz buna layık olduğu için, en büyük gerçek Rabbimiz olduğu için anar. Bu güzellikler de ona Allah’tan bir lütuf olarak gelir. Sonsuz ve kusursuz olan hayatın ahiret hayatı olduğunu unutmadan yaşamak ve ömür boyunca büyük bir kararlılıkla Allah’ı aşla sevip, hep rızasını kazanmak için çaba harcamak gerekir. HİÇ ÖLMEYECEKMİŞ GİBİ DEĞİL, HER AN ÖLECEKMİŞ GİBİ YAŞAMAK İNSANIN HAYATINI HUZURLU VE MUTLU HALE GETİRİR Ölümü düşünmek birçoklarının kendi deyimleriyle ağızlarının tadını kaçırır, hayattan zevk almalarını engeller. O yüzden hayatta gerçekleşmesi en kesin olan ölümü akıllarına dahi getirmek istemezler. Ancak bir yakınlarının cenazesinde veya görmeye çok alışık oldukları bir sanatçının ya da politikacının ölüm haberiyle bu konuda vicdanlarının üstünü kapatan örtü biraz olsun açılır ve bir gün kendilerinin de öleceğini, orada bulunan kalabalığın günün birinde kendi cenazesine katılacağını düşünürler. Ama cenazenin bitimiyle birlikte akılları yine günlük hayatın konularıyla meşgul olmaya devam eder. Ta ki belki de başka bir yakınlarının cenazesine kadar… Peki gerçekten ölümü düşünmek, hayattan zevk almayı engeller mi ya da insanın neşesini kaçırır mı, insanda kasvetli bir ruh hali meydana getirir mi? Bu sorunun iki cevabı var Eğer bir insan ruhun valığını yok sayıp, ölümden sonra ahiretin varolduğu gerçeğini görmezden gelip ölümü bir son, bir yokoluş olarak düşünüyorsa, o zaman evet o kişi ölümü düşündüğünde ağzının tadı kaçacaktır. O yüzden de ölümü mümkün mertebe düşünmekten kendini uzak tutacaktır. Sanki hiç ölmeyecekmiş, hep genç ve sağlıklı haliyle kalacakmış gibi hoyratça yaşamaya devam edecektir. “Anı yaşa, günü yaşa” gibi sloganları da bu çarpık ve yanlış mantığın birer ürünü olarak hayatına düstur edinecektir. Bir insan için ölümü düşünmek birçoklarının zannettiğinin aksine insanın hayatını daha güzel, daha anlamlı, daha keyifli hale getirir. Nedeni; ölümü düşünen insan her anında Allah’ın en çok razı olacağı şekilde yaşamaya gayret eder, dolayısıyla vicdanı rahattır, ruhunda bir huzursuzluk yaşamaz, vicdan azabı çekmez, o yüzden Allah’ın kendisine yaşattığı bütün nimetlerden en güzel şekilde zevk alır, bütün nimetlerin kıymetini bilir. Bu nimetleri yaşarken de bu nimetlerin asıllarının cennette olacağını bildiği ve ölümden sonra sonsuz cennetini Allah’tan umduğu için onun heyecanını ve şevkini yaşar. Ölümü hatırlamak, ölümü düşünmek çok büyük bir nimettir. Tabii ki aklını kullanan, nefsine değil vicdanına uyan, samimi ve dürüst iman edenler için… Haberler > Video > Küçük Şeylerle Mutlu Olan İnsanların 6 Özelliği Onedio Video Onedio Üyesi - 1903 Favorilerinize Ekleyin. Küçük şeylerle mutlu olan insanları üzmeyin. BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER! 103 48 47 19 19 13 9 ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR? Evet ne güzel di mi, bunu söylemek uygulamak. Geçen yazımın duygusallığının etkisi geçmeden yine sizi duygusal bir yazıya boğmak istemiyorum, "di mi sayın seyirciler?" Ay bunu da geçen bir festivalin sunucusuhangisi olduğunu söylemeyim çocuk rezil olmasın sürekli her cümlesinin sonunda nokta yerine bu cümleciği kullanıyordu. Bir de çok sevgili! başka bir arkadaşımın blogunda da yine aynı mantıkla her blog yazısının sonunda "Peki sizce nasıl sayın okuyucular?". Tamam da ne bu şimdi? Valla uyuz oldum. Biz insanoğlunu anlamak zor valla, yaptığımız her şeye bi onaylamaca istiyoruz mutlaka. Başkaları onay vermeden sanki yaptığımız şey bize hiçbir şey katmıyor gibi. "Sosyal varlıklarız şunun şurasında" dediğinizi duyar gibiyim, ay benim sayın seyircilerim, yerim siziPNeyse yine geyiğe sardık, ne anlatıyordum bugün ben, hıh bugün çok güzel bir film izledim. "Ensemble, c'est tout" Fransızcası, Türkçesi "Biraradayız, mutluyuz" gibi bir şey. Kendi küçük hayatlarında mutsuz olan insanların biraraya gelerek birbirlerinin içindeki sevgi pıtırcıklarını ortaya çıkarması. Yukardaki resimde de görüldüüğü gibi hepsi birarada ve mutlu. Filmi izlerken onlarla beraber üzüldüm, beraber mutlu oldum. Tavsiye ederim, konusunu anlatıp sıkmak böyle izledikten sonra mutlu eden, tekrar tekrar severek izleyebileceğim birkaç filmi buraya yazayım o zaman1- Amelie Kesinlikle Amelie birinci sırada. Hangimiz bazen biraz Amelie olmak istemez ki? Yani en azından öyle bir insan var, o da benim. Tek yaptığı şu sıkıcı hayata bir renk katmak ve bunu sadece ve sadece olaylara herkesin baktığı gibi değil de biraz farklı ve olumlu gözlerle bakarak başarıyor. Bir kez o çok mutlu olduğu sahnede görme engelli bi amcayla yürüyüp ona çevresinde olup bitenleri anlatışı var ya "Let me help you. Step down. Here we go! The drum major's widow! She's worn his coat since the day he died. The horse's head has lost an ear! That's the florist laughing. He has crinkly eyes. In the bakery window, lollipops. Smell that! They're giving out melon slices! Sugarplum, ice cream! We're passing the park butcher. Ham, 79 francs. Spareribs, 45! Now the cheese shop. Picadors are Cabecaus A baby's watching a dog that's watching the chickens. Now we're at the kiosk by the metro. I'll leave you here. Bye! "Görmeyen bir insana göz olması ve bizim de yaptığımız gibi hayatı ve hayatın içindeki güzellikleri tam anlamıyla göremeyen birkaç kişinin gözlerini film boyunca açabilmesi Çok güzel bu film, yine izleyesim Jeux D'enfantsBu filmi nasıl daha önce izlememişim, bilmiyorum. Filmde çalan "La vie en rose"u o kadar çok dinledim ki oda arkadaşlarım benden bayıldı sanırsam Film hakikaten de Fransızca çevirisi gibi birebir "Çocuk Oyunları"yla geçiyor. Bir küçük oyuncak üzerinden geçen ve onla sonlanan hem hüzünlü hem eğlenceli bir hikaye. Bir de oyuncular o kadar şirin ve rollerine o kadar tam olmuşlar ki, ay çok tatlılardı valla. Oyun üzerinden geçen aşk hikayeleri yine oyunla son buldu, tamam son bulmadı ama yine de keşke devamını görebilseydik üzüldüm sonundaDaha başka filmler de var da canım bunları yazmak istedi şimdilik.

küçük şeylerle mutlu olan insanlara ne denir